MİLLİYETÇİLİĞİ AYAKLAR ALTINA ALMA İHTİYACI NEDEN DUYALIM?
Milliyetçilik, Sosyalizm gibi siyasi, Ümmetçilik gibi dini, vatandaşlık yasal kabullerimizin hepsi toplumsallaşmak için atılacak adımlardır. Bu toplumsallaşma adımlarından birini sen birini ben birini de öbürleri öncelikleri olarak kullanabilir. Ama amacımızın ne olduğunu bilirsek birini kötülemeden toplumsal kaynaşma için farklı yöntemlerin tercih edilişi olarak degerlendirirsek, birisini ayaklar altına alarak digerini göklere çıkarmayız. Hepsinin toplumsallaşmaya katkısının olduğunu bilir ve bu bilinçle topluma karşı konuşuruz, toplumsal sorumluluklarımızın farkında oluruz. Bu konuşmalar kahvehanede yapılır gibi televizyonlarda yapılırsa ki çok zamanda öyle yapılıyor. Milyonların dinlediğini ve olumlu olumsuz etkilenebilecekleri düşünülerek konuşulmalıdır düşüncesindeyim.
İslam ülkelerinde yaşanılan işgaller karşısında az tepki, sönük direnişin verilmesinin nedeni Milli duyguların gelişmemişliği olmasın sakın. Belkide derinlerde dini duygularla, Milli duygular birleşerek ülke ve toplum çıkarlarımızı maksimize eden duygulara dönüşmektedir. Bizdeki ülke ve toplum çıkarında ki eksik yanlarımızda bu aradaki bağın zayıflığı olmasın. Vatandaşlık bağı yasal bir bagken, milli ve dini bağlar manevidir, yani gönüllü toplumsallığın temel dinamikleridir. Bunu ayaklar altına alma gereğini, hele hele Ülkemizin yönetmekten sorumlu biri olarak alenen dile getirilmesinin hiç geregi yoktur. Üst düzey yöneticilerden beklenen, ülkedeki siyaseten olsun, milli duygulara dayalı olsun, dini inançlara karşı olsun saygı gösterilmesinin yanında yardımcı olacak şekilde davranılması beklenir. Lütfen sorumluluklarımızın bilincinde olalım, bir yanı yaparken diger yanı yıkmayalım. Üstelik milliyetciliği ayaklarımın altına alıyorum diyen kimse hem devletin yöneticisi, hemde ülke tarihinde aşağı yukarı ilk kez halkın büyük bir bölümünün destegini alan liderden gelmesi daha vahim olmuştur. Bu uç bir parti yöneticisinden gelmiş olsaydı ben bu yazıyı yazma geregi bile duymazdım. Ama ülkemizin sayın başbakanından geliyorsa ki öyle oldu üzülerek eleştirmek durumundayım.
İslamın kitabı Kuran'a baktım kabile ve kavim sözü gecen ayetleri inceledim, kavmiyetciliği degil yanlış karar alan kavimleri uyardığını gördüm. İman etmeyen kavimleri, adil olmayan kavimleri, ahlak yoksunu, kibirli olanlara karşı, peygamberlerini öldüren ve kötü davranan kavimlere karşı uyarılar olduğunu gördüm ve dinsel olarak milliyetciligi ayaklar altına alacak bir durumla karşılaşmadım.
Ama biz biliriz ki milliyetcilik düşmanlığı besliyorsa, imandan uzaklaşmaya davet ediyor, Allahın yarattıklarından bazılarını bazılarından üstün kabul ediyorsa yanlış yaptıklarını söyleyerek tövbeye davet etmektedir, Kuranı kerim de. Direk yasak olmayan bir şeyi yasakmış gibi göstermek ise bizi yanılmalara götürür ki yaşanılan sıkıntılardan anlaşılan da biz kendi degerlerimizi hep çatışan, karşı gruba kalkan olarak kullanıyoruz. Biz belki kısa vadede siyasi yararlar sağlarken, uzun vadede degerlerin erozyonu nedeniyle kültürel ve manevi kayıplara neden olmakta olduğumuzu unutmayalımr.
Şimdi Ayetlere bakalım ve yorumsuzca siz degerlendirin.
Hucurât 13 -Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.
Rûm 21 -Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.
Rûm 24 - Yine O'nun delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kullanan bir kavim için (alınacak) dersler vardır.
Mü’minûn 46 - Firavun'a ve ileri gelenlerine de(gönderdik). Onlar ise kibire kapıldılar ve ululuk taslayan bir kavim oldular.
Neml 12 - Elini koynuna sok da kusursuz bembeyaz çıksın. Dokuz mucize ile Firavun ve kavmine (git). Çünkü onlar artık yoldan çıkmış bir kavim olmuşlardır.
Neml 43 - Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler (o zamana kadar tevhid dinine girmekten) alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi.
Ankebût 35 - Andolsun ki, biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişanesi bırakmışızdır.
Ankebût 51 -Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.
Ayetler bunlar daha onlarcası daha var ve çoğu bunlara yakın ifadeler içermektedir, yani yergi var ama yergilerin nedeni de acıklanmaktadır. Yani kavmiyetcilik yasak degil ama özendirilmemektedir de. Kuranın ruhuna uygun düşende zaten budur, sadece bri kavme degil dünyada yaşayan bütün insanlara hitap eden Kuran bir kavmi öne çıkarmaz, övmez sadece kavimlerin niteliklerini över veya yerer. Bizde niteliksizliklerimizi ayaklar altına alalım, niteliklerimzide başımızın üstüne...
Biz adaletle, ahlakla, iman ederek, iyi, güzel doğru işler yaparsak, iyi bir kavim olmuş oluruz, evet çabamız da bu yönde olması dilegiyle selam ve sevgilerlimle.
www.vatandasfikri.com >> M.Akif Gökalp <<
|