|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
BARIŞ |
BARIŞ
Barışı ele alırken kişiler arası, topluluklar arası ve devletlerarası diye üç haliyle ele alalım diye düşünüyorum. Barış kişilerarası değerlendirince kavgasızlık, uyumluluk, anlayışlılık denilebilir. Topluluklar arası deyince çatışmasızlık, karşılıklı saygı, devletler arası düşününce savaşsızlık durumu, bağımsızlıklarını kabul durumu, sınırlarına saygı durumudur.
Şimdi ilk olarak kişiler arası gerilimlerden kavgalardan tartışmalardan başlayalım. Kişiler neden kavga ederek barış ortamından çıkarlar, bu sorunun cevabını aramaya çalışacağız. Öncelikle haksızlığa uğradıkları hissi sonrası içinde çatışmacı tavırlar sergilemektedirler. Bu hak kaybı hissi gerçek olabileceği gibi zan da olabilmektedir. Tepkilerimizi zanların üzerine gösterdiğimizde kavga kaçınılmazdır. Ben yaşadığım bir olayı burada sizinle paylaşarak zanla hareketin nasıl kavgaya neden olduğunugörmeye çalışalım.
Bir trafik kazası yaşadık, ben arabanın arka koltuğunda oturuyordum, bizim aracı kullanan arkadaş başka bir araca çarptı, ben çarpmanın etsiyle ön iki koltuğun arasından bir aracın bizim çarpmamızla bir aracın hareket ettiğini gördüm. Bu aracın bizim yolumuza çıktığı zannıyla arabadan inerek çarptığımız aracın şoförüne ne diye önümüze çıktığını birazda sert bir söylemle sordum. Kazanında etkisiyle adama kızmaktaydım, adamın büyük bir olgunlukla ben sola dönmek üzere sinyalimi vermiş ışığın müsait olmasını bekliyordum, siz bana çarptınız demesi, üzerine ben ne diyeceğimi ne koyacağımı şaşırdım. Hemen zanla hareket ettiğimi anladım ve geri adım atarak kavganın önüne geçtim. Bu her zaman böyle olmuyor. Kendini haklı zannedenler, birazda kavgaya meyilli mizaçtaysalar sanki kavga kaçınılmaz olmaktadır. Başka bir olay daha garaj çıkışları bilirsiniz genelde dik yokuşlardır. Araçlardan birinin şoförü hemen çıkışta aracına birilerini bindirmek için durdu, aşağıdan çıkmakisteyen yokuşun ortasında durmak zorunda kaldı ve tekrar kaldıramadı aracını. Bunun üzerine hemen çıkış da durana orada durulur mu k...t diye bağırdı. Bu duruma sinirlenen öndeki aracın sahibi ne var lan p.....k diyerek aracından cıktı. Ayrıca her ikisinin de arkadaşları olaya karışarak kavga başladı. Ben araya girdim birini tuttum oradan birisi polis polis diye bağırıyordu, benim tuttuğum, ben zaten polisim dedi. Ben kendisine birbirinize 30 saniye sabırlı davranmış olsaydınız bir daha hiç karşılaşmayacaktınız dedim. Evet haklısın dedi ve kavgayı yumuşatmak için harekete geçti. Kim haklı, kim haksız, ben tanık olmama rağmen anlayamadım. Böyle yüzlerce örneği ele alalım kavgalarımızın %90 nı veya fazlası zanlarla hareket ve kavgacı karakterlerin neden olduğu kavgalardır. Siz tartışmalarınızı, küslüklerinizi, kavgalarınızı bir değerlendirin, ne kadarı gerçek sorunlardan çıkmaktadır. Ne kadarı da zan, guru, kıskaçlık, öfke, kin gibi olumsuz duyguların desteği ile çıkmaktadır. Bu nedenle barışa hizmet eden hareketlerimizi çoğaltalım kavgaya neden olan hareketlerimizi de azaltalım öneririm herkese.
