|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
KENDİ KENDİNE TEDAVİ YÖNTEMLERİ |
KENDİ KENDİNİ TEDAVİ ETMENİN YOLLARI
Her ilacın bir yan etkisi olduğunu söyler ilaçların içindeki açıklamaların bulunduğu kullanma kılavuzları, biz bunları bilerek içeriz ilaçları. Çünkü dayanılmaz bir şekilde ya başımız ağrır ya da dişimiz, ya belimiz ya da böbreğimiz, ya kalp ya da tansiyon hastasıyızdır, ya da midemiz de bir problem vardır. Hiçbir şeyimiz yoksa bu sefer de şekerimiz veya kolesterolümüz çıkmıştır, dahasımı kendimizi sürekli gergin hissettiğimiz olur, her şeyin bize sıkıntı verdiğini düşünerek ruhsal sıkıntılara da girebiliriz. Bu saydıklarımızın hepsi için ilaçlar üretilmiş ve rahatsızlıklarımızı aşmak için genellikle ilaç kullanırız. Bu kullandığımız ilaçların yan etkileri sadece bize olmamakta boşaltım sistemi aracılığıyla doğada aynı kimyasallar geçmekte ve zararlar vermeye devam etmektedir. Ancak bu hastalıklardan kurtulmanın başka yolu var mıdır, yok mudur sorusunun cevabını arayacağız bu yazımızda. Uzmanlar var olduğunu söylüyorlar. Ayrıca ilkel kabilelerde ilaç kullanmadan sağlık sorunlarını çözüyorlar. Ben küçükken öksürdüğümüzde oluktan su içince geçeceğini bize söylerler bizde oluktan suyu içer ve öksürüğümüz geçerdi. Ayrıca karın ağrılarında ise ilacımızda doktorumuzda köyümüzün imamı Kazım hocaydı, kaç defa karnım ağrıdıysa hoca efendi geldi okudu ve karnımın ağrısı geçti. Çünkü ben ağrının geçeceğine inanmıştım veya inandırılmıştım. Böyle onlarca koca karı ilacı denenmektedir hayatın içinde, deneyen insanlarımız çok zaman tıbbi tedavilere uzaklıktan, çok zamanda tedavi olmak için imkânsızlıktandır.
Şimdilerde uzmanlar iyileşeceğinize inanın, hastalık üzerine düşünerek kurgu yapmayın, kendi kendinizi moralmen ve fiziken güçlü olduğunuza inandırın, hastalığın etkisi ile normal yaşantınızdan mümkün olduğunca vazgeçmeyin sağlığınıza kavuşacağınız önerilerinde bulunuyorlar.
-
Kendinize sürekli fısıldayın iyileşeceğinizi hiç aklınızdan çıkarmayın. Yapılan deneylerde sadece şeker ve tuzlu sudan oluşan ilaçların hastalara verilmesiyle hastaların önce kendilerini iyi hissetmeye başladıkları sonra da iyileşerek sağlıklarına kavuştukları görülmüştür. Bu deney depresyondan alında, parkinsondan, romatizmaya kadar birçok hastalığı yenmemizi sağladığı artık bilinmektedir. Bunun için tek yapacağımız şey iyileşeceğimize inanıp moralimizi yüksek tutarak hareket etmektir. Yapılan deneyler göstermiştir ki iyileşeceğine inanan ve ilaç verilmiş zannı yaratmak için verilen çakma ilaçların insanlar üzerinde olumlu etkilerini görülmüştür. Bu olumlu etkiler, vücut kendisi doğal ağrı kesiciler salgılamakta ve bu salgılar sonucu hastaların ağrıları kesilmekte, bağışıklık sistemi güçlenmekte, kalp atışları ve tansiyonları normale dönmektedir. Bu ilaç olmayan ilaçları içmenin mutlaka farkında olunması hastanın bilinç kaybı hali olmaması ve iyileşilebileceğine inanılması, inandırılması gerektiği söylenmektedir. Başka bir bulguda ilacın yan etkisinin olacağına inanılması halinde ilacın yan etkisiyle karşılaşılma ihtimali yükselmektedir. Yani iyi düşün iyi şeylerle karşılaş mantığı burada sanırım temel felsefedir. Harvard tıp okulunda yapılan deneylerden birinde intihabil bağırsak sendromu konmuş kişilere etkisi olmayan ilaç verilmiş ve ilacın etkisiz ilaç olduğu, bunun yanı sıra ilacın beyin vücut üzerinde iyileştirici bir özelliği olduğumda anlatılmıştır. Hastaların çoğunda hissedilir bir iyileşme yaşadıklarını ifade etmişlerdir, gözlemlenmiştir. Deneyi Harvard tıp okulundan Ted Kaptchuk yapmıştır.
