ŞEHİRLER
Şehirler insanlık için cazibe merkezleri, sosyal hayatın yoğun olduğu düşünülen yerlerdir. Tiyatrolar, sinemalar, müzeler, eğitim kurumları burada bu yüzden şehirde bizi çeken bir cazibe var. Bu cazibe kimimizde tiyatro aşkı, kimimizde sinema sevgisi, kimimizde tarihi mekanlara ilgi, kimimizde de şehrin dar ve kalabalık sokaklarında tanınmadan rahat, rahat dolaşma isteği bizi şehre çeker. Şehirlerin, eksik yanı insana katkılarının yanı sıra insani duyguları azaltmasıdır. Sebebi şehirlerde günlük hayat akışı çok hızlıdır.
Ama bana sorarsanız, tüm bu cazibenin yanında belki de en önemli sorun doğallıktan ve insani değerlerden uzaklaşmaktır. Bu şehirlerin iş yoğunluğu ile alakalı olduğu gibi sanki şehirler insanların ilişkilerini en aza indirmeye göre inşa edilmişler. Aynı kapıdan girip aynı çatı altında yaşayıp da komşumuzu görmediğimiz günleri bırak, haftalar veya ayalar olmaktadır. Bu toplumsal hayata insanların bencilleşmesi olarak yansımaktadır. İslam dini, Anadolu kültürü, Türklerin orta Asya dan bu yana ilişkileri, yaşadıkları toplumsal hayat hep sıkı, yoğun ve yüz yüze iletişim içinde olmuşlardır. Bu yakın ilişkiler birbirlerini dikkate alma gereğini ortaya çıkarmıştır. Birbirlerini dikkate alanlar birbirlerine karşıda saygı ve sevgi duyarlar. Bu durumda bizi daha insani yapar, saygı ve sevgi başkaları için bir şeyler yapmayı zahmet olmaktan çıkararak zevk haline getirir. Bu nedenle yaşadığımız toplumu ve fertlerini sevelim, saygıda kusur etmeyelim. Böylece yaşadığımız mekanları ve şehirleri daha yaşanılır hale getirmiş oluruz.
Şehirlerin başka bir sorunu da nüfus yoğunluğudur. Şehrin taşıyabileceği bir nüfus oranı vardır. Bu oran aşıldığı zaman şehirde hem yerleşme, hem de güvenlik sorunları başlamaktadır. Suç işleme oranlarındaki artış tanrının unutulmasının yanında yaslarında iyi uygulanmamasından kaynaklanmaktadır. Güvenlik sorunu olan yer, yaşanılması zor bir yerdir. Yaşanılması zor olan yerde kafamızı kaldırıp, gökyüzünün o güzel mavisini göremeyiz. Bizim telaşımız, şehrin hay huyu gök yüzünü küçültmüştür. Biz, şehirlerde yaşayanlar işle alış veriş arasına sıkışmış zavallı insanlar olarak yaşadığımızı sanıyoruz. O hale geldik ki daha çok para kazanmak için robotlaştık, bu kazanma hırsı aynı zamanda tüketme hırsını da beraberinde getirmiştir.
Robot gibi çalış, robot gibi tüket, nereye kadar böyle gideceğiz. Dünyanın kaynakları sonlu, bu tüketim hızı kaynakları bitirirken aynı zamanda dünyayı da kirletmektedir. Daha sade yaşamak doğayla daha uyumlu yaşamak doğadan yararlanırken onu yok etmemenin çıkış yolumuz olduğunu düşünüyorum.
Şehirlerin nimetleri külfetleri neredeyse eşit hale gelmiştir, bu dengeyi nimetlerini koruyarak ve genişleterek şehirlerimizi daha yaşanılır hale getirelim temennisi ile yazımıza son verelim isterseniz.
selam ve saygılarımla.....
|