LOZAN BAŞARIMI/HEZİMETMİ?
Lozan bir siyasal andlaşmadır, siyasal anlaşmalar nasıl yapılır hepimiz biliriz, diplomatlarınızın arkasında ekonomik ve askeri güç bulunur siz siyasetçiler de diplomatlar da masada istediklerinizi alabilmek için ısrar edersiniz? Son iki yüz yılı kayıplarla, başarısızlıklarla geçmiş bir imparatorluk vatandaşı bir diplomatsanız, daha henüz kurulma aşamasın da bir devletin diplomatıysanız, sözleşme masaların da gücünüz zayıf demektir. O zaman bu masada istemediklerinize de razı olacaksınız demektir… Ama olayı bugün ki şartlarda düşünürseniz, tahrikat şıhlarının T.C Düşmanlığı üzere hezimettir, istenseydi şu da alınabilirdi, bile bile verdiler gibi kahvehane ağzıyla konuşulanları doğru kabul ederiz..
Madem uluslararası ilişkileri değerlendiriyoruz Suriye sorunun da size iki olay hatırlatayım… Biri Orada ki türbemizi bizim toprağımız olan yerden apar topar kaldırıp daha güvenli yere neden taşıdık, orası da aslında bir ada sayılırdı…. Sonra Rus uçağının düşürülmesinin ertesin de aylarca Suriyenin üzerin de neden uçak uçuramadık? Ben her şeye rağmen orada türbe dursun demiyorum, uçak uçuralım demiyorum, ama şartların gereklerini iyi tahlil etmek zorundayız diyorum… Olayları günün şartları içinde, askeri, ekonomik, diplomatik değerlendirmeliyiz diyorum… O Zaman!
Bu Lozan anlaşması hezimet mi, başarımı, yoksa şartların gereği imzalana bir antlaşmamı daha iyi değerlendiririz diyorum…
İddialara bak, Lozanın gizli maddeleri varmış, neymiş efendim, iddia şu: Lozan'ın, üzerinde "çok gizli" yazan 21 maddelik bir ek protokolü varmış ve 24 Nisan 1923 günü imzalanmış olan anlaşmanın asıl maddeleri bunlarmış… Hikayeye devam ediyor adamlar, herkesin bildiği yayınlanmış maddelerin hükmünün sadece yüz seneliğine, yani geçici olduğu ifade edilir… Devam eder asıl bombayı da patlattığını düşünür, anlaşmanın asıl hükümlerinin, imzalanmasının 100. yıldönümünde, yani 24 Nisan 2023'te yürürlüğe gireceğini ifade ederler… Bunları dile getirenlerin genel olarak tahrikat camiasından oldukları görülür… Bu zamana kadar bir tarihi belge görülmüşmüdür, yok ama bizim tahrikâtın liderinin gönül gözü açık olduğu için kasalardaki bu sözleşme maddelerini okumuştur, diyemi düşünülür bilmiyorum… Şimdi olduğu iddia edilen gizli maddelerden birkaç tane alalım ki olayı daha iyi değerlendirebilelim…
MADDE 2: Türkiye, Boğazlar üzerindeki hâkimiyetinden 24 Nisan 2023'ü 25 Nisan 2023'e bağlayan geceyarısı tamamen vazgeçecek ve bölge, anlaşmada imzası bulunan diğer devletlerin hâkimiyeti altına girecektir.
MADDE 7: Türkiye 24 Nisan 2023 tarihi itibariyle bütün yeraltı servetlerini ve doğal kaynaklarını kullanma hakkından feragat edecek, bu hak anlaşmada imza sahibi olan diğer memleketlerin olacaktır. İşbu maddeye ormanlar, madenler ve bütün enerji kaynakları da istisnasız dahildir.
MADDE 9: Türkiye, Fener Patrikhanesi'nin ekümenik olduğunu kabul edecektir. Patrikhane 24 Nisan 2023'ten itibaren milletlerarası hükmî şahsiyete sahip olacak, Aya Yorgi Kilisesi merkez kabul edilerek 25 kilometre çapında ve Ayasofya'yı da içine alacak olan arazi bedelsiz olarak Patrikhane'ye devrolunacak ve burada daha sonra kurulacak olan Vatikan benzeri yeni devlet, geçmişin Bizans'ının hatırasını ihyâ edecektir.
