CUMHURİYETİN VE DEVLETİNİN NİTELİKLERİ
MADDE 1.– Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2.– Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
MADDE 3.– Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
MADDE 4.– Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
MADDE 5.– Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
VII. Yasama yetkisi
MADDE 7.– Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
VIII. Yürütme yetkisi ve görevi
MADDE 8.– Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.
IX. Yargı yetkisi
MADDE 9.– Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
X. Kanun önünde eşitlik
MADDE 10.– Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 7/5/2010-5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde (…)* kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
(*) 9/2/2008 tarih ve 5735 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu fıkranın“bütün işlemlerinde” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibaresi eklenmiştir. Ancak daha sonra aynı ibare, Anayasa Mahkemesinin 5/6/2008 tarih ve E.2008/16, K.2008/116 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir (Resmî Gazete, 22 Ekim 2008, Sayı 27032).
XI. Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü
MADDE 11.– Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
Yukarıda Anayasal maddeler halinde dayanaklarının bulunduğu Cumhuriyetin, daha iyi işlemesi ve gelişmesi için ne yapmalıyız sorunsunun cevaplarını arayalım hep birlikte. Cumhuriyeti M. Kemal ve arkadaşları kurdu bizler cumhuriyete inananlar da onu yaşatacak ve geliştireceğiz. Cumhuriyet nasıl gelişir? Gelişmelidir. Nitelikleri nelerdir? Neler olmalıdır? Bu yazıda bu konuyla ilgili düşünce ortaya koymaya çalışacağız.
Cumhuriyet; sistem açısından düşünülünce ülkemizde kurulduğu zamana göre iyi ve ileri, şimdiki zamanla kıyasladığımız da, yine iyi ve çağdaş bir sistem. Kurucu irade ve lider iyi bir tercih yapmıştır. Kurucu liderimize ve arkadaşlarına ve katkısı olanlara teşekkürlerimizi sunuyor, minnetle anıp Allah’tan rahmet diliyoruz.
Cumhuriyeti anlamak için ondan öncesine kısa bir göz atmamız gerekecek. Cumhuriyet öncesinde devlet otoritesinin(iktidarın) tek kişide toplandığı ve ülkenin kralın ve padişahın mülkü, kralın ülkesinde yaşayanlar da teba sayılmakta olduğu bir sistemdi. Yönetim değişikliğinin geleneksel olarak babadan oğula geçtiği veya iktidarın kanlı darbelerle değişebildiği yöntemlerin geçerli olduğu yönetim şekilleri mevcuttu. Bu yönetim şekilleri artık, ömrünü tamamlamıştı. Bunun sonucu olarak da cumhuriyet ve demokrasi uygarlık tarihinde yerini almıştır. Cumhuriyetin en temel özelliği tebaalık ve sahiplikten vatandaşlığa geçişi sağlamasıdır. Bu özellik devletin ve iktidarın yasalarla sınırını çizmiş, vatandaşa da vatandaşlık görevleri vermiştir. Kralların, padişahların keyfi yönetim dönemini kapatmış yasaların hâkimiyetini ilan etmiştir. Bu yasalar yazılı olup herkes için aynı şeyleri ifade etmektedir
Cumhuriyetin demokratik, laik, özgürlükleri anayasal düzen içinde garanti altına alması en önemli özellikleridir. Cumhuriyet deki amaç ilkeler ve yasalar çerçevesinde vatandaşlarla birlikte ortak iyiyi bulma çabasıdır. Cumhuriyet ortak iyiyi ararken çeşitli kurumlara ve kurallara ihtiyaç duymuş, cumhuriyetin kurumları da kuralları da böylece ortaya çıkmıştır.
Kişi haklarını garanti altına alma ve kurumların görevlerinin belirlenmesi ihtiyacı da anayasanın ve kanunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu kurallar hem vatandaşın hak ve özgürlük sınırlarını devletin otoritesini kullanan kurum ve kişilerin sınırlarını belirlemektedir. Bu sınırlar özgürlüğü kullanan vatandaşlara özgürlüğünü kullan ama başkalarının özgürlüğünün kullanılmasına mani olma. Devlet otoritesini kullananlara da vatandaşların vatandaş ve insan olmaktan kaynaklı haklarını ihlal etmemeleri gereğinin yazılı hale getirilmesidir. İyi uygulandığında denge sağlandığını görüyoruz, takdir edersiniz ki ne kadar güzel sistem. Ama zaman, zaman özgürlüklerin ve hakların kötüye kullanıldığına tanık olmaktayız. Bu nedenle yasaların hâkimiyetinin iyi işletilmesi gerekmektedir. Yasal özgürlükleri ve vatandaşlık haklarını kullananlarla bunu suiistimal edenler ayrılmalıdır.
Bunun içinde cumhuriyete inananlar da inanç kökenli toplumsal çatışmaları engellemek için laikliği, temel siyasi özgürlükleri güvence altına almak için de hukuk devleti ve anayasayı ortaya atmışlar ve uygulamaya koymuşlardır. Cumhuriyetin niteliklerini bu çerçeve içinde açalım isterseniz.
