|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
YOZLAŞTIRILAN DEMOKRASİMİZ |
YOZLAŞTIRILAN DEMOKRASİMİZ
Yine bir seçim daha: Demokrasilerde aynı yönde düşünen vatandaşlar aynı partide örgütlenerek yönetme işine talip olurlar. Yönetime talip olan partiler halktan yönetim yetkisini almak için seçmenlerin karşısına çıkar, düşüncelerini ortaya koyar vatandaşların en çok oy verdiği parti yönetim yetkisini yani devletin iktidarını kullanma yetkisini alır.
Çoğunluğa dayalı bu parti halk adına devletin iktidarının gücünü kullanırken, iktidarın baskısından azınlığında korunması esastır. Bu işleyiş demokratik kültürün ve kuralların gereğidir.
Ülkemizde demokratik bu işleyiş zaman, zaman, etnik, dinsel, kişinin kutsalı olan, siyaset dışı olması gerekenlerin siyasetin içine sokulmasından kaynaklı siyasi gerilimler yaşanmaktadır. Kutsal olanların siyasete değil vicdanlara nakşedilmesi lazımdır, vicdan muhasebesi yapan, bunun sonucu nefis terbiyesini tamamlamış kimselerin siyasete girmesi siyasetçinin kamuyu düşünmesinin önünü açacaktır.
Siyasi kimliklerimizi inançlarımız etkiler, etnik kökenimiz etkiler, yaşadığımız bölge etkiler, yaşadığımız toplumsal konum etkiler v.s. vs… ama her şeyden daha çok vatandaşlık bağlılıklarımız etkilemeli değilmidir? Böyle bir kimlik zinciri oluşturamamışsak eksiklik kimdedir. Bunun en önemli nedeni demokrasi kültürünün gelişip yerleşememesinden kaynaklanmaktadır.
Geleneksel aile yapımızda olsun, kurumsal yapımızda olsun, itaat kültürünün en uç öneklerini görüyoruz ve gördük. Bu bizde, otoriteden, güçlüden gelen düşüncelerin yanlış bile olduğunu bile, bile onaylamamıza veya sessiz kalmamıza neden oldu, oluyor. Bu kültürde haklıya değil güçlüye kapı açıyor. Güçlüden gelen düşüncelerin eleştirilmesinin ve sorgulanmasının önünü tıkıyor, ya yanlışsa sorusu bizi araştırmaya ve bilgilenmeye karar verilecek konuda daha dikkatli karar almaya itecektir. Otoriter toplumsal yapının siyasetimize de yansımaları oluyor.
Nasıl ki daha önce parti liderleri vekillerinin seçilmeleri için vatandaşların önüne konulduysa şimdide belediye başkanları ve yerel meclis üyeleri liderler ve partinin üst kurulları tarafından vatandaşa bunları seçebilirsininiz çünkü bunlar partiye ve bana (lidere) sadık kalacak olanlardır. Yerel meclislerde belediye başkanını denetlemek gibi bir görevi olan belediye meclisinin bir belediye başkanının veya partisinin etkisinde daha açıkçası kontrolünde olduğunu düşünün, orada demokrasi nasıl işler üyeler yanlışlara nasıl müdahale eder belediye başkanını nasıl denetleyebilirler. Bunu biraz büyük ölçekli düşünelim, alalım bu durumu TBMM’deki duruma bakalım, milletvekillilerini lider veya gösterdiği kimseler veya kurullar tarafından seçilirse lideri nasıl eleştirecek veya yanlış kararlarına karşı duracaktır. Bir daha seçilmesi parti liderinin veyahut da belediye başkanının kontrolünde olan milletvekili veya yerel meclis üyeleri kendilerini vatandaşa önerenlere vefa borçlarından dolayı bağımsızca halk yararına olan kararları nasıl onaylarlar. O zaman halk yararına olan kararların yerel veya genel meclislerden geçmesi için halkın buralara seçilen üyeleri seçmedeki önseçimlerde daha etkin olması gerekir. Yeniden seçilmek isteyen politikacılar tabi ki seçeni değil seçtireni dikkate alacaklardır. O zaman belediye meclis üyeleri başkanları ve milletvekilleri seçmenlerin istemlerini değil seçtirenlerin isteklerini dikkate alacaklardır.
Bunların dışında daha vahim bir durum daha var ki oda siyaset yapmanın artık çok pahalı bir iş haline gelmesidir. Bunun içinde finansörler gerekmektedir, finansörler siyaseti bir yönetim, sorun çözme, proje üretme sanatı değil bir rant sağlama aracı olarak görmektedirler. Para yatırdım para kazanmalıyım mantığı siyaseti kirletmekte siyasi kurumlara olan güveni erozyona uğratmaktadır. Kurumlarının, örgütlerinin, vekillerinin vatandaşın duygularını önemsemediği bir ortamın demokrasi ruhuna ne kadar uygun olduğu düşünülmelidir, düşünmeliyiz oy verdiğimiz partilerde karizmatik liderden çok, demokratik yapılar aramalıyız.