MADDE 10: Ayasofya yeniden kilise hâline getirilecek ve Yeni Bizans Devleti'ne ait olacaktır.
MADDE 17: Bu anlaşmanın imzalanmasından önce yürürlükte bulunan ama Türkler'in 1919 ile 1922 seneleri arasında sürdürdükleri silâhlı başkaldırı yüzünden uygulama imkânı kalmayan Sevr Anlaşması'nın bazı maddeleri de yine 24 Nisan 2023'ten başlamak üzere hayata geçirilecek, öncelik Ermenistan, Lâzistan ve Kürdistan projelerine verilecektir.
MADDE 21: İşbu anlaşma 24 Temmuz 1923 günü Lozan Palas Oteli'nin kömürlüğünde Türkiye Hariciye Vekili İsmet ile İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace George Montagu Rumbold tarafından gizli olarak imzalanmıştır. Bunlara kim inanır, Kadir İnanır, inanır…
O zaman tersinden düşünelim bunlar o zaman kabul edilmişse, şimdi ekonomik ve askeri gücümüze, dayanarak ret edilir… Adalar meselesine geldiğimizde ise başka bir gerçekle karşılaşıyoruz…
12 Adalar’da İtalyan ordusu, Ege adalarında Yunan ordusu vardı. Yine Lozan yine tarih kavgası Balkan Harbi’nden sonra imzalanan Atina Antlaşması’nda Ege adalarının geleceğine “büyük devletlerin karar vermesini” Osmanlı kabul etmişti. Çünkü Edirne’yi zor kurtarmıştık, yeni bir savaşı müttefiksiz göze alamazdık. Büyük devletler 14 Şubat 1914’te adaları zaten almış olan Yunanistan’da bıraktı, İmroz ve Bozcaada Türkiye’nin oldu.
Musul meselesinin hikayesi ise, Musul’u niye alamadığımızı da saygın devlet adamlarımızdan Başbakan Rauf Bey, Meclis’in 28 Ocak 1923 günlü gizli oturumunda anlatmıştı: Musul’da İngiliz harp tayyareleri var, bizim değil tayyare, benzinimiz bile yok! Kazım Karabekir Paşa da eklemişti: Orduyu İzmir’den çekip (tabii yürüterek) Musul’a götürürsek, Mudanya mütarekesi ile kurtardığımız Trakya’yı Yunanistan yeniden işgal edebileceğini dile getirmiştir…
Son olarak 23 Temmuz 1923 günlü Tevhid-i Efkar gazetesinde muhafazakâr gazeteci Ebuzziya Zade Velid Bey, imparatorluk topraklarının kaybından üzüntüsünü belirtirken, Lozan’ı şöyle tanımlamıştı: “Delegelerimiz siyasi ve iktisadi istiklalimiz açısından mevcudiyetimizi ve milli inkişafımızı sağlayacak bütün esasları kurtarmaya muvaffak oldular.” Diye yazmıştır… O zaman bu tartışmaların nedeni nedir?
Ben burada olayların siyasal malzeme yapılmasını görüyorum, ben burada bazı tahrikatların Cumhuriyeti hazmedemedikleri için ürettikleri dedikoduları görüyorum… Tahrikatlerin dedikodusuna inanan ve inanmaya eğilimli milyonlar var ülkemizde, siyasiler de bu milyonlardan oy almak için bunların hoşuna gidenleri konuşuyor… Gerçekleri tarihçilerden öğrenmeliyiz der…
Bu andlaşmayı aklı başında ki hiçbir tarihçi, dedikodular üzerine değerlendiremez, aklı başında hiçbir diplomat tarihe tarikatçı mantığıyla bakamaz… O günün zamanından, o günkü devletimizin milletimizin gücüyle bakar… Tabiki daha Kerkük Musul alınsın isterdik… Tabiki adalar alınsın isterdik ama istemeyle olmuyor, şartlar bazen bizim hiçte hoşumuza gitmesede bazı şeyleri kabule zorluyor…
Ben bu anlaşmayı şartları için de değerlendirelim diyor, illede bir dedikodu üreteceksek, bu gizli maddeleri dayattılar ama, bizimkiler direndi kabul etmedi diye dedikodu üretelim ki, o mücadeleleri yapanlara haksızlık yapmış olmayalım düşünceleriyle selam ve saygılarımla…
Kaynaklar:
3- http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/taha-akyol_329/yine-lozan_40235479
|