Laiklik;inanana da inanmayana da, başka halle inananlara da inanma ve inanmama hakkı vermektedir. Devlet anayasada görevlendirilmiştir, herkesin yaşam tarzını, hakkını korumakla görevlidir. Laik yasalar bu kuralları koymuştur. Toplumsal çatışmaları da bu yasalar en aza indirmiştir.
Cumhuriyet sistemi hukuki olarak da siyasi olarak da tek adam yönetimine karşıdır. Siyasal yönetimin halkın seçimi ve rızasına dayanması gereği de cumhuriyetin önemli bir ilkesinin de demokrasi, olmasını gerekli kılmıştır.
Demokrasi,ilk olarak Yunan kent devleti Atina’da uygulanmıştır. Halkın kendi kendini yönetmesi demektir. Bu yönetim iki yöntemle olmaktadır. Biri doğrudan, biri de temsili olarak, doğrudan olan yöntem dar topluluklarda iyi sonuçlar vermiştir. Günümüzde ülkeler hem sınırları açısından hem de nüfus bakımından doğrudan demokrasinin uygulanmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle temsili demokrasi uygulanmaktadır, uygulama ülkemizde de şu an uygulanan yöntemdir. Demokrasiye düşünsel katkıları olan düşünürleri de anarak, dinimiz İslam’ın ilk halifeleri de, seçimle işbaşına gelmiştir, Peygamber efendimiz hiç kimseyi kendi yerine seçilmesi için işaret etmemiştir. Bu uygulamayla da anlaşılmaktadır ki, bize seçimin ve demokrasinin bizim peygamberimizin önerisi olduğudur. Bu seçme işi demokrasinin önemli ilkelerindedir, bunu önemseyelim ve seçimlerimizi dikkatle yapalım. Seçim işi yönetme gibi önemli bir yetkiyi vermektir, bu bilinçle hareket edelim.
Demokrasi ve cumhuriyet anayasal kurallarla işler, o nedenle şimdi cumhuriyetin anayasal niteliğine bakalım.
Anayasa;Cumhuriyete demokrasiyle elde ettiğimiz bütün haklar ve ödevlerin yazılı kurallara bağlanmasıdır diyebiliriz. Anayasa vatandaşların hak ve özgürlüklerini teminat altına alır. Bizim anayasamızda hiçbir ayrım gözetmeden vatandaşlık bağıyla bağlı herkese aynı hakları tanımıştır. Devlet kurumlarının görev ve yetkilerini birbiriyle ilişkilerini de düzenler. Örneğin; Yasama, Yargı, Yürütme görevleri ve sorumlulukları ayrı, ayrıdır, anayasal düzen içerisinde görevleri bellidir. Yasama (vatandaşın seçtiği temsilcilerin oluşturduğu meclistir) görevi sistemin temel değerlerini ve vatandaşların taleplerini dikkate alarak yasa yapmasıdır. Yargı, (hukuk sistemidir) yürütmenin ve vatandaşların yasalara uygunluğunu denetler. Yürütme, (hükümettir) ise vatandaşlar adına iktidarın kullanılmasıdır diyebiliriz. Anayasa, vatandaşın haklarının korunması devlet gücünün sınırlandırılması ve nasıl kullanmasıyla ilgili düzenlemeler. Bu kurallar özgürlüklerimizin de teminatıdır.
Özgürlükler: Anayasa ve demokratik hukuk kurallarıyla belirlenmiş vatandaşın özgürlük alanıdır. Bunlar; yaşama hakkı, güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı, eğitim hakkı, düşünce ve inanma hakkı örgütlenme ve ifade hakkı vs. gibi onlarca hak ve özgürlükler haklar olarak anayasada yerini almıştır. Anayasal haklar vatandaşların en temel hakları olup bunlar sahip çıkılıp korunmalı ve kullanılmalıdır. Bunların korunması özgürlüklerin korunmasıdır aynı zaman da, bunlar Anayasada yerini almıştır. Bir de cumhuriyetimizin vazgeçmeye başladığımız ilkeleri var; Bunlarda devrimcilik, devletçilik, halkçılık, bunlara da bir bakalım, sistem için gereksiz mi de vazgeçiyoruz. Liberal düşüncelerde bile devletin ekonomiye düzenleyici ve destekleyici olarak müdahalesi asgari de olsa gerekli olduğu ortaya çıkmış bu son krizde. Bizim cumhuriyetimizin kurucuları devletçiliği gerekli görmüşlerdir. Neden? Çünkü o zaman büyük yatırımları yapacak müteşebbisimiz yok. Kar hırsının toplumsal yapıya zarar vermesi mümkün.
