ZENGİNLERİN TOPLUMSAL SORUMLULUKLARI
Zenginler fakirler, yaşam tarzlarıyla, yaşama bakış acılarıyla hep farklılılar. Birisi her şeyi ticaret ve kar yapma konusunda başarıldır. Fakirler ise aldıkları üçretlerle karınlarını nasıl doyururuz teleşı ile yaşarken zenginleride şaşırtmakta başarılıdırlar.
Örnegin 700-800 lira alan bir işçi düşünün, ev kirası verecek, mutfak masraflarını karşılayacak, işe gidiş geliş için ücret ayıracak, çocuklarına harçlık verecek, sığara içiyorsa sıgara içecek, tiyatroya sinemaya gidecek, sosyal hayata girmek için, derneklere ve partilere üye olacak, olaki tatile gitme istegi dogacak, tatile gidecek, bir hayır kurumuna bağışta bulunmak isteyecek, belkide milyonlarca kere gördüğü arabalardan birine sahip olmak isteyecek ama yapamayacak, neden mi? …..
Adil olamayan paylaşımlar bir tarafı mağrur, diger tarafı mağdur eder. Fikri Adil
Zenginlerin savurganlıklarına bakıyorumda, dünya nimetlerini nasılda sorumsuzca, bencilce kullandıklarını görüyorum. Bu durumu artık öyle kanıksamışlarki bu onların hakkıdır, hiç insanı, insanın sömürme hakkı olur mu? Artık sömürerek, onların deyimiyle işler yaparak zenginlemek onlara heyecan vermemektedir. Gidip dagdan atlayalım, janti panti yapalım, rafting (hızlı akan bir derede botla ilerlemek) yapalım, capkınlık yapalım, bu arabanın rengini alırken fark edememişim bunu degiştirelim, çocuğun doğum günü bir araba hediye edelim, karım bu ara sanırım capkınlıklarımdan şüpheleniyor, ona pahalı bir gerdanlık alarak sevgi gösterilerinde bulunalım. Dostu olan ve onu sömüren kadının bunu duymasından korkarak onunda arabasını degiştirelim gibi düşünceler nasıl fakirlerle zenginlerin sorunlarnın farklı olduğunu gösteriyor degil mi? ….
Zenginler hobi olsun diye balık tutar, fakirler karınlarını doyurmak için, zenginlerin heyecan olsun diye av yaparken, fakirler zorunluluktan etn ihtiyaçlarını karşılamak için yapıyorlar. Bu adaletsizlik nereye kadar devam eder bilemiyorum, kişilerle kişiler arası, kişilerle şirketler arası, vatandaşlarla devlet arası, büyük devletlerle küçük devletlerarası işleyen bu adaletsiz sistem düzelmeli ki toplumsal ve uluslararası barış tesis edilebilsin. Yoksa bu adfaletsizliği göre, göre sömürülen taraftan görmemesini, susmasını, bu sisteme uyumlu olmasını istemek veya kabul etmek insan onurunu hice saymaktır. Bu sayılsın mı ?...
Şimdi toplumsal hayatta yaşayanların kendilerini içinde yaşadıkları toplumun bir ferdi sayabilmeleri için o toplumun adalet li olduğu bilinci oluşmalıdır. Bu öncelikle adaletin tesisi ile başlanmalıdır, adil paylaşım sistemiyle devam edilmelidir, yasanın ön gördüğü güçsüzü koruma, güçlüyü sınırlama amacı iyi işletilerek, güçsüzler güçlülerin insafına terk edilmemeldir. Ya insaf yoksa? …
Toplumsal hayatta yaşayanlara mesajlar verilerek siz bu toplumun ferdisiniz demenin yolları vardır. Bu ferdin çocukluğunda, hastalığında, yaşlılığında kısacası güçsüz anlarında onun yanındayım mesajı toplumun şu anda bu güçsüzlüğü yaşayanların yanında olarak göstermesi gerekir. Bunu hali vakti iyi olanların yapması gerekmez mi? Bunu devletin kurumlarının yapması gerekmez mi? Devletin kurumlarının yaptığını son zamanlarda görüyoruz, zenginlerimizin bu toplumdan kazandıkları paraları bu toplumun içinde yaşayıp da sıkıntılar yaşayanlara yardımcı olmaları gerekmez mi?...