KÜLTÜRSÜZLÜK KAVGANIN TEMEL NEDENİDİR. Fikri Adil
Toplulukların çatışmasına gelelim, bunlar aileler olabileceği gibi, etnik kökenden, mesepsel farklılıklardan da olabilmektedir. En küçük topluluk olan aile ile başlayalım değerlendirmemize. Ailelerde tartışmaların yönü bir içeriye doğru, birde dışarıya doğru olmaktadır. İçeriye doğru olanlar aile fertlerinin kendi aralarında olan tartışmalarla başlayalım, isterseniz. Aile içine baktığımızda tartışmanın ana nedeni sorumsuzluktan kaynaklanmaktadır. Bu sorumsuzluklar, Babalardan kaynaklandığı gibi çocuklardan da kaynaklanmaktadır. En az sorumsuzluk yapan ise anneler olmaktadır aile yaşantısında. Az sorumsuzluklarına rağmen, kadınlarımızın çok istekleri aile içinde tartışmalara ve kavgalara aynı oranda yansımaktadır. Yani hiç birimiz mahsum değiliz, ona göre kendi durumlarımızı tartışma olmadığında değerlendirmemiz gerekmektedir. Bu değerlendirmeyi yaparken bencillikten uzaklaşmak için kendimize haksızlık yaparak değerlendirmenin öneminin altını çizerek devam edelim.
Karımızla aramızda, çocuğunuzla aramızda çatışmaların kaynaklarını iyi tespit etmeliyiz.
Bu çatışmaların nedenlerini tespit ederek bunları önlenmesinin de mümkün olduğunu unutmayarak, dışa doğru çatışmalara gelelim. Dışa doğru olan tartışma ve çatışmalarda aile fertlerini koruma güdüsü, suçlu olan aile fertlerini de korumaya vardırılınca ahlak ve adalet ölçülerini çiğnememize neden olmaktadır. Bir tartışma var ve uzaktan akrabamız olan aile ferdi haksız, buna rağmen aile fertleri korumak için onun yanında yer almaktadırlar. Ben bu durumu anlattım suçun bizim akrabada olduğunu, aldığım tepki ise çok garbime gitti. Bu tepki ise hiç beklemediğim ve o anda orada bulunanların içinde en eğitimlisi olanın tepkisi, ben haklıya haksıza bakmam yabancıysa suçludur demez mi. Ben akrabamızın netbir şekilde haksız olduğunu tekrarladım. Bana sert bir şekilde bana abimin haksız olduğunu kimse anlatamaz dedi. Yıllar önce bir siyasetçimizin dediği bizim mensuplarımız suçlu olamazlarla aynıdır. Bunu cahillikten yatıkları söylenemez, bu bunlar eğitim almış insanlarda olabiliyor, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi. ama eğitimlilere haksızlık yapmayalım, kabile kültürü ağır basan ortamlarda ve sadece kendinden olanlarla bir arada büyüyen olayları sadece kendi acısından değerlendirmeye alışmış, bencil bir kişilik yapılarının katkıları büyüktür. Kaynana gelin çatışmalarına girersek yazı zaten uzun olacak daha da uzar, en iyisi girmemek. İçe doğru içe doğru dışa doğru fark etmez, bencillikten adaletsizlikten, sorumsuzluktan, ilgisizlikten kurtuldukça aile içi çatışmalar azalacaktır. Çatışmasız ortamlarda bizim mutluluğumuza hizmet edecektir.
Etnik grupların, mesepsel ve dinsel grupların aralarındaki çatışmaları ele alarak barış ortamını bozan hareketleri incelemeye devam edelim.
