TOPLUMSAL DÜZEN ve TERÖR
Toplumsal yaşayan insan toplumsal düzen içinde kurallar oluşturmuş, devletler kurmuştur. Bu kurallara uymayanları da cezalandırmak için yargı sistemi kurmuş, yargı sisteminin gücünü yasalarla ve güvenlik güçleriyle desteklemiştir. Böylece toplumsal düzene uymayanları cezalandırabilmek mümkün hale gelmiştir. Dağdaki silahlı örgüt mensupları da yasal düzenimiz için tehdittir, bu tehditle mücadele etmek hepimizin görevidir. Bu mücadele nasıl olursa başarılı sonuçlar alabiliriz.
Bu olayı toplumsal düzensizliğe neden olanları üç kategoride inceleyelim, birinciler hak talep edenler, ikinciler mevcut haklarını artırmaya çalışanlar, üçüncüler bu taleplerini dile getirirken toplumun diğer fertlerini hiçe sayacak şekilde teröre ve şiddete başvuranlardır ve bu sonuncuları nasıl cezalandıracağız, nasıl saf dışı bırakacağız veya oturup uzlaşakcakmıyız veya nasıl uzlaşacağız.
İlk iki grubun tepki göstermesini sağlayacak üçüncü grupla da onların anlayacağı dille mücadele edeceğiz. Diğer gruplara zaman zaman hak etmedikleri şekilde güç kullanan güvenlik güçlerimiz, bu şiddete başvuran örgüte karşı yeteri kadar güç kullanmıyor izlenimi yaratılmaktadır. Silahsız ve şiddetsiz tepki gösterenlere gösterilmesi gereken tolerans bunlara gösterildiği düşündürülüyor. Bu bir zafiyettir. Buradan şunu çıkarmayalım ya siyah ya beyaz yok renklerde, gri var, yani görüşmeler yapılsın, anlaşmalar yapılsın ama saldıranlar ise ne yapılıp yapılarak cezalandırılsın ki, yapılanların yanlarına kar kalmayacağı düşüncesi de onları anlaşmaya, uzlaşmaya zorlasın. Yoksa bir dargın bir barışık, bir ileri iki geri terörle mücadele olamaz. Bu kararsızlık gösterileri örgütün adeta şımarmasına neden olmaktadır. Bu şımarık tavır hepimizi üzmektedir, hele hele şehit yakınlarını daha çok üzer.
Kendi siyasi düşüncelerimizi ve oy verenleri bir yana bırakalım bu mücadelede canlarını veren şehitleri düşünerek bu mücadelenin vatan, millet, devlet adına yapıldığından çok onlar adına da yapıldığı unutulmamalıdır. Hükümeti sonuna kadar desteklemeliyiz, bunlarla ister imha ederek isterse uzlaşarak, ister muhabere, ister müzakere ile mücadele edilsin biz devletimizin ve onun iktidar gücünü kullanan hükümetin yanında yer alıyoruz ve almalıyız. Onlar kimsenin cesaret edemediği müzakere sürecini başlattılar, bunun yanı sıra ajanların bile bu kadar ayrılık nifakları atamayacağı dil ve yazı yasaklarının da kaldırılması adımını atarak bu sorunun çözümünde ciddi yol aldılar. Sen yüksek örgenim kurumlarının bazılarında yabancı dille eğitim yap, kendi halkının kullandığı bir ana dili yasakla, hangisi ülkenin kültürüne ve birlik sorununa zarar verir, bana göre yabancı dille eğitim. Konumuza dönelim.
