RANT EKONOMİSİNDEN, ARTI DEGER EKONOMİSİNE
Ülkemizin en önemli dört sorunu nedir desek sizce ne? İşsizlik mi? Evet, terör mü? Evet, dış ticaret acıgı mı? Evet, dış borçlar mı? Evet, kültürel degerlerden uzaklaşma mı? Evet, kültürel degerleri yaşıyor numaraları yapanların ahlaki ve adalete dayalı degerleri özümsememiş olması mı? Evet, bütün bunların topluma ve siyasete yansıması demek ise vasatlar toplumunu ortaya çıkarmaz mı? İşte bu soruya zor evet diyorum neden insanın vasatlığı kabul etmesi zor da onun için…
Öte insan yanlışını, hatasını, kusurunu, sorumsuzluklarını kabul etmezse, bunlardan, nasıl dönüş yapabilir ki? Evet bütün bunların temelini de belirleyen, rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçemeyişimizdir. Rant demek toplumsal üretimin az olması demektir, rant demek üretimden çok, ihale ve arsa vurgunu demektir, rant demek aslında ekonomik kacakcılık demektir. Rant demek toplumun zaten az olan üretiminin, arsa spekülatörlerin de, ayrıcalıklılarla kazandığı ihalelerle siyaseten destegi olan mütahitler de toplumun parasının toplanması demektir. Rant demek kısacası üretmeden kazanmak demektir. Üretimin olmadığı yerde, rantla nereye kadar idare edilir? Bu soru üzerine ekonomistlerimiz düşünmelidir. Çünkü rant komisyonculuğun biraz büyütülmüş halidir, genel olarak komisyoncular %2 alırlar hadi abarttık ekonomimizde rant oranı olsun olsun %5, Benim tahminim bizim ekonomimizde %10-15 budan fazlasını ekonomi götüremez. Siyasilerin, sorumlu bürokratların önlem alması gerekir. Önlem alınmadığında, rantcılar bedavadan kazandıkları paralarla, ithal lüks mallar alıyor, hem lüks tüketim, hemde dış ticaret acıgı artıyor… Ancak bu durumdan rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçişle kurtulabiliriz…
Üretim ekonomisinden örneklere gelince, toplumun en azından temel ihtiyaçlarını üreten yetenegi olan ekonomiye dayanır. En temel ihtiyaç nedir, Gıda, sonra nedir, güvenlik, daha sonra nedir barınma, dahası sağlık, başka egitim, daha başka toplu ulaşımdır. Bunları tartışmasız vatandaşlarına ulaştırmakla sorumlu hissetmeli devletler ve devletleri yönetenler. Bunların yanı sıra bilişim ve iletişim malzemeleri de son zamanlar da ihtiyaç halini almıştır. Bunlar da üretilerek vatandaşların kolay ulaşması sağlanmalıdır. Üretmediğimiz de ne olur? Üretmediğimiz de ekonomimiz para oyunlarına ve rant ekonomisine dayanır, rant ekonomisi ise her zaman krize gebedir. En zenginin den en fakir ülkelere kadar krizler olmuyor mu?
Üretemediğimiz de, başkalarından bunları alırız, başkalarından almak demek, başkalarının işsizlerinin iş sahibi olması demektir, başkalarının patronlarının daha çok kazanması demektir, ithal etmek demek, başkalarının müşterisi olmamız demektir. Müşteri olmak demekse ihtiyacınız olan şeyi başkasından almak demektir. Almak ise ücret ödemeyi, ücret ödemek de paranızın başkalarının kasasına gitmesi demektir. Üretime dayanmıyorsa parasal gücünüz ,borç almanız demektir ki, bu iki defa kaybetmek demektir. Birincisi alarak para kaybetmemiz, ikincisi borç almakta faiz vererek para kaybetmemiz demektir. Bütün bunlar üretime degil, ranta dayana ekonomimizin sonuçlarıdır. Neredeyse son 60-70 yıldır bu durumdayız. Bu durumdan sıyrılan ülkelere örnek ise G.Kore dir. Önce alıcı iken şimdi, satıcıdır. Biz de satıcıyız ama kurumlarımızı, arsalarımızı, madenlerimizin işletme haklarını satıyoruz. Bu ise ekonomik olarak intihardır. Bunları satarsınız onlardan sadece vergi alabilirsiniz, oda kar ederse, yada kar ettiğini beyan ederse…
Son olarak üretim mi, rant mı, ülkemizi zenginleştirir, üretim mi, tüketmek için müşteri olmak mı, tabi ki üretim, ithalat mı, ülkemizi zenginleştirir, ihracat mı, tabi ki ihracat, ne düşünüyorsunuz o zaman, sorumluluk sahipleri, uygulasanıza, yerim dar gelin numarası yapmayın lütfen…
Selam ve sevgilerimle… Aydın Fikirli >> www.vatandasfikri.com <<
|