Şimdi ise devletin en önemli kuruluşları pazarlamacı mantığı ile satılıyor. İktisat da bölünemez hizmetler dediğimiz sağlık, eğitim, güvenlik, toplu ulaşım, şimdilerde ise iletişim ve enerji de bu alana sokulabilir. Devleti buralardan da çekelim mantığının geçerli olduğu ve devletin birçok kurumunun ve devletçiliğin yok edildiğini görüyoruz. Ardından görmekteyiz ki özel teşebbüsler de iflaslar başlamaz mı, hani devlet iyi idare edemezdi ne oldu da batıyorsunuz? İyi idare edilmeyen her kuruluş devletinde olsa özel şahısların da batar. O zaman demek ki suç kamu idaresinde değil, şimdi ne oldu da kriz ve iflaslar var. Bana göre bu batışların nedeni kötü idare ve aşırı lüks harcamalarla insanlığın müsrifliğidir.
Satışların gerekçesi efendim siyasetçilerin arpalığıymış, yapılmasına izin verme. İşçiler çalışmıyormuş, çalıştır. Gereksiz personel alımları varmış, belki de işsizliğin olduğu ülkelerde normaldir vs. Şimdi yabancı yatırımcılar (bana göre sermaye işgalidir) aldığı kurumun bütün gelirlerini şirket merkezine( kendi ülkesine) transfer ediyor, işçileri çıkarıp, yerine yeni ve sendikasız daha düşük ücretli işçiler alarak daha çok kar elde ederek daha çok para (döviz) götürüyor. Özelleştirerek ekonomimizi ve kurumlarımızı çok verimli hale getirmişiz. Muhtemelen kargalar ve bu kurumları alan şirketler gülüyorlardır. Devletçilikten vazgeçmek sistem için tehlike oluşturmaya başladığını düşünüyorum. Bu mesele üzerinde kurumları yönetenleri düşünmeye davet ediyorum.
Devrimcilik;Devrimciliği değişim diye düşünürsek daha anlaşılır olur. Cumhuriyet ilan edildi aradan yüz yıl geçmeden yeni olgularla karşılaştık. Bu yeni durumlar karşısında yasalarımızı değiştireceğiz ki yeni durumlara cumhuriyet uyumlu hale gelsin gençleşsin. Bizler bu değişimleri sisteme saldırı gibi algılayıp direniş göstermemiz devrimci ilke ile ne kadar örtüşüyor. Devrimcilikten de mi vazgeçtik?
Halkçılık;Cumhuriyetin bu ilkesi siyaseten ve ekonomik acıdan halkın korunması demektir. Vatandaşın düşüncelerinin iktidara ve yasalara yansıması demektir. Biz halkımızı artık devlet olarak sermayenin insafına bıraktık. Siyaseten de halkın bir talebi olduğunda halkın talebini halkçı cumhuriyet dikkate almalıydı. Sosyal devlet olma özelliğini bırakarak. Liberal devlet olma aşamasındadır bizim devletimiz. Liberal ekonomistler ve siyasetçiler her şeye kar ve maliyetle yaklaştıkları içindir ki Devletimizi vatandaşını düşünen, sermayesini ve hizmetlerini vatandaşı için yönlendiren devlet olmaktan çıkarıyorlar.
Bizim düşüncemiz anayasamızın, devletçi, halkçı, demokrat, laiklik, ilkeleri doğrultusunda, halkın yararına kullanılmasıdır. Devletimizin kurumları özelleştirmelerle elden çıkarılmamalı, hatta yenilerinin kurulmasıyla devlet her alanda azda olsa faaliyet de bulunmalıdır. Burada yeri gelmişken bir kamu kuruluşu olan Ankara da halk ekmek den bahsetmek istiyorum. Yıllardır aynı kalitede hatta kalitesini ve çeşidini de artırarak hizmetine devam eden bir belediye şirketidir. Bu halk ekmek fabrikası sayesinde Ankaralı hem ucuz hem de kaliteli ekmek yiyebilmektedir. Demek ki Devlet kuruluşları da iyi idare edilebiliyor. Bunun yanında üç güzel örnekten de bahsetmeden geçemeyeceğim, birisi THY ve yan kuruluşu Anadolu havayolları ikincisi ise PTT, üçüncüsü ise TOKİ’dir gerçektende hem amaçları hem de işleyişleri doğrultusunda iyi hizmet veriyorlar, demek ki iyi işletmecilerin elinde iyi işletilebiliyor, bunları yönetenlere teşekkürler.
Sistem kurumları ve kurallarıyla bir bütündür, bunların iyi işletilmesi hepimizin ve cumhuriyetimizin yararınadır. Cumhuriyete ve demokrasiye inanış da bunu gerektirir. Ülkemiz bazı eksikliklerine rağmen iyi noktadır ve her alanda gelişmesi için potansiyeli vardır. Bu sistemi tercih edenleri ve büyük mücadeleler sonunda kuranları tekrar saygıyla analım, Atanın emanetine bütün kurum ve kuruluşlarıyla sahip çıkalım. Cumhuriyeti ve demokrasiyi devlet, vatandaş sınırı ve sorumluluğu çerçevesinde geliştirelim. Selam ve saygılar.
|