Psikologlar işin sırrının hastalara iyileşeceklerine inanacakları bir senaryo sunmak olduğunu söylemektedirler. Sonuç olarak insanlar bir bardak su içerek baş ağrısından, egzamadan kurtulacaklarına inanıyor ve kurtuluyorlar. Hayatımıza ilacın az girdiği hatta girmediği dönemlerde köyde ocak diye nitelenen kişilerin tükürmesiyle egzamaların iyileştiğine ben tanık oldum.
-
Gelelim olumlu düşünmeye, olumsuz düşünmenin kişileri olumsuz etkilediği ayan beyan açık olduğunu biliyoruz. Stres, korku, saldırma, kaçma, panik, yapacağımız şeyleri de yapamamamıza neden olduğunu denize düşüp, yüzme bilmesine rağmen boğulanlardan biliriz. Bu savaş veya kaç durumu da diyebileceğimiz durumlar gerilime ve paniğe neden olmaktadır. Ancak bu durum uzun sürerse diyabete veya gerilime dayalı diğer hastalıklara neden olabilmektedir. Oysaki olumlu düşünme kendini güvende hissetmeye, işlerin yolunda gideceğine inanmaya vücudun kendisini korumaya ve hastalıklı bölgeyi onarmaya neden olur. Bu durumda vücut kendini yani bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve hastalıklardan kendini korumayı böylece başarıyor. İster şimdiki zaman da isterseniz gelecekle ilgili zamanlarda yaşanacaklarla ilgili kaygıları azaltmak olumlu düşünmek aynı zamanda kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini de azaltmaktadır. Yakalanılmış olma durumunda ise olumlu düşünüş hastalıktan kurtulmayı hızlandırmaktadır. Ben ve bazı insanlar doğuştan iyimserdirler, iyimser olamayanlara gelince onlar da kendilerini iyimserliğe yönlendirerek, uzmanlarından eğitimini alarak iyimser olma ve olumlu düşünmeyi öğrenebilirler. Bu öğrenmenin yanında bunu kalıcı kılabilmek için sürekli yaşanarak hal ve davranış haline getirilmesi gerekmektedir.
-
Konsantirasyon, motifasyon kötü ruh halinden arınma, meditasyon ve dinimizin ibadet şekillerini de bu durumun içine sokabiliriz. Medidasyon ve ibadetin olumlu düşünmeye katkısı günlük sorunları aşma yardımıyla başlamaktadır. Gün içinde yaşadığımız küçük küçük olumsuz olaylar bizde yük oluşturmaktadır. Bu üzüntü ve sıkıntı yükünden ancak ibadet ve metidasyonla kurtulabiliriz. Meditasyon nasıl stresten uzaklaşmaya yardımcı oluyorsa ibadet de aynı etkiyi yapmaktadır. Olumlu düşünmeye katkılarıyla depresyondan uzak tutmakta ve cildin güzelleşmesine yardımcı olmaktadır.