Kendi bencilliklerimiz yüzünden toplumsal meseleleri yozlaştırmayalım. Toplumsal meseleler söz konusu olduğunda ister kariyer olsun ister kar vazgeçebilmeliyiz ki ülkemizin her alanda gelişmesine neden olabilelim. Biz geliştik hem sermaye hem de kariyer yaptık toplumsal göstergeler düşükse bizim gelişmemizin öneminin olmadığını görürüz. Niyetimiz bu ülkeyi geliştirmekse ki öyle olduğunu düşünüyor ve inanıyorum, kendimizi toplumdan ve ülkemizden ayrı düşünemeyiz. Ülke bir gemi bizde o geminin yolcularıyız, gemiyi rotasından hedefe götürmek hepimizin görevi gemideki yolcuların (bizim) yararınadır. Siyasetçiler ve liderler geminin kaptanıdır, kaptan nitelikli olursa gemideki işleyiş sorunsuz olur. Ya nitelikli degilse? Sorunlar ve eksiklikler başımızdan eksik olmaz.
Önemli eksiklerimizden biride partilerin(kurumların) kendileri ile çelişmeleridir, parti sosyal demokrat bu otoriter, partilere benzer her olay liderde ve genel merkezde biter. Parti muhafazakâr bir parti gibi görünür ama daha çok liberal uygulamalarla ön plana çıkar. Başka biride milliyetçidir bir propaganda yapar ama toplumsal değerleri görmezden gelir. Bu uygulamalar yüzünden partiler düşünsel olarak kendilerini ifade edememektedirler. Bu eksikliklerini popülist söylemlerle kapatmaya çalışırlar. Kısacası her kesime mavi boncuk dağıtarak siyasetteki güveni sarsmaya devam ederler.
Siyasetimizdeki bu eksiklikler partilerin demokratik kültüre uymayan siyaset izlemelerine neden olmaktadır.
Bunu da şu yöntemlerle yaparlar:
1)Ülkemizin bazı bölgelerinde aşiret bağları çözülmemiştir, burada aşiret bağlarını kullanırlar.
2)Ülkemiz insanlarından bazıları tahrikat sempatisi içindedir Demokratik partilerimiz amaçları dini yaşayışa yardım ve öncülük etmek olan bu örgütlenmelerle de pazarlık yaptıkları olur.
3)Başka bir parti tutar nesepsel özellikleri siyasi rant sağlamada kullanır.
4)Daha hızını alamayanlar etnik bölücülük yaparak ayakta durmaya çalışırlar. Bütün bunların ne demokrasiyle nede siyasetle ilgileri vardır. Bir bölümü bu coğrafyanın kültürel değerleridir, bir bölümü de doğuştan gelen tercihi kişiden değil kişinin doğduğu ortamdan kaynaklanan özellikleridir. Demokrasilerde bunlar üzerinden siyaset yapmak demokrasiyi erozyona uğratır, yozlaştırır. Ayrıca kişilerin kutsallarını siyasetin içine sokmak, siyasi malzeme yapmak hem siyasal hem de toplumsal gerilimlere neden olur. Otoriter iktidarlarla, sert muhalefetlerle karşılaşılır, işin içinde kutsal olunca insanlar ister istemez sert tavırlar sergilerler. Gayet tabi ki referansı kutsal olan iktidarın keyfi davranışları da artar. Kutsalını siyasete katan muhalefet ise ülke yararına olan nitelikli projeleri bile şiddetle eleştirerek ret eder.Kendi kutsalını savunma derdine düşen iktidarı ve muhalefeti ülke sorunlarını unutur, laik anti laik gerilimi de işte bu siyasi yapılanmaların ürünüdür.
Ne yapmalıyız ki yöneten bir siyasi yapı ortaya çıkaralım. Öncelikle etnik, bölgesel, nesepsel, tahrikat bağları ile politika yapmamanın gereği bütün partiler tarafından anlaşılmalı, bu anlayış genel bir ilke haline getirilip siyasi kültürümüzde özümsenmelidir.
Şu andaki mevcut siyasal yapılar ülkeye ve topluma hizmete göre yapılanmamışlar, buna paralel sivil toplum örgütlerimiz demokratik ilkeler ve kültür geliştirememişlerdir. Yapılarında lider öncelikli bir yapı benimsenmiş başarısız bile olsa liderler liderlikleri korumuşlardır. Çünkü liderler milletvekillerini belirlerken, kendilerini seçecek delegeleri de belirlerler ki bir daha seçilmeleri garanti altına alınmış olsun. Benim izleyebildiğim kadarıyla ne bir meslek örgütünde nede siyasi partimizde liderler seçimle değiştikleri nadiren olmaktadır. Bazı liderler ölümle, bazıları cumhurbaşkanlığına seçilerek, sendika ve oda başkanları da milletvekilliğine seçilerek koltuklarını bırakmayı lütfetmişlerdir. Demokrasinin işlemesini sağlayacak olan kurumlar demokrasinin işlemesine engel olmuşlardır.
İşlemeyen bir demokrasiden yöneten bir demokrasi çıkmaz, bizde beklemeyelim kangren olmuş bu durumu tedavi edelim. Nasılmı ülkesini seven dürüst, namuslu, ahlaklı, adaletli ve aynı zamanda bilgili vatandaşlarımızın siyasete katılmalarıyla bu sorunun çözüleceğini düşünüyorum.
NAMUSLULAR NAMUSSUZLAR KADAR CESARETLİ OLMALIDIR ARTIK.
Oy verdiğimiz partilerden ve liderlerden acilen demokrasi talep edelim, bütün adayların bütün üyelerin katılacagı ön seçimlerle belirlenmesini isteyelim, bu taleplerimize kulak tıkayan siyasetçilere oy değil selam bile vermeyelim..
Herkese selam, sevgi ve saygılar
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|