Biz şu ana kadar gösterdiğimiz zafiyetler nedeniyle bu konunun sürüncemede kaldığını düşünenlerdenim. Öyle ki elinde silah olan bir grupla pazarlık bir devlet ve sistem için hiç de hoş olmayan bir durumdur. Ama bu konu öyle karışmış ki, haklı kim, bu halkın dilini neden yasaklamışlar. Bu yasakların ayrılığa ve şiddete hizmet ettiğini neden görememişler, dindar, muhafazakâr ve liberal Kürtler neden bu meseleye sahip çıkıp çözümün bir parçası olmamışlar ve insiyatifi örgüte bırakmışlar. Legal siyasetin içinde yer alan BDP de hep örgütün gölgesinde kalarak şiddete göz yummuş ve buradaki bu olaylar nihai olarak bütün ülke halklarına ve ülkemizin ekonomisine zarar vermiştir. Bunlar telafi edilebilir, emmavelakin ölen 30-40 bin kişi geri getirilemez, onlar için hayat bitmiştir, bizim derdimiz yeni hayatlar bitmesin olmalıdır. Buna her ne sebeple olursa olsun neden olanların hiç vicdanları sızlamazlarmı? Siyasetin insanları öldürmek değil yaşamak amacında olduğunu her iki taraf özelliklede örgüt taraftarları nasıl düşünmezler. Ölümler üzerinden pazarlık yapacak kadar insanlıktan çıkmış olunamaz. Beş on asker ölsün hükümeti savaşa veya barışa zorlayalım mantığı nasıl bir mantıktır. İşte tam bu noktada hata yapılmıştır.
Elinde silah olan bir terörist örgüt devletimizin hükümetini şiddet kullanarak masaya oturmaya zorluyor havası hepimizi üzmektedir. Bunun içindir ki dağda elinde silah bulunduran yasa dışı unsurlar oldukça masa başına oturmak olmamalı, silah bırakmak görüşmelerin ilk şartı olmalıdır. Dağdaki silahlı kişiler için teslim olma kolaylıkları sağlanabilir, oralardaki ekonomik piyasaların canlanması için teşvikler verilebilir, yasal siyaset yapanların, şiddetten uzak duranların zan altında bırakılmadan yaşaması, iş yapması sağlanabilir ve bunların çoğu yapılmaktadır. Bütün bunlara rağmen anlaşmaya yanaşılmamasının nedeni ne olabilir? Bizim inişli çıkışlı kararsız terörle mücadelemiz olmasın. Dağdaki eşkıya şunu yaşayacak, bilecek tepeme bomba düşmese bile taş düşebilir, hem de taş da atılmalıdır bu birazda psikolojik bir savaştır, dağdaki silahlı grubun yaşam ortalaması on sene ise beş seneye düşürülecek bütün bunlar yapılırken de samimi bir şekilde anlaşmanın önü açık tutulmalıdır. Yoksa yazık, son askerlerimizin ailelerini televizyonda gördüğümde bile mahcup oluyorum, bu ikircilikli tavırlar yüzünden, Allah onlara sabır versin.
Diyelim ki mücadelenin yanında müzakere de ediyoruz, ama bunu toplumu rahatsız etmeden etmememiz gerekmez mi? O görüşme kayıtlarını kim ne için verdi, hükümeti zor durumda bırakmak için verilmişse ve bunu yapan kamu görevlileriyse çok büyük iş başardınız, örgütün elini güçlendirdiğinizi hiç düşündünüz mü? Siyasi iktidarı seversiniz, sevmezsiniz, onun kararlarını etkilemeye çalışırsınız, ama bir karar verilmişse ve hükümet siyasi sorumluluğu almışsa, biz bu ülke vatandaşlarına düşen görev devletin ve hükümetin yanında olmaktır. Olamayacak kadar da kendi siyasetini düşünüyorsan sessiz kalarak destekle bari.
Son olarak güvenlik güçlerine yardımcı olan korucularında hakları konusunda titiz davranılmasını ve oradaki bu vatandaşlarımızın her durumda, her şartta örgütün insiyatif alanına terk edilmemesi güveninin verilmesi gerektiği unutulmamalıdır, onlarda başından bu yana güvenlik güçlerimize destek sağlamışlardır. Bütün bunların yanı sıra teröristlerin amaçları istemlerini topluma zorla kabul ettirmektir, bunun için uyanık olunması gerekmektedir.
Biz bir kere şunu kaybetmeyelim, bir panik havası oluşmasın, iki birlik havası bozulmasın, çükü terörün maksadı bunlar aracılığıyla sonuca ulaşmaktır, üç her durumu göz önünde bulundurarak bu olaya yaklaşalım derim Allahın bu sınavdan da milletimizin başarıyla çıkmasını nasip etmesini dileyerek selam ve sevgilerimi sunarım…
|