|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
ÇEVRE KİRLİLİĞİ VE CANLILIĞIN AZALMASI |
ÇEVRE KİRLİLİĞİ VE CANLILIGIN AZALMASI
Her şey dengededir, insan hariç o, dengesini aklıyla bulacaktır.(Fikri Adil)
Doğa da her şey denge içindedir yaratıcı bu dengeyi sağlayacak şekilde düzenlemiştir. Bu düzenin dışına hayvanlar ve diğer çanlılar çıkamamakta denge içinde onlara verilen alanda yaşamaktadırlar. Bu canlılar için de insan hariç ona yaratıcı akıl vermiş aklıyla doğruyu ve yanlışı bulmasını ona göre yaşamasını istemiştir. Biz insanlar aklımızı kullandıkça daha az sorun yaşayacak, ve dengemizi bulacağız. Örneğin çevreyi daha az kirletecek, Dünyayı daha yaşanılır bir gezegen olarak kalmasını sağlayacağız. Çevrenin nasıl kirlendiği ve dengenin nasıl bozulduğu ile ilgili biraz düşünelim isterseniz. Düşünen ve araştıran insan toplumun sorunlarını ve kendi yaşadığı sorunları daha rahat çözer.
Çevre neden kirlenir? Dış etkilerden dolayı doğal yapının bozulması değilmidir çevre kirliliği, evet doğru. Yaşadığımız bu dönem açısından değerlendirince kirliliğin temel kaynağı insanlar yani biziz. Bunu nasıl yapıyoruz, gereğinden fazla otomobilimizi kullanarak, bilgisayarlarımızı ihtiyacımızın dışında kullanarak ve kullanmadığımız zaman da acık bırakarak, bir bardak su içip 100 yıl erimeyecek plastik şişeleri doğaya atarak, temizlik budalalığı yaparak lüzumlu lüzumsuz deterjan ve kimyasal maddeler kullanarak, Doğanın bize verdiği bütün yiyecekleri gerektiği ve ihtiyacımız oranın da tüketmediğimizde vs, çevre kirleniyor ve dengesi bozuluyor. Bu saydığımız olguların dışında birde doğadan yararlanırken ona saygısızca yaklaşıyor, maden mi çıkaracağız orada ki doğal yapı bizi ilgilendirmiyor, oradan alacağımız maden ve kazanacağımız para bizi ilgilendiriyor. Hayvanlaşmayalım diyemiyorum çünkü hayvanlar doğal yapıya saygılılar. Ağaç mı lazım oradaki doğal dengenin bozulmasına aldırmadan ağaçları kesiyoruz. Biz insanlar bunları yıllardır yapıyoruz. Son yıllarda sorunun büyümesinin nedeni Dünya nüfusunun çok artıp zararın da boyutunun nüfus artışıyla paralel artmasındandır. Bütün bunların yanı sıra nükleer denemeler, petrol kuyusu sızıntıları ve tanker kazaları da çevre kirliliğine neden olmaktadır.
Kirliliği engellemek zor değil doğaya saygılı olup, ondan yaralanırken onu tahrip etmeyen, her kullandığımız enerjinin oksijen yaktığını dolayısıyla biz insanlar dahil canlıların önemli yaşam kaynaklarından birinin olduğunu unutmamaktan geçmektedir.
Her kullandığımız kimyasal maddenin doğaya az da olsa zararı olduğunu unutmayalım. Biraz düşününce kaç poşet kullandık, kaç plastik şişe ve bardak kullandık, kullandığız bu plastik maddeler şuan geri dönüşümü yapılmadıysa doğada en az 70-80 yıl daha çevreyi kirletmeye devam edecektir. Adeta geleceğe çöp ve kirlilik mirası bırakıyoruz bizden sonra yaşayacak insanları da düşünerek, bunların kullanımını en aza indirelim ki çevremiz kirlenmesin, doğal denge bozulmasın.
Doğaya zarar verirken bizde bu doğanın bir parçası olduğumuzu unutmayalım, bütün zarar görürken onun her parçası etkilenir ve zarar görür. Unutursak ne olur?
Doğada canlılık azalır, bazıları çoğalır bazıları azalır. Son zamanlarda kırda bayırda gezerken hiç yılana rastlamadım ve bu yılanlara ne oldu diye sorduğumda köylülere 2-3 yıldır yok denecek kadar azlar dediler. İş yerinde ki Muşlu arkadaşıma da sordum orada da aynı durum söz konusuymuş, benim Kastamonulu olduğum düşünülünce bu sorun ülkemizin genelinde yaşanılıyor anlaşılan. Aynı anda farelerin yılanların azalmasıyla aşırı derece çoğaldıklarını söylediler. Buna benzer bir durum da kurt sayılarının azalışı ve domuz sayılarının çoğalışında da gözleniyormuş. Bunu annem konuştuğumda oğlum Fareler ve domuzlar azdılar ne çeltik nede buğday ne salatalık, nede fasulye ne domates bırakmıyorlar yiyorlar ben 65 yaşındayım böyle bir şey görmedim dedi, ne yaptığını sorduğumda fareler için zehirli buğday atıyorum, bizim köylülerde vurabilirlerse domuzları vuruyor ölüyorlar diye cevap verdi. Kendilerince bir mücadele yöntemi ama yanlış, yılanların ve kurtların sayısını artırarak mücadele etmek doğal yapıya daha uygun geliyor bana. Ben de kendisine bu attığın zehir faydalı çanlılara zarar vermesin birde onları öldürerek doğanın dengesini bozmayalım dedim. Annem iki fare üç yılanla doğanın dengesinin bozulmayacağını düşünüyor. Annem düşünemiyor diyelim ki bu ülkenin Tarım Bakanlığı, Çevre bakanlığı, Üniversiteleri kısacası sorumluluk sahibi olmayan sorumlular bu sorunları görün üzerinde düşünün ve çözümü için çalışın. Sizin oralarda olma nedeniniz bu sorunları halktan önce görmeniz ve çözümler üretmenizdir. Bu konuda yetkilileri duyarlılığa davet ediyorum. İnsanlarımızı da doğaya saygılı ve uyumlu olamaya çağırıyorum.
Biz insanlar üşüdük ortamı ısıttık, sıcak la karşılaştık ortamı serinlettik, mikropla karşılaşmadan mikropları yok ettik, böylece kendi doğaya uyum yeteneğimizi yok etmiş olduk. Bu bir kısır döngüdür ve her seferinde artarak büyür su sıcak ılıt, su soğut ısıt, ortam soğut ısıt, ortam sıcak soğut, burada mikrop var bas kimyasalı öldür oksijen yanmış bana ne orada kimyasaldan etkilenen yararlı mikroplar varmış kime ne.
Biraz olsun doğaya uyum sağlayalım ve böylece ısınmak için olsun, soğutmak için olsun daha az enerji harcayarak daha az oksijen yakarak doğaya ve kendimize ve geleceğimize sahip çıkalım. Herkese selam ve sevgiler...
BİZ DOĞAYI KORURKEN, DOĞADA BİZİ KORUR. (Fikri Adil)
www.vatandasfikri.com
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|