17 AĞUSTOS BARINMA DEPREMİ
Ülkemiz vatandaşları 17 Ağustos 1999 da büyük acı yaşadı, acıların yaşanması toplumsal yaşayış da büyük degişikliklere neden olur aslında olmalıydı. Ama ne yazıkki bizim yaşayışımızda olmadı, bu acıdan ders çıkaramadık.
Konutlar güvensiz denildi, daha güvenli konutlar yapılması ne kadar sağlandı, mevcutlar depreme dayanıksız dendi yeteri kadar konut dayanıklı hale getirildimi, mütahitler ve mütahit firmalar denetlenemiyor dendi, yeterince denetlenebildi mi??
Denetim Belediyeler yerine yapı denetim firmalarına havale edildi, ne kadar denetlenebiliyor tartışılır. Kısacası denetim işi kişilerin vicdanına bırakılmış tam anlamıyla kurumsallaştırılamamıştır. Ya kişiler vicdansızsa??
Şimdi bunlar yapısal sorunlar ve çok önemli, bunlar duruyor, başka bir önemli konuda sektörün ekonomik yapısı…
Ben kişi olarak zorunlu ihtiyaçlarda kar marşının mutlaka devlet tarafından belirlenmesinin geregini düşünen biriyim.
Bu sağlıkta, Egitimde, Güvenlikte, Beslenmede, Toplu taşımada, Gıdada, İletişimde ve tabiki en temel ihtiyaçlarımızdan biri olan barınmada devlet bu sektörlerin ya içinde olmalı yada her aşamada ya takipci, denetleyici yada bizzat müdahaleci, yada kendinsi direk yatırımcı olarak. Devlet Otel işletmez dendi satıldı, devlet tlefon şirketi işletmez dendi satıldı, devlet et kezmez dendi satıldı, devlet basma üretmez dendi satıldı, devlet sıgara, içki üretmez dendi satıldı, devlet en sonunda devlet gölge etmesin biz idare ederiz diyecekler bu liberaller, size şunu söyleyeyim, nasıl anarşistler devlet istemiyor, kural istemiyorsa gelecek tehlike de liberallerin sermaye karşısında devleti silik duruma düşürmeleri olaçaktır. Ama son krizler toplumları biraz olsun uyardı ama yetmedi.
Şimdi saydığımız sektörlerde Özel olmasın demekle, özelin denetimi karıştırılmasın, ayrıca devletin sektörün içinde olması da oyuncuları çok rahatız etmemeli. Hep denirya devlet verimsiz çalışır özelle rekabet edemez diye, öyle kurumlar varki nasıl rekabet ediyor görüyoruz. İnşaat sektöründe ise işte TOKi iyi bir örnek.
TOKİ uzun yıllardır toplu konut üretmek için kurulmuş bir kurumumuzdur, son yıllara kadar bu kadar aktif sektöre girmemekteydi bu durum sektörde faiş karlara neden olmaktaydı, sanki kar degil rant edinilmekteydi.
Temel ihtiyaçlarda bu kadar kar marşının yüksek olması toplumun geneli düşünüldüğünde büyük adaletsizliklere neden olmaktadır. Ayrıca özel yatırımcılar hangi sektörde kar yüksekse dogası geregi o sektöre yönelmektedirler. Bu nedenle kar depreminin nasıl TOKİ ile inşaat sektöründe önüne geçildiyse, diger temel ihtiyaç alanlarında ve özelliklede iletişimde de geliştirilecek alternatif bir iletişim sistemi ile vatandaşın adeta sömürülmesinin önüne geçilmelidir.
Barınma depremi, iletişim depremi, sağlık depremi, egitim depremi, güvenlik depremi ve gelecegin önemli bir depremininden birininde gıda alanında olacağını varsayarak gıda depremi konusunda devlet şimdiden önlemler almalı, kurumsal alt yapılar oluşturulmalıdır.
Depremler geliyorum demez gelir, bu bilinçle her alanda yaşanacak depremleri önceden ön görerek önlemler almak öncelikle devletin kurumlarını sonrada biz vatandaşları ilgilendirir. Deprem öldürmez ihmal öldürürü umutmayalım diyerek selma ve sevgiler….
www.vatandasfikri.com >> Aydın Fikirli <<
|