Etnik köken, aynı kavimden olma durumudur, Aynı kavimden olanlar kendi kavimlerinin çıkarları ve özgürlükleri için çalışmaları gayet normal bir davranıştır. Bu davranışın sınırları başkalarının çıkarlarına ve özgürlüklerine zarar verecek şekle gelmedikçe çatışmaya hizmet etmez. Ama sadece benim kabilemiz çıkarı derseniz o zaman çatışmaya ve savaşa hizmet etmiş olursunuz. Kendi kabile yönetimini fanatiklere teslim ederseniz kabileniz hiç bir zaman savaştan kurtulamaz, o nedenle yönetim işine gelenlerin karakterleri çok önemlidir. Çatışmacı savaşçı karakterler bir konu bulup çatışırlar. Bu nedenle yönetici seçimleri çok önemlidir, ama kabilelerin birçoğunda yönetici aile bellidir. Onların fertlerinden en büyük erkek çocuk yönetime gelir, kendi mizacına göre yönetir. Bu nedenle yöneticilerin seçimle iş başına gelmesi daha sağlıklı yönetimlerin oluşmasına katkı sunacaktır. Çünkü kabilelerde geleneksel bir yönetim şekli vardır. Geleneksel yönetim yöntemleri biraz duruma göre esnektir, kimi kez hatta çok kez şiddete başvurmayı normal karşılar. Bu kendi ölçülerine uymayan kabile üyelerine karşıda uygulanır. Üyelerine bile çok kolay şiddet uygulayan kabile yönetimi başka kabile ve gruplara eline güç geçtiğinde ne yapar ALLAH bilir.
Yöneten kişilerin çok kolay şiddet ve savaş kararı verebilmelerinin önünün tıkanması gerekmektedir. Bu nedenle insanlık bir barış kültürü gerçekleştirmek zorundadır.
Mesepsel farklardan kaynaklı çatışmaları anlamak da daha da zorlanmaktayım. Ortada bir tanrı buyruğu var, bu tanrı buyruğunun yorumlanmasıdır aslında mesepsel farklılıklar. Aynı kutsal mesajı farklı algılamanın bu kadar çatışmaya ve savaşa neden olduğunu gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Farklı yorum var ortada, ama diğerine göre de sen farlı yorumlamışsın. Günahkârlık varsa zaten Tanrı cezasını verecektir sana ne oluyor da yargı ve ceza makamına kendini yükseltip barış ortamını bozuyorsun.
Sen belki de toplumsal huzuru bozduğun için Tanrı katında günahkâr olabileceğini düşün ve toplumsal barışa katkı sun. Barış içinde yaşamak tanrının emridir, Tanrı savaşı istisnai durumlar için önermiştir.
Olayı mesepsel değerlendirdiğimiz için mesepsel farklılığı bırakın dinsel farlılıklar bile çatışma ve savaş nedeni olamaz. ancak dininizi ortadan kaldırmaya yönelik bir saldırı varsa savaş hakkını ortaya çıkar. İslam dininin kutsal kitabı Kuranı kerimde sebepsiz yere bir insan hayatına kast eden bütün insanları öldürmüş gibi olur ve günaha girer diyen çok net bir kural vardır.
Yani mesepsel farkların ne şiddete, ne zulme, nede öldürme hakkı vermediğini unutmayalım ve böylece barışa katkı sunalım.
Barış yaşatmaya ve mutluluğu hizmet eden durumdur. Bu duruma sahip çıkmak hepimizin görevidir. Bu görev barış ortamını korumakla başlayıp çatışmalarda barıştan yana tavır koymakla devam edelim, savaş durumlarında bile barış kapısını kimsenin yüzüne kapatmayalım, her zaman acık tutarak savaşa son verme fırsatını hem kendimize hemde savaştığımız karşı tarafa barış şansını acık tutmalıyız. Böylece barışa hizmet eden düşünceleri ön plana çıkarmış oluruz. Biz neyi öne alıyorsak ona neden olma potansiyeli cıkar ortaya, sizin önceliğiniz Savaşçı barışmıdır.
