|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
YALANLARI NASIL ANLARIZ |
|
YALAN
(YALANLA NASIL BAŞA ÇIKARIZ)
Önce yalanı ikiye ayıralım, zararsız yalanlar ve zararlı yalanlar diye… Zararsızları anlamazsak da olur anlasak da, es geçeriz, çünkü bizim hayatımızda önemleri yoktur, bazı kerelerde yalan konuşanı kaybetmek istemeyiz, bu tip yalanlar kimseye zarar vermezler. Zararlı yalanlara gelince onlar bize veya başkalarına ciddi zararlar verir. Bu zararların telafisi olanla olmayan önemli yalanı iki dereceli hale getirir. Birinci en önemli olanı telafisi mümkün olmayacak olaylara neden olacak zararlara yol açacak yalanlardır. İkincisi de önemlidir ama burada zararın telafisi mümkündür, telafisi olmayan bu yalanı insanlar hayatlarından çıkarmalıdır.
Yalanlar toplumsal hayatta insana olan güvene ciddi zararlar vermektedir. Bu zararlar karşılaşılan her duruma karşı lüzumundan fazla önlemler almamıza ve yapacaklarımızı yapmamamıza, yaşayacaklarımızı yaşamamamıza neden olmaktadır. Bir ekonomik anlaşma yapacağız yalanlardan, dolanlardan, aldanmalardan edindiğimiz tecrübeler bizim karşı tarafa Güvensizliğimize neden olduğundan olacak anlaşmaları olmaz, oluşacak riski göze almaz ortaya anlaşma çıkmaz, çıkmadığında sonuç ekonomik daralma.
Bir kadına veya erkeğe arkadaşlık, birlikte olma teklifi götürüyoruz ama daha önce uğradığı yalan ve dolanlardan kaynaklı istismarlar nedeniyle yaşanan güven bunalımı bizi ilişkiden uzaklaştırıyor, sonuç yaşanılacak mutluluklar yaşanmaz.
Oysaki Yalan söylemek doğruyu söylemekten daha büyük çaba gerektirmektedir, olanı olduğunun dışında anlatmak yeni bir hikaye yazmak gerektirmektedir.
Yalanla kurulan ilişkiler maddide olsa manevide olsa bir yerde tıkanıyor ve yalan söyleyen dahil hiç kimse istediği sonucu alamıyor. O zaman neden yalan konuşuyoruz, yalanla edindikleri rahatsız etmiyorsa, yalanla birlikte olduğu kadın/erkek vicdani bir rahatsızlığa neden olmuyorsa, küçük küçük kazançlar yüzünden kişilerin topluma, toplumun kişilere, kişilerin, kişilere güvenini kaybettirdiğinin farkına vara, vara hala yalanlara başvuruyorsa arsız profesyonel bir yalancıyla karşı karşıyayız demektir. Biz bunları nasıl tanıyacağız?
Bunların yalanlarını yakalamak çok kolay değildir. Bu yalan makineleri tabir caizse gözümüzün içine baka baka yalan konuşurlar. Yalanlarıyla doğruları kendi iç dünyalarında da karıştığı için vücutları yalan konuşulmadığı gibi normal tepkilerini vermemektedir. Yani vücut kimyaları yalan konuşmaya alışmıştır. Bunların yüzü kızarmaz, bunlar yalan konuşurken göz temasına devam ederler, ses tonları inandırıcıdır değişiklik olmaz, avuçları terlemez bütün davranışları normaldir. Buna rağmen bunları yakalamak mümkündür, devam edelim, akıl yürütmeye nasıl yakalarız bunları?
Bunlar kesin olmamakla, kişiden kişiye değişmekle birlikte olayları farklı acılardan değerlendirmektir.
Yalancıları zor durumda bırakmak için onlara olayları değişik acıdan sorularla yeniden anlattırmak ilk akla gelen yöntemdir. Önce zaman olgusuyla, sonra olaydaki içeriğin ve olayın geçtiği mekânın ayrıntılarını isteyerek, başka kaynaktan edilen bileğilerle tuzak sorular sorarak, olayları ters düz yaparak onların zihninde oluşturduğu yalan düzeni zihinsel olarak yıkmayı hedeflemeliyiz. Bu ters düz esnasında yalancının düştüğü çelişkiler iyi yakalanmalı bu çelişkilerin üzerine giderek en sonunda soruları soranında bilgi sahibi olduğunu hissettirerek çelişkilerini fark etmeleri sağlanmalıdır. Çelişkilerini fark eden yalancı ya itiraf edecek yada çözülmeye başlayarak çelişkilerini artıracaktır. Bu durumda doğruyu arayanın işine gelecek ve başka kaynaklarda da edindiği bilgilerle doğru hikâyeyi anlatarak itiraf etmesine yardımcı olunacaktır. Yalanları ortaya çıkarmanın en kolay yolu doğru soruları sorarak, istenilen cevabı almaktır. Ayrıca doğruyu söyleyen kişiler daha somut bir dil kullanmaktadırlar, yalancılar ise kesin olmayan bir dil kullanarak kendilerini ele verirler. Yalancıların yüzlerinin üst kısımlarında belirgin bir şaşkınlık gözlenir, bu şaşkınlık üzüntülü gözükmeye çalışılıp da becerilemeyen bir duruma benzemektedir. Bu konuda çok dikkatli davranılmalıdır, üzüntü, telaş, şaşkınlık sorgulamayla karşılaşanların içinde doğru söyleyenlerde de olabilmektedir.
