DİLLERİMİZ BARIŞA HİZMET ETSİN!!
Ben birlikte barış içinde yaşmanın zor olmadığını farklı köken ve inanca dayalı kendi arkadaşlarım üzerinden örnek vererek anlatacağım, sonra da olmaz ya, olur da biz barışa hizmet etmezsek de, iç çatışma olasılığı gibi bir durumla, ülkemizin ve için de yaşadığımız toplumumuzun başına gelebilek muhtemel senaryoları inceleyecegiz…
Şimdi arkadaşlarımdan bahsedeyim sonra muhtemel senaryolara gecelim.. Şemsettin bey, benim yöneticim 1987 yılından beri ailecek tanışırız, hep ilişkilerimiz sayğı ve sevgiye dayanır, son dönemde amirliğimizi yapmıştır, kendisiyle sorunsuz amir memur ilişkisini yaşadık. Aliekber, 1990 yılından bu yana tanışırız, gercekten de iyi anlaştığım bir arkadaştır, farklı düşünürüz, bu düşünceler üzerinden hayatı farklı yorumlarız, bunun toplum için iyi olacağını, toplumsal gelişmenin temelinden eleştirilerin ve farklı düşüncelerin olduğunu defalarca dile getiririz… A.Rıza benim ortagımdır, yani aynı işi birlikte yaparız, genel olarak ayı işi yapanlar az ya da çok birbirinden şikayet ederler, ama emin olun 15 yılı geçkindir bilikte çalışıyoruz ve ne o benden, nede ben ondan şikayet etmemişizdir… Ben inanırım onun için fedakarlık yapılabilir, eminim oda inanır benim için fedakarlık yapılması gerektiğine… Deran bey, ikinci derece yöneticim, zaman zaman çalışan yönetci arasında sorunlar yaşanır örnegin bir sorunu anlatayım, biz işçiler fazla mesai almayı severiz, ikramiye gibi olur, genel olarak maaşımıza göre harcamalarımızı belirlediğimiz için, fazla mesai fazladan kazanç olur, bir gün beni çagırdı, senin bodronu, çalışmalarını da inceledim sen 32 saat hak ediyosun 40 saat mesai alıyorsun dedi, mesaimi kesti, haklıydı beni bu kayıp rahatsız etmişti ama haksızdım… Bu aramızda sorun olmadı ama başkaları bunu sorun algılayabiliyordu, böyle sorunlar bazen o hale geliyor ki, arkadaşlığımıza, daha büyükleri üst, üste geliyor toplumsal yapımızada yansıyor toplumsal barışa zarar veriyor hale gelebiliyor. Bu örnekleri vermemde ki neden çıkar ilişkilerini toplumsal, kişisel ilişkilerimizin önüne korsak birlikte yaşamayı beceremeyiz… Biz yukarda adını zikrettiğim kişilerle farklı etnik köken, farklı meshep kabullerimizle birlikte yaşamayı becerdik, ne onlar bana inancımdan, kültürümden dolayı karıştı nede ben onlara, gerci benim karışacak durumum yoktu bu saydıklarımdan ikisi zaten yöneticiydi. Yani onların bana baskı yapma fırsatları vardı. Başka bir kişi de sözlerine en güvendiğim arkadaşlarımdan birisi, ne dinsel algı olarak, nede siyasi olarak aynı düşünmediğimiz bir kişidir, bu bana dese ki, senin adın Hüseyin degil, Mehmet, ben ona inanırım terettüsüz, ben onun hakkında düşünürken, konuşurken emin kadın diye düşünür, konuşurum… Bu kimseler de ben de aynı toplumsal ölcüler de yaşamaya calışıyoruz, için de yaşamaya çalıştığımız bir toplumsal gerceklik var, bizim de toplumsal işleyişin için de sorumluluklarını yerine getiren, hakka, hukuka dikkat eden, adil davranışlar içinde bulunan, bencil davranışlardan kacınan insanlar olursak toplumsal barışa hizmet ederiz, olmazsak toplumsal sorunlara ve çatışmaya…