Devletlerin barış ortamına bozmalarına gelince mutlaka kutsal gerekçeleri vardır. Mesela son zamanların en büyük kutsal gerekçe Irak halkını Saddam zulmünden kurtarıp, bu halka barış ve özgürlüğün yanı sıra demokrasi getirilmesiydi. Başka bir kutsal görevde kitle imha silahlarını yok etmekti, Dünya tarihi incelendiğinde kitle imha silahını kim kullanmıştır, alında hepimiz biliriz. Ama bu hikayeye inanmak ya işimize geldi, yada zor kullanarak inandırıldık, hem devletin kurumları, hemde biz vatandaşlar olarak. Hayırlısı kutsal görevler nasıl yaratılıyor görelim diye bu örneği verdim.
İnsan hayatını kutsal saymayan, hiç bir inanış ve düşünce kutsal değildir. Rengin Soysal
Devletlerin başka barış ortamlarını bozmaları da ekonomik çıkar çatışmalarıdır. Mesela bu ülkede zengin petrol ve maden yatakları vardır. Bu madenlere sahip olan devlet bu madenleri insanların yararına sunamamaktadır, veya bu imkanları çar cur etmektedir. Bunların insanların yararına sunmamız gerekir gibi yine kutsal bir görev, ekonomik nedenlerden dolayı insan öldürme mantığını bütün zorlamalarıma rağmen anlayamamaktayım, kusuruma bakmayın.
Ekonomi deyince insanların mutluluğu için ihtiyaçlarının karşılanması anlamaktayım, çok mu safım. Ben ülkemin çıkarı için başka ülkelerin zenginlik kaynaklarına el konulmasının yanlış olduğunu düşünüyorum, çok mu cahilim yoksa. Yada çok insan severim, arkadaş bir düşünsene sen gömlek dikiyorsun, kim için insan için, sen ayakkabı üretiyorsun kim için insan için, sen araba imal ediyorsun ne nedenle insanlar kullansın diye, kolay yaşaması için çalıştığın insanı, yaşatmak için tıp alanındaki bilimsel gelişmeler için yapılan
çalışmalar neden, tabii ki insan için. Bütün bunları korkarım para için yapmıyorsundur İnşallah insan hemcinsim.
Hayatını kolaylaştırmak için bu kadar uğraştığın, yaşatmak için bu kadar caba sarf ettiğin insana zülüm etmek için, öldürmek içinde uğraşıyorsun kendi kendinle çelişmiyormuşsun, hiç düşündün mü?
Devletlerin birde sınır sorunları olur, bir kendini bilmez devlet diğer devletin sınırlarını ihlal eder, bu çatışma sınırlarını savunan için haklı bir durumdayken saldıran, ihlal eden devlet için yanlış bir durumdur.
Ama çatışma anında bunu görmek o kadar kolay olmamaktadır. ama iki tarafça kendi kamuoyunu savaşmak ve çatışmak için hazırlayıp bu savaşı haklı gösterebilmektedirler.
Biz vatandaşlar bu nedenle insani ölçülerimizi iyi belirlemeyiz ki, kamuoyu yönlendirmelerinde yanlışı ve yanlış tarafı değerlendirebilelim. Savaş çığırtkanlarına pirim vermeyelim ve barışa hizmet edelim.
Nedenimiz ne olursa olsun insan hayatından daha önemli değildir. Savaşta haklı taraf yoktur, barışa razı olmayan taraflar vardır. Son yüzyılda haklı savaş aradığımda Türkiye kurtuluş savaşını görmekteyim, haklılığımız bizi yaşatmalı öldürmemelidir.
Barış ortamını bozan durumları göz önüne sermeye çalıştım, bu konuda başarılı olabildim mi olamadım mı ancak yarınlarda kavgaların, çatışmaların, savaşların yerini barış alabilirse başarılı oldum sayacağım kendimi.
Bir özdeyişle yazıya devam etmek istiyorum,''Barış yaşatmaya, Savaş öldürmeye hizmet eder''Fikri Adil.
İnsanları yaşat ki sende yaşayasın, yaşatmak için barışa ihtiyaç vardır.
Bütün çatışan taraflara barış kapısını açmaları dileğiyle yazıma son veriyorum. Dileğim Dünya savaşsız bir dünya olmasıdır. Selam ve sevgilerimle...
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|