-
Kendinize ve inanlara güvenmek, kendinize güven olaylar ve olgular karşısında bizi de bunları aşabileceğimiz gücünü ve mücadele azmini verir. Kişilere güvende sosyal alanlardaki ilişkilerimize güvenen olumlu güvensizlikte olumsuz yansır. Bu yansıyışlar bizleri hayatın içinde tutarak daha mutlu ve sağlıklı yaşamamıza yardımcı olur. Mutlu yaşamda bizi yalnız kalmaktan, depresyondan, yaşlanmaktan, kalp krizinden bunamaya kadar birçok durumda bizi korumaktadır. Sosyal yaşamı sıcak ve açık bir ilişkiler bütünüyle oluşmuş olanlar üzerinde yapılan bir araştırma sonucuna göre (Atlantadaki Emory Üniversitesi’nde yapılan) bu tip kişiler diğer insanların yaydığı enfeksiyonlara daha açık olmalarına rağmen kapalı sosyal hayatı olandan daha az enfeksiyona dayalı hastalıklara yakalanmaktadırlar ve yakalandıklarında da daha kolay iyileşebilmektedirler.
-
Kendi kendinizi öyle motive edin ki sanki hipnotize olduğunuz sanılsın. Biz kendi başınıza ayrıca uzmanlardan da yardım alabilirsiniz. Bu yapabileceğimiz gibi Hipnoterapi 18 yy. dan bu tarafa uygulanmaktadır, İlk uygulayıcısı ise Franz Mesmerdir. Muhtemeldir ki hipnoz halin uyumakla uyanıklık arasında bir durum olduğu için vücut uyanık gibi hastalıkla mücadele etmekte, hipnozun verdiği uyku haliyle de olumsuz senaryolardan kurtulmaktadır. Bu mücadele ve kötü senaryo yazmaktan kurtuluş sağlık problemlerimizi yenmeye yardımcı olmaktadır. Doktorlar hipnozun ağrı kontrolü, endişe halinden kurtulma, uyku bozuklukları üzerinde etkisi olduğunu ileri sürmektedirler.
-
Amacınızı belirleyin ve o amaç doğrultusunda moral ve fiziki enerjinizi kullanın. Bu inanç Tanrının yardım edebileceğinden tutun da şu bölgenin havasının şu çeşmenin suyunun iyileştirdiğini de düşünerek her durumu amacınıza ulaşmak için enerjiye dönüştürün. Bu inançlar bize manevi güç verecektir, manevi gücü yüksek insanların diğer insanlara göre daha mücadeleci olduğunu hepimiz görüyoruz. Bu bir sıkıntı karşısında sabırlı olmanın yanında hastalıkla başa çıkabilme gücünde de görülmektedir. Öteden beri bilim insanları dinin insan beyni üzerindeki etkilerini araştırmışlar ve birçok konuda pozitif etkilerini görmüşlerdir. Yüzlerce çalışmada, dinin bazı uygulamalarıyla sağlıklı yaşam arasında yüzlerce bağ olduğu kanıtlanmıştır. Bu güne kadar dini inançları olan kişilerin psikolojik sorunlara, kalp ve damar hastalıklarına, tansiyon sorunlarına, daha az yakalandıkları varsayılmaktadır. Yine dindar kişilerin bağışıklık sisteminin daha güçlü olduğu varsayılmaktadır. Bu yukarıda saydıklarımızın hemen hemen hepsinde temel felsefe bunların yararlı olacağına inanmakla ve bu inancın kendimizde iyileşmeleri sağlayacağını düşünerek kendimizi olumsuz senaryolardan kurtarmaya yöneliktir. Son olarak kansere yakalanan bir tanıdığımdan örnek vererek konuyu size bırakıyorum. Bayan arkadaşımız burun bölgesinden kansere yakalandı, ama hasta olduğunu kabul ermedi ve tedaviyi kocasının lüzumundan fazla kendisin önemsediğini düşündü ve söyledi, hep böyle inandı. Tedavinin yanı sıra bu düşünüş ve davranış şeklinin tedaviyi büyük ölçüde kolaylaştırdığını ben gördüm. Sizler de hayatınızdan kötü kurguları çıkarın. Ünlü Fransız yazar ve düşünür Alein hayvanların bizimle aşağı yukarı aynı metabolizmaya sahip olmasına rağmen neden az hastalandığı sorusunu bir makalesinde şöyle cevaplamaktadır. ´´Onlar beyinlerinde kurgu yapmamalarından az hastalanmaktadır.
Kaynak: CBT( Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik Eki) 1277
Mutluluk Güncesi -Alein
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|