DENETİMSİZLİGİN LÂNETİ!
KAZALAR KADER Mİ?
GÜVEN DENETİME MANİ MİDİR?
Bir yer de bir sorun cıkacağı hissediliyor, kaza ve olaylar geliyorum diye alarm zilleri veriyor, orada olayları yaşayanların ise ya işsizlikle, ya yoksulla yada ister padron ister devlet otoritesiyle susturuluyorşarsa kaza geldiğin de sorumlu aramak beyhudedir. Hepimiz sorumluyuz… Önlem, tebbir alınmayan her ortamda olan kazalar kader degildir.
Çün ki insanlar tebbirsizliğin nedeni ile ölmüştür, bura da sorumluluğu olan insanların param var senin de paraya ihtiyacın var tıpış tıpış bu tehlikeli madene gireceksin, bu standartlara uymayan asansöre bineceksin derseniz insanlar öldüğün de kim sorumludur diyemezsiniz. Sorumluluğu kadere, işin tabiatına atamazsınız… O iş yerlerinin sorumluluları belli degil mi ki de, oraları denetleyenler belli degilmi ki de sorumlu aryorsunuz.
Kasıtlara varan ihmali olanlar, o kadar mağrurlar ki ölenlerin acılarının yaşanmasından bile rahatsız oluyorlar. Bazı gazeteler olayları haber yapmaktan bile geri durması, eleştirileri ve tartışmaları yönetenlerin kendilerine saldırı gibi algılanması demokratik tavır degildir otoriter tavırdır. Kuzey Kore en otoriter devletlerden olmasına rağmen ekonomik olarak zor durumda oluşu, demoktik Güney Korenin gerisin de kalmasının nedenlerini iyi incelersek luzumsuz otoriter tavırlardan hem devleti yönetenler hem de parasından güç alan patronlar daha dikkatli olur, otoriter tavırlardan uzak dururlar. Demokratik toplumlar da yönetime seçilenler, Eleştirilerden ve tartışmalardan dersler ve düşünceler çıkararak toplumun taleplerine göre yönetsel ilkeler edinerek yönetim sergilerler.
Otorite olmak nasıl bir şey ki, zengin olmak nasıl bir şey ki benden aşagıda ki herkes sussun, parası olmayanlar en riskli yerlere önlemsiz insin çıksın… Önlem maliyetleri artıyor anlayışıyla canlarımızı kaybedelim… Sonra da bu kazadır, kaderdir diyelim… Yönetsel Otorite demek sorumluluk alanların da yaşayanların canlarından mallarından sorumlu olmaktır, mutluluklarından, sağlıklarından, egitimlerinden, güvenliklerinden sorumlu olmak demek degil midir?
Ey otorite sahiplari, sizin otoritenizin alanında yaşayanların ölmesi ve öldürülmesi, yada tebirsizlik nedeniyle kazalara kurban gitmeleri aslında sizin otoritnize de saldırı degilmidir? Nitekim bizim yönetim anlayışımız da Fırhat’ın kenarında bir kuzuyu bir kurt kapsa kendini sorumlu hisseden yönetim anlayşı yokmuydu? Her neyse her zaman işimize geldiği davranıyoruz, işimize geldiğin de yüksek perdeden geçmiş de yaşayan yöneticileri örnek veriyoruz işimize gelmediğimi de …. Sus pus oluyoruz…
Aslında kazalara kaynaklık yapan en önemli neden ise özel şirketlerin bile taşeron kullanmaya başlamaıdır ki bu taşeronlar ne iş güvenlinenede çalışma sürelerine dikkat ediyorlar. Çalışma alanımız da sadece önlemsizlik sonucu olan kazalar degil taşeronlaşmanın kaynagı olduğu onlarca sorun ve kazalar da yaşanıyor, bunlardan biri de çalışma sürelerinde ki belirsizlige varan uygulamalar.
Ey ülkeyi yönetenler, ülke de çalışma süreleri kaç saat, sekiz mi, on mu, oniki mi ben çalışanlarla konuşuyorum bir çogu on, oniki saat çalıştıklarını söylüyorlar, bu süreye yolun da zaman maliyeti eklendigin de bu sürelerin günün neredeyse 1/3 zamanını aldığı bu insanlara ne sosyalite için zamanları kalıyor, nede aileleriyle gecirecekleri zaman…
Ey denetim firmaları sorumluları, ey denetimi denetlenenlere bırakan yöneticiler kacamazsınız, unutamazsınız, unutulmaz sorumlulugunuz var bu kazalar da, bunun farkında degilmisiniz yoksa? Ben kendimin dentlenmesi için birilerini seçiyorum denetim istiyorum ve beni dentleyenlere üçretlerini de ben ödüyorum ne denetim degil mi? Nasıl sonuç alınır bu denetimden?
Denetim için bir önerim var, bir kamu kurumu denetlenme talep havuzu oluştursun ve bu kamu kurumu buraya müracatlara göre denetim firmalarına denetlenecek yerleri paylaştırsın denetlenip denetlenmediğini de izlesin… Üçretlerini ise denetim için müracat edenlerden alınan paralarla, yine bu kamu kurumu aracılığıyla denetim firmalarına dagıtılsın… Yani denetleyenlerle, denetlenenler müşteri ilişkisine girmesin… Denetleniyormuş gibi yapılıyor ama denetşm yok, sadece kağıt üzerin de denetim yapılıyor…
Denetimin geregi gibi yapılamayan yerler de işçiler ölüyor, ister kaza diyelim, ister ihmal diyelim ya da iş kolunun ve işin geregi diyelim, kader diyelim yazgı diyelim ama önlem almaktan asla vazgecmeyelim. Patronların iyi düşünmesi sağlanırsa ölen ve sakat kalanlarla iş güçü kaybediyorsunuz çok çok mağrur sayın padronlar… Yaptığınız her sorumsuzluğun bir toplumsal maliyeti var, ya toplumun fertlerini kazaya kurban gönderiyorsunuz.