Paylaşan İnsan sevimli olan insandır. Fikri Adil
Toplumsal yaşayış için ortak amaçlar oluşması gerekir, bu ise toplumun fertlerini siz bu toplumun ferdisiniz hissiyatı ile bir amaca yönelmelerini sağlamakla olur. Bunun için egitim, sosyal alanlada geniş katılımlı spor müsabakaları, Tiyatro, sinema, konser ve diger iletişim kanalları, internet deki sosyal medya ağları, gazeteler, dergiler vasıtasıyla bu mesaj iletilmeli ve bu mesajında ulaşması sağlanmalıdır. Bu nsaıl yapılabilir? …
Öncelikle insanlarımıza okuma, ülke sorunları, toplumsal sorunlarla ilgilenme geregi anlatılmalıdır. Ama aldığı 750 tl ile ancak işine gidip gelebilen bu vatandaşımızda nasıl bir toplumsal bilinç oluşturabilecegiz? Konsere gidecek parası yok, diyelim ki yemedi içmedi para ayırdı, çalışma saatlerindeki patronların fazla çalıştırılmalarından ( Ülkemizde çalışma saatleri konusunda yeni bir algı oluşmuştur yasalar 8 saat derken, patronlar 12-13 saat demektedirler, şuanda patronların dedikleri uygulanmaktadır.) dolayı zamanları yok. Kitap dergi aldılar n ezaman okuyacaklar, çalıştıkları işleri günde nereden bakarsanız gidiş gelişle beraber 15 saate aylaşıyor. Ancak bir zaman görünüyor, oda toplu taşım araçlarındfa uygun bir yer bulabilirlerse okuyabilirler, çünki trafik sıkışıklığından dolayı günde 2-3 saatleri otobüste geçmektedir. Vatandaşlarımız bu zorunlu otobüs seyahatlarında okuyabilirler, toplumsal sorumluluk bilinci ve olayları degerlendirme ancak bilgiyle olabilir. Buda okuyarak edinilir, böylece toplumsallaşmanın önü acılmış olur.
Toplumsal yaşayış, toplumsal sorumluluk bilinciyle olur, bunu tesis etmek devletin görevidir, bunu tesis etmek patronum diye çaka yapanları görevidir. Toplumsal sorumluluk kavramı üzerinde çok düşünmemiz gerekiyor, bu kavramı hayatımızdan çıkardık, parası olmayandan bekleyeceklerimizle, parası olanlardan bekleyecegimiz sorumlulukları karıştırdık. Zenginler yardımlar konusunda fakirleştiler, bu onların ruhsuzluğunun, toplumsal sorumsuzluklarının göstergesidir. Buradaki ifadelerden toplumsal sorumluluk bilinci yüksek olanlar istisnadır, zaten onlar buradaki sitemleri de üzerlerine almayacaktır. Hiç yardımlaşanlarla yardımlaşmayanlar, paylaşanlarla paylaşmayanlar bir olurmu? Ben İslam dinindeki mal yığmayın, yolcuya, yoksula, yetime verin, ayetlerini görünce, ya paylaşmasam bunun sorumluluğunu yok sayarak edinecegim günahları düşündükce iyiki çok malım yok diyorum. Bu zenginler bu ayetleri okumuyorla mı? Ya da o bölüme gelince görmezden mi geliyorlar. Maun süresini her namazda okuyarak, paylaşmamayı yardımlaşmamayı nasıl göze alıyorlar doğrusu anlayamıyorum. Lütfen Maun süresini üzerinde durararak okuyalım ve bize ne öneriyor görelim.
Toplumsal sorumluluğa yanaşmayan zenginler, şunu iyi bilmeliler, bu toplumun kaynaklarının çogunu kontrol ediyorsunuz, dolayısıylada çoguna sahip oluyorsunuz, sosyal fayda da denen toplumsal sorumluluklar, bir çevre kuruluşunu desteklemekten alınca, bir hayır kurumunu desteklmeye kadar, yanınızda çalışanların karşılaştığı sorunları aşmakta yapacağınız desteklere kadar, yaşadığınız köyde, mahallede, kentde işini kaybettiğinden, iflas ettğinden, hastalıktan olsun kendi sorumsuzlukları yüzünden olsun yoksul düşerek yardıma ihtiyacı olanlara yardım edilmelidir. Bu hem dini bir yükümlülük, hemde toplumsal bir yükümlülüktür. Sadece topluma bindğiniz arabayla hava atmak için çıkarsanız ciddi sorunlarla karşılaşırsınız.
Toplumsal sorumluluktan kacan zenginler ve ileri gelenler, önce yaşadıkları topluma, sonrada bu toplumun içinde yaşadıklarından dolayı kendilerine ihanet ediyorlardır.
Kimsenin aç, açık olmadığı, toplumsal düzenin herkesin mutluluğuna hizmet ettiği, olanların olmayanlarla paylaştığı toplumlarda yaşamak dileğiyle selam ve sevgiler…
|