İÇERİK Detay YAZARLARIMIZ
:: Anasayfa
:: Haberler
:: Yazarlar
:: Sesli Makale
:: TARIM
:: ÇEVRE/DOGA
:: KENT ve YAŞAM
:: SAĞLIK
:: BİLİMSEL GELİŞMELER
:: İNANÇ
:: SİYASET
:: ÇALIŞMA HAYATI
:: DÜŞÜNSEL
:: TOPLUMSAL
:: SAGLIK İÇİN SPOR
:: KİŞİSEL GELİŞİM
:: EKONOMİ
:: EGİTİM
:: YARGIDAN
:: GÜVENLİK
:: TEKNOLOJİ
:: HOBİLER
:: MAĞAZİN
:: TOPLUMSAL YÖNLENDİRME HABERİ
:: DOGAL AFETLER
:: ULUSLARARASI(DİPLOMASİ)
:: KÜLTÜR-SANAT
:: İNSANLIK
:: TARİH
:: İLETİŞİM
Genç Yazarlarımız
Reklam

İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!

H.z. Muhammed


Adrese Git
AYDIN KİMDİR?

AYDIN KİMDİR?

“Bir  şeyin yalan olduğunu  anladık mı kutsallığına artık inanmıyoruz demektir; bunun için  kutsal yalan” sözü,bir şeyin hem köşeli,hem de yuvarlak, hem katı hem de biçimsiz olduğunu söylemek gibi bir saçmadır.Ama duygularını birer düşünce saymaktan çekinmeyenler böyle  saçmalıklarla kolayca bağdaşabiliyorlar.

Bir takım doğruların gizlenmesi  gerektiğini  ileri sürmek eski kibarlık, asillik, aristocratie düşüncesinin bir kalıntısıdır....onların bilmesinden bir kötülük gelmez,ama küçüklere,kibar olmayanlara,kölelere sakın açmayın! Eski acunun kibarlığı, aristokratlığı yıkıldı,ama onun yerine aydınlar türedi...

Bilgili  insan  halk  arasındaki  deyimle  bir  ayaklı  kütüphane  olabilir. Ya  da  popüler  kültüre  uygun  referansları  bilir. İyi ve önemli bir okuldan mezun olmuş  ve bir  kaç  dil  bilen  uzman  profesyonel  olabilir. Buradaki  bilgi  yeniden  bir  kültürel  üretim  için,yeni  ve  özgün  bir  fikrin  üretiminde  kullanılamaz  da, çok  bilmişlik  sergilerse  bu  insana  bilgili  dememizde  bir  sakınca  yoktur. Yarışma  programlarında  para  kazanabilir, bir  uzman  kimlikle  iş  yapabilir  ya da  çok  özel  bir  jargon  kullanarak  karşısındaki  insanların  kendilerini  hiçbir  şey  hissetmelerine  neden  olabilir. Bu  nedenle  önemli  alkış  alır.Anlamadığımıza  göre  çok  önemli  şeyler  söyledi   duygusu  buradan  su  emer.

Aydın  sözcüğü  ise  entellektüele  eş  anlamda  kullanılmasına  karşın   “entel”  bir  aşağılama  ve  küçümsemeyle  birlikte  anılmaktadır.Türkiye’nin  Cumhuriyet  dönemi   aydınları  vardır.Bu  aydınların  karizması,devlette  yeri  ve  kariyerleri  vardır.

Aydınlara  ilişkin  olumsuz  düşünce  ve  duyguların  yoğunlaşması  1950  ile  başlar  ama  1960lardan  sonra  düşmanca  bir  ilişkiye  dönüşür. Devletle  aydın  ve  halkla  aydın   arasındaki  ilişkiler  kökten  değişikliğe  uğrar. Entelektüele  daha   fazla  ve  damıtılmış bir  anlam  yüklenmektedir. Anlama  yetisiyle  donanmış,duyuların  karşılığı  olarak  anlama  gücüne  ağırlık  veren  insandır.Etimolojik  olarak  böyle  bir  anlam  içermesine  karşın  Türkçede  aydın  ve  münevver  karşılığı  kullanılan  “entellektüel”  1980  sonrası  dalga  ğeçilen  bir  kavramdır.Üstelik  bu  dalga  geçmede  Türkiye  yalnız  değildir.Yirminci  yüzyılın  ortalarına  kadar  entellektüel, entellektüalizm  ve  entelijansiya  gibi  sözcükler  İngiltere’de  olumsuz  tınlamalarla  kullanılmıştır. Raymond  Williams  bu  olumsuz  tutumun  hala  sürmekte  olduğunun  da  açık  olduğunu  söyler.