Gün geçtikçe yalancıların işi zorlaşmakta psikolojideki gelişmeleri de kullanan doğruyu arayanlar yalanları daha kolay yakalamaktadırlar. Ayrıca teknolojiden de yararlanılarak yalan makinelerinden de yardım alınmaktadır.
Pek çok bilim insanı kimin yalan, kimin doğru konuştuğu konusunda insanların yanılgıya düşeceklerini varsayarak, diğer alanlarda olduğu gibi bu konuda da makinelerin yardımcı olabileceği düşüncesiyle makineler geliştirmişlerdir. İlk yalan detektörü poligraf yüz yıl önce geliştirilmiştir. Bu makine kişilerin sorgu sırasında normalin dışında bazı fizyolojik tepkiler vermesine dayanmaktadır. Kalp atışlarının hızlanması, ciltteki iletkenlikteki değişmeler ve devamında yaşanılan stresin kişileri ele vereceği varsayımına dayanıyordu. Bu aletin yanı sıra göz hareketlerini takip eden video tabanlı cihaz, göz bebeğindeki büyüme ve daralmayı takip ederek yalanı yakalamaya çalışmaktadır.
Bir başka cihaz ise sesteki titreşimi baz alarak çalışan ses analizörüdür.
Bu cihazların çoğu yalancıların yalanlarından dolayı strese girecekleri tezi ile ilgilidir. Ya yalancılar yalan konuşmayı doğal halleriyle kalarak becerirse ki birçok olayda olabilmektedir. Ayrıca dürüst insanlarda sorgulamalardan rahatsız olmakta ve stres altına girmektedirler. Böyle durumlarda dürüstlerinde kendi ifadelerini doğrulayan kanıtlar ve tanıklar bulamadıklarında haksız yere cezalandırılması gündeme gelebilmektedir. Bu nedenle İnsan hakları dernekleri bu makinelere karşı çıkmaktadır.
Yeni araştırmalar ise beyin faaliyetlerine yönelmiş gibi gözükmektedir. Yalan söyleyen kişilerde doğru söyleyenlerin aksine beyinin farklı tepkiler vereceği varsayımına dayanmakta olup bu alanda çalışmalar devam etmektedir. Buna karşın bazı Amerikan şirketleri beyindeki faaliyetleri izleyerek yalanları yakalama hizmeti vermektedir. Öte yandan bazı bilim insanları beyin faaliyetlerine dayanarak yalan yakalama şansını düşük görmektedirler, nedeni ise beyinde yalan bölgesinin olmamasını göstermektedirler. Yalandan çekindiğim kadar yılandan çekinmem diyen atalarımız, yalansız yaşayamadı, ama zarar görerek fark ederek de olsa başa cıktırlar yalanla, bizde yalanla başa çıkmanın yolunu bularız umuduyla yaşayacağız sanırım.
Yalan, herkesi rahatsız etmesine rağmen, birçok kişinin masumane olmasına özen göstererek zaman zaman başvurduğu yöntemdir. Bu meselede günahsız atsın taşı diyerek, azda olsa patronun ve yöneticilerin baskısından kurtulmak için yalana başvurulabilmeli, çapkınlıklarımızı gizleyebilmeli, karımızdan veya kocamızdan maaşımızdan yaptığımız tasarrufları saklayabilecek kadar bu meselede biraz esnek olabilmeliyiz. Tabii ki kimsiyi istismar etmemek ve telafisi olmayan sonuçlara vardırmamak kaydıyla yalansız yalanlar bahsi geçen yalanlar.
Ekonomik kaygılardan, cinsel ihtiyaçlardan, dolayı yalan konuşulmayan bir dünyada yaşamak dileğiyle… Sevgiler ve saygılar.
|
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|