SANAL İHTİYAÇLAR, GERÇEK KRİZLER
Kapitalizm doğası gereği krizlere gebedir, para oyunlarını sürdürebildikçe ve sanal ihtiyaç yaratabildikçe devam eden bir kısır döngüden kaynaklanmaktadır. Bu iki oyununda doyma noktası kriz noktası demektir.
Enerji krizi, beraberinde gelen ağır stagflasyon (durgunluk) doyum noktasına ulaşan fiziksel yatırımların getirisinin düşmesi, büyüme dinamiğinin kaybolması veya yeni alanlara kayarak aynı malı değişik bir şekilde(inovasyon) piyasaya sürerek bir müddet daha kriz ertelenebilmekte ama sonuç kaçınılmaz olmaktadır.
Çözüm arayışları bile soyut olmakta, piyasayı gerçek ihtiyaçlarla değil, reklamlarla, modayla, magazinin yönlendirmesiyle yine sanal ihtiyaçlar yaratarak ve piyasaya para vererek kriz aşılmaya çalışılmaktadır. Evde televizyonu olana daha geniş ve ince ekran televizyon satma çabası ancak üretilen soyut ihtiyaç yanılsamasına düşenler kapitalist piyasanın pazarı olmaktadır. Bunun da mantığı deli dumrul mantığıdır, köprünün başına geçen deli dumrul geçenden bir, geçmeyenden iki akçe alırım diyerek herkesi köprüden geçmeye zorlamaktadır. Şimdi televizyona ihtiyacı olmayana televizyon satmaya çalışmak yerine, olmayanı televizyon sahibi yapmak daha somut ihtiyaçlar üzerinden piyasa oluşturmak demektir. Daralan piyasalardan çıkarak yeni piyasalara girecek olan sermaye ise insanlığa hizmet ederken para kazanmış olacaktır.
Gelecek kiriz ise uzun vade borçlanan hane halkının tüketmemesinden çıkacağa benzemektedir. Dünya genelinde durum nedir bilemiyorum ama ülkemizde son 10 yıldır hane halkının yani ailelerin borcu 10 kata yakın artmıştır. Aynı durum daha az devlet borçları ve daha çok özel kurum ve kuruluşların borçlanmasına da yansımıştır. Borç demek gelecekteki gelirleri ipotek altına almak demektir, bu kadar ipotek altına girmek de piyasalarda gerilime ve krize neden olacaktır kanaati taşımaktayım. Temennim odur ki yönetim kademeleri öngörüleri değerlendirerek, önlem almayı ihmal etmezler. Sanal ekonomi, sanal toplum, sanal ihtiyaçlar derken her şeyin doğalına yabancılaştık. Biraz gerçeklerle yüzleşsek ne kadar ayaklarımızın yerden kesildiğini göreceğiz. Artık kapitaliz kendi putunu kendi yapmaktan ve kendi yaptıklarına tapmaktan vazgeçmelidir.
Sırf tükettirmek için üretme dönemini kapatmak zorundayız insanlık olarak, yoksa hem üretim bantlarındaki üretici köleler, hemde her piyasaya sürüleni tüketme sevdasında olan tüketme köleleri, bugünün dünyasının en büyük özgürlük sorunudur.
Yeni efendilerin parolası, hak yoldan adil ve helal kazanmak değil, ‘sen çalış, üret ben hem seni, hem de ürettiklerini tüketenleri sömüreyim mantığıyla efendiler bizleri bu sanal tuzakların ürettiği sanal ihtiyaçlara düşürecek, biz düştükçe de, her iki tarafı da sömürmeye devam edeceklerdir. Devam mı, tamam mı kararlarımıza göre değişecektir. Sizce nasıl olacak? Selam ve sevgilerimle…
|