Diyelim ki barışa hizmet etmedik, çatıştık ne olur, Suriyede ne oluyorsa o, Mısır da ne oluyor sa, Afganistan da ne oluyorsa o olur…. Ayrıca bizim çatışmamız daha kötü olur, nedeni bizde etnik kökenler, dinsel alğılar bir bölgede degil, ülkenin her yerine dagılmış durumda ki, çatışdığımız da herkes daha çok kendi ayagına sıkmak zorunda kalacaktır, bunun için barış dışında çözüm yolu yoktur bizim için… Barış bizim zorunlu yönümüz, yolumuzdur…
Kültürlere yapılan baskılar nedeniyle uzun zamandır ülkemiz sorun yaşıyor, gördüğüm canımızı yaktığıdır bu sorunlar kimin canını yakıyor, hepimizin kurşunlar kim olduğunu sormadan öldürüyor.. Her can kendisi ölürken seven canları da eksiltiyor, bu eksiklikle yaşamak zor oluyor, ben yakınlarını kaybadenleri gördüm her iki taraf da, daha ne kadar çok can kaybı olacak, daha ne kadar çok kaybettiğimiz canların peşinden yarım canlar bırakacağız… Bu nedenle sorunları barış içinde aşmak zorundayız, aşamazsak toplumsal barışımız hiç görülmediği kadar bozulacak, kim zarar görecek tabiki uzaylılar degil, biz toplum olarak hepimiz zarar görecegiz…
Çatışmalarda insanlar sağlıklı düşünemiyor, neden derseniz iki kişi kavga ediyoruz, kavga anın da sağlıklı düşünmek mümkündür degildir. Diyelimki size birisi tokat atarken ne düşünürsünüz, barışalım diye mi, yok, tek düşünceniz bir dengine getirip de bir tokatda ben atsam, düşüncesi dışında bir düşünce hasıl olmaz… Nedeni Tepki karşı tepki, şiddet karşı şiddet doğurur… Bu bir şiddet sarmalıdır, bugün bir se, yarın iki, ondan sonra hep karesini al.. Yani aksiyon anında düşünce geliştirilemez aksiyona başlamadan düşünmek gerekiyor… Örnegin bir toplumun, dilinin yasaklandığını düşünün, bir dini inancın toplumsal olarak dışlandığını, baskı gördüğünü kendini ifade edemediğini düşünün, bu o dili ana dil olarak konuşan ve o inancı inanç, olarak kabul edenlere yapılabilecek en büyük zulümdür.. Bunu kim başlattıysa yanlış yapmıştır, bu yanlıştan dönülme cabasını herkes desteklemek zorundadır… Neden desteklemek zorundadır, haklıya hakkını vermek için, neden desteklemek zorundadır, uzun yıllardır gördük bu sorunlar can alıyor, o canların sevenlerinin de canını yakıyor, biz çocuklarımızı ölsün mü diye doğuruyoruz… Hepimiz yok deriz, canlarımız yanmasın isteriz, bunun şartlarını gercekleştirmeliyiz… Bunun şartları da Eşit T.C vatandaşlığıdır, laiklik gibi, dinsel inanışlara eşit yasal düzendir, demokratik ortam da temsilciler aracılığıyla kendilerinin düşücelerinin ifade edilmesidir, barış dili budur barışın diliyle konuşmalıyız ki canlar kaybedilmesinn, canlar yanmasın, canlar yarım kalmasın…
Bu barış oldu ki tesis edilemedi, işte o zaman bu zamana karda verdiğimiz canları ikiye üçe katlayarak carpın bu sadece rakam olmasın canxcan= 2.can x 2. can dır. Buna kimsenin yüregi dayanmaz… Bunun için hepimiz barışın dili olmalıyız, bunun için barışı tesis etmeliyiz… Bu canlarımıza karşı sorumluluğumuzdur… Birlikte yaşadığımız topluma, ülkeye karşı sorumluluğumuzdur…
Barış ülkemizin gelişmesini engelleyen terör faaliyetlerinden kurtarma sorumluluğudur. Barışın ya, size 700-800 kelimedir barış iyidir, savaş kötüdürü anlatmaya çalışıyorum, ""kısacası barış iyidir, savaş kötüdür"" hepimiz biliriz, o zaman bu bildiklerimizi uygulayalım ve bu ay, bu Eylül, dilimiz barış için döndün, davranışlarımız barışa hizmet etsin, yüksek sesle hep beraber baaaarıııışşş, baaarııış istiyoruz diye haykıralım… Selam ve sevgilerimle…
Aydın Fikirli >> http://www.vatandasfikri.com/yazidetay.asp?ID=468
|