Öte yandan bu toplumdan kazandığınız paraları lüks harcamalarınızla başka toplumların rafah seviyesini artırmaya gönderiyorsunuz… Biz özel sektörü daha verimli olur düşüncesiyle alanını genişleten toplumuz, görüyoruz ki neredeyse garajlarınızda ki arablara verdiğiniz paralarla, işçilere verdikleriniz baş başa olmak üzere…
Ey patronlar ne yaparsanız yapın, siyasi desteklerle arsa ele gecirin ihale alın, nihai olarak o hakir gödüğünüz canlarını yok saydığınız işçiler kazmayı vurmazsa tuğlayı koymazsa, betonu duvar haline getirmezse, anasına küfrettiğiniz vatandaşın,(bazı dinlemelere takılan patronların millete küfrettiği biliniyor) işçilere yaptırdığınız daireleri almazsa para kazanamamazsınız, biliyormusunuz degil mi?
Yani bir işletme de sermaye önemli olduğu kadar emek de önemlidir, Pazar da önemlidir, emegin çagın şartlarından yararlanması ve bu şartlara uygun şartlarda çalışmasını sağlamak modern devletlerin ve hükğmetlerin sorunluluğu altındadır. Biz çalışma şartlarında son kazalardan da anlaşılacağı gibi yeterli önlemleri alamadığımızı görüyoruz. Bura da bir tarafı suçlayarak işin kolaycılığına kaçmak da istemiyoruz, bunun yerine öncelikle sendikaların, sonra işveren örgütlerimnin, devletin ilgili kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin ve yargı ve meclisin denetim görevi olduğunu hatırlatarak, yapılacak denetimi talep edecek, gerekli istihbaratı verecek kişi ve kurumların hepsinin birden somrumlu olduğunu hatırlatır, nasıl bu kadar tarafın bu eksiklikleri es gecerek bu kadar sık kazaya neden olunduğunu doğrusu anlamak da zorluk çekiyorum. Dünya da en çok kaza olan 3 ülke oluşumuzun nedenleri üzerine çok düşünmemiz lazımdır. Ayrıca çalışanların da yapılan haksızlıklara sessiz kalışlarının da az da olsa bu denetimsizlige neden oluduğu kazalar da çalışanların da ya gerekli tebbirleri almamaları, yapılan ihmalleri sorumlulara ulaştırmamalarına dayalı sorumlulukları olduğunu düşünüyorum.
Hepimiz Sorumluyuz, rast gele ölümler, hak gaspları, kazalar sonucu can kayıpları karşısın da önlem almayan, yeteri kadar denetlemeyen, ses çıkarmayan herkes sorumludur. Hele hele görevini geregi gibi yapmayanların ciddi vebal altında kaldıklarını unutmamaları gerekir. Ama günümüz modern devletlerin de vebal ve günah degil ihmal ve suç vardır. İhmali olan görevliler ve sorumluluğu olan yetkililer, tarafların dinlenmesiyle suçlu ve veya suçsuzların belirlenmesi sonucu suçluların adil yargılanmalarını ve cezayı hak edenlerin de cezalandırıldıklarını toplum görmek istiyor. Yetkililer de devleti toplum adına yönetiyor dolayısıyla sorumlulukları geregi bu kazalar da ölen canları da düşünerek geregini yapmaları bekleniyor. Sorumluluğu olanlara hatırlatır, sesiz kalanlara da hak ve adaletin tecelli etmesi için takipci olmaları gerekiyor.
Denetlenemeyen yerler ve buralar da vatandaşlarının öldüğü devletler dünya kamuoyun da nasıl görünüyordur acaba? Bence devlet olma bilinci vatandaşını korumaktan gecer. Yoksa bu işçiler vatandaş degil mi? Yönetenlerin İşçi ölümleri karşısında gereken, yeterli tepkiyi göstermedikleri, sadece rutin acıklamalarla yetindikleri görülmektedir. İster yönetenler olarak, ister toplum olarak sesimizi can kayıpları ve haksızlıklar karşısında da ses cıkarmayalım da ne zaman ses çıkaralım…
Toplumsal olaylar da iki taraf olur, toplum, toplum, devlet toplum, işçi işveren, emek sermaye, kamu özel, vs..vs Devletin görevi ise burada taraflara aynı mesafe de durarak hak ve adaleti tecelli edecek ve güçsüz ve haklı olanı korumak için düzenlemeler yaparak vatandaşlarının hakkını korumak modern devlet olma geregidir, bunu vatandaşlar olarak devletimizden bekliyoruz. Devlet olma sorumluluğu neyi gerektiriyorsa, devleti yönetenlerin bunu yerine getirme geregini hatırlatır vatandaşlarımzın ve emekcilerimizin bu kadar kolay kazaya kurban gitmemesini diler, selam ve sevgilerimi sunarım…
|