YÖNETİCİYE ÖGÜTLER –
“Şeyh Edebali’nin Osman Beye Öğüdü”
Yönetici nereyi ne için yönetir, ister küçük bir işletme olsun, ister bir kurum olsun ister en büyük kurum devlet olsun… Yöneticinin amacı orada devletse vatandaşına hizmet üretmek refah içinde yaşatmak, kurumsa kurumun amacını gerçekleştirmek, işletmeyse maliyet, üretim, fayda , kar ilişkisini düzen içinde sürdürmektir.. Şimdi bizim yöneticilere bakıyorum da, sanki devlet onların ve taraftarlarının devleti, diğer vatandaşların devleti değil mi bu devlet? Yarın iktidar seçim yoluyla devredildiğinde muhalefet olunduğunuzda, size nasıl davranılmasını istiyorsanız kendinize, öyle davranın şimdi muhaliflerinize… Bir cenaze töreni, bu törende muhalefetin lideri yumruklandı, bununla övünenler bile oldu… Bu noktaya gelinmesinde nefret dilinin etkisi unutulmamalı ve bir şehit cenazesinde yapılan bu olayı kimse tasvip etmemeli… Ben kınıyorum bu yumruklanma olayını, orada bir kare vardı herkesin gözünden kaçtı, ben dikkatleri bu yana çekmek istiyorum… İktidar partisi genel başkan yardımcılarından biri, ana muhalefet lideri sırayla herkesle tokalaşırken, ona elini uzattı ve san ki o kibir abidesi, ana muhalefet liderine elini vermedi.. Bu kişinin bu davranışını da kınıyorum, bu tip yöneticilere Şeyh Edebali’nin, üstelikte yönetimin tek ailenin tekelinde olduğu, demokrasinin olmadığı dönemde nasıl davranması gerektiğini anlatan öğüdünü buraya aynen alıyorum… Özellikle iktidar partisi mensubu arkadaşlarıma bu öğüdün üzerinde dura, dura okunmalarını, yöneticilerine de bu öğüdü sık sık okumayı önermelerini rica ediyorum…
Ey Oğul!
Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana...
Ey Oğul!
Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.
Oğul!
Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanı içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...
Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler.
En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..
Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..
Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.
Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...” Şeyh Edebali’nin Osman Beye Öğüdü
Şimdi bu öğüdü günümüzde nasıl anlarız seçimle iktidar el değiştirir, millet kimi yönetici yaparsa devleti o yönetir, yönetmekteki maksat ülkeyi ihya etmek vatandaşı refah içinde yaşatmaktır… İşte yönetici kişi nefsi tanımaz ve kontrol edemezse, kendini tanıyamaz, kendini kontrol edemez kibre düşülür ki, bir yönetici için en büyük yanılgıdır… Allah yöneticilerimizi yanıltmasın, onlara akıl, fikir, feraset versin, bizde seçimlerimiz de yönetici özellikleri olanları seçelim ki.. Ülkemiz mamur, ihya olsun, biz vatandaşlar da sağlık, refah, mutluluk içinde yaşayalım… Dilek, temennilerimle, selam ve sevgilerimle…
M. Akif Gökalp – 2.5.19 – vatandasfikri.com
|