|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
İLERLEME-KALKINMA |
BİR ÜLKE NASIL İLERLER?
Veya nasıl geriler?
Ülkeler genelde iki şekilde ilerlerler, bir siyaseten yöneten kadrolar, Ülkeyi ve dünyayı iyi okurlar ülke yönünü iyi belirleyen kararlar alırlar. İki ülkedeki sermaye yatırımları, ülkenin ve dünyanın yönünü iyi öngörülüleriyle yatırımlarını onun gereklerine göre yapması, üniversitelerinin bu sermaye, yatırımcı grupla ve siyasetçi, yönetici gruba verdiği destekler ve düşüncelerle ülkenin gelişmesine lokomotiflik yapacak, ülkenin gelişmesinin de motor güçleri diyebileceğimiz zinde güçleri zindelikleriyle gelişmenin ana unsurları olurlar. Bunlara kısaca bakalım isterseniz.
Siyaset
Ülke yönetiminde ve alınan kararlarda etkilidir, bu nedenle aldığı karar toplumun her kesimini öyle veya böyle etkiler.
Mesela yatırım öncelikli alanları ve bölgeleri belirleyerek yatırımları ülke ihtiyaçlarına göre belirler. Böylece yatırım istisnaları ve teşvikleriyle istenilen sonucu almaya çalışılır. Mesela barınma sorunu olan bir ülkedeyseniz, konut alanı teşvikleri gündeme getirilir. Örneğin çok teknolojik mal ithal edilmesi gündemdeyse bunun engellenmesi için yerli üretim ve markalarla bu ithalatın önüne geçilmeye çalışılır. İthalatı engellemekteki maksat ülke zenginliklerinin yurt dışına akmasına engel olmaktır.
Bu yatırım istisnalarıyla piyasalara yön verilir, böylece önceden tespit edilen, gelecekte geçerli olacak alanlara yatırımı yöneltmek siyasetin işidir.
Bu alanlardaki eksikliklerin nedeni bilgi eksikliği ve akademik alanlardan yararlanmamaktır.
Yatırımcı
Yatırımcı, sermayedar, ise siyasetin ve dünya ve ülke ekonomisinin gereklerini iyi değerlendirerek gerekli görülen alanlara yatırımlarını yaparlar. Bu alanları ülke siyasetinin ve akademik değerlendirmelerin ışığında yatırımlarına yön vermesi ülkemizin gelişmesine katkı sunacaktır.
Bu alandaki eksiklikler ise yatırım için kullanılacak paraların, sermayenin lüks harcamalara gittiği görülmektedir. Son yıllarda ülkemiz vatandaşlarının yatırıma ayıracak kadar tasarruf yapmadıklarının görüldüğünü de belirtmeliyiz. Bu ülke ekonomisine zarar vermekte ve yatırıma gidecek parların harcamaya gidişinden dolayı yatırımlar yapılamakta, ihtiyaçlarımızın çoğunu ithal etmekteyiz. Bu durum hem dış ticaretin açık vermesine hemde işsizliğe de neden olmaktadır. Tasarruf, yatırım dengesine dikkat etmeliyiz.
Üniversite
Akademik çevre hem bilgi üretmek, hem de hangi alanlarda bilgiye ihtiyaç duyulduğunu v duyulacağını değerlendirerek siyasete ve yatırımcıya yön vermesi gerekmektedir. Bu yeni bilgiye dayalı, Ar-Ge çalışmaları da dahil olmak üzere sanki bilgi fabrikası gibi çalışan bir akademik camia ülkenin gelişmesine katkı sunacaktır.
Bu alandaki sorunlar ise; çok katı, özgürlükleri ve özgünlükleri ortadan kaldıracak seviyede otoriter ast üst ilişkileri, akademik yeterliliklerden çok gruplaşmaya dayalı liyakat yöntemleri, siyasetçilerin ve YÖK’ün akademik alanları daraltacak müdahalesi bilgi üretiminde yeterli seviyelere çıkılmasını engellediğini düşünmekteyim.
Ayrıca üretilen bilgilerin de siyasetçiler ve yatırımcılar tarafından bu bilgilerin yeteri kadar rağbet görmediği de görülmektedir. Ürettiği bilgilerin kullanılmadığını gören akademik cevrede ki bilgi üreticilerinin bilgi üretim heveslerinin öldürdüğü görülmektedir.
Siyaset, akademik çevre, özel ve kamu yatırımı yapan kurumların iyi bir koordinasyonlarıyla hangi alanlarda yatırım yapılalı kararı alınır, gerekli bilgiler üretilir, özel ve kamuya ait yatırımcı kuruluşlar aracılığıyla gerekli yatırımlar yapılarak ülkenin gelişmesi sağlanabilir.
Ülkemizin dünyadaki pazara yakın konumu, ham maddeyi temindeki kolaylıkları üretime katılacak genç nüfusun oluşu, hem nitelikli personel, hemde akademik düzeyde yetişmiş insan gücü ülkemizin gelişmesine motor güç katkısını sunacak düzeydedir. Benim anlayamadığım bu kadar imkânın neden atıl durumda tutulduğudur. Biz kendimize kendimizin engel olduğunu anladığımızda gelişmenin önü açılacaktır.
Bir ülkeyi ne yabancılar kalkındırır, nede uzaylılar, bir ülke kalkınacaksa o ülkenin insanları eliyle kalkınır, yabancılar kendi ekonomik çıkarları için gelirler kendi yatırım ve üretimlerinden elde ettikleri karları ülkelerine götürürler. Bu gayet normaldir, bizde başka ülkelerde ki üretimlerimizden yaptığımız karları alıp ülkemize getiriyoruz. Ülkemizdeki üretimlerimizden yaptığımız artı değerleri de ülkemizin hanesine yazarız ve ülkemiz gelişir.
Kısacası ülkemizin ilerlemesi de, gerilemesi de o ülke siyasetçilerinin, akademisyenlerinin, yatırım kapasitesinin ve yatırımcılarının nihai olarak bütün vatandaşlarının toplam kattıkları veya katmadıklarıyla alakalıdır. Katkı ilerlemeye, katmama ise gerilemeye neden olacağı aşikârdır.
Bütün mesele katabilenlerden olanların sayısını çoğaltmak, katamayanlardan olanların sayısını azaltmaktır. Biz katanlardan mı olmak istiyoruz, katmayanlardan mı, hangi taraftayız?
Selam ve sevgilerimle….
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|