“İnsan,olacaksa,kendisi  için,kendisine  rağmen,kendisine  karşın  aydın  olur, kaçınılmaz  biçimde,” diyen  Ortega için,”Gerçek  aydının  özgül  etkinliği  gerçeği zahmetle  araştırmak,bulur  bulmaz  da,ne  pahasına  olursa  olsun,kendisini  bin  parça  edeceklerini  bilse, açıklamaktır;aslında  “çölde feryat  eden” biridir  o,çünkü  gerçek  ancak   yalnızlıkta  bulunur.Aydın,halka  karşı,kamuoyuna  karşı,yerleşik  sanılara  karşı  fikir  yürütür.Bu  nedenle  yazgısı  anlayışsızlıkla  karşılanmak  ve  halk  tarafından  sevilmemektir.Misyonu  karşı  çıkmak  ve  kandırmaktır.” Aydın gelene ağam gidene paşam demez!

Edward  Said  ise  şunları  diyor:Hepimiz  bir  toplumda  yaşıyoruz;kendi  dili,geleneği  ve  tarihi  olan  bir  milliyetin  mensuplarıyız.Entellektüeller  bu  fiili  durumların  ne ölçüde  kölesi,ne  ölçüde  düşmanıdırlar?Aynı  şey  entellektüellerin  kurumlarla (akademi,kilise,mesleki  örgüt)ve  zamanımızda  entelijansiyayı  olağanüstü  ölçüde  kendi  saflarına  katan  dünyevi  iktidarlarla olan  ilişkisi  için  de  geçerlidir. Wilfred  Owen’ın  belirttiği  gibi  “mürekkep  yalamışların  tüm  halkı  bir  kenara  itip/devlete  bağlılıklarını  ilan  etmeleri”  sonuçta  gerçekleşmiştir.

 

Benda’nın,entellektüelleri , insanlığın  vicdanı  olan  süper  yetenekli,ahlaki donanımları  gelişkin  filozof  krallardan  oluşan  bir  avuç  insan  olarak  gösteren  ünlü  tanımı  vardır.Benda’ya  göre  bugünkü  entellektüellerin  sorunu , sahip  oldukları  ahlaki  otoriteyi   sekterlik,kitle  dalkavukluğu,milliyetçi  çığırtkanlık,sınıf  çıkarları  gibi  “kollektif  duyguların”  örgütlenmesi  adını  verdiği  şeye  devretmiş  olmalarıdır.Bunları  1927’de  yazıyordu.

Edward Said;”entelektüelin  toplumda,sadece  kimliksiz  bir  profesyonel,salt  kendi  işine bakan  bir  sınıfın  yetenekli  bir  üyesi  olmaya  indirgenemeyecek  özgül  bir  kamusal   role  sahip  bir  birey  olduğu”konusunda  ısrarcıdır.

Buna  karşın  salt  kamusal  alana  ait,sadece  bir  hareket,dava  ya da  konumun  sözcüsü  veya  simgesi  olan  bir  entellektüel  de  olamaz  der.

Ayrıca  burada  toplumun  karanlık  zamanlarda  entellektüelden  yaşadıkları  acılara  tanıklık  beklediğini  ,onun  adına  konuşup  onu  temsil  etmesini  istediklerini  bilir.Oscar  Wilde’ın  kendisi  için kullandığı  tanımı  ödünç  alırsak  der,entellektüeller  yaşadıkları  dönemle  simgesel  bir  ilişki  içindedirler her  zaman:halkın  kafasında  sürmekte  olan bir  mücadele  ya da  savaşmakta  olan  topluluk  yararına  seferber  edilebilecek  bir  başarıyı,ünü  ve şöhreti  temsil  ederler.Elbette,entellektüellerin  kendi  etnik ya da  ulusal  toplulukları  adına  yapılan  kötülüklere  kör kalmalarına  yol  açan  kendini   üstün  görme  ve  haklı  çıkarma  tarzı  tuzaklara  düşüp  daha  fazla  popüler  olmaları da  kolaydır. Bu  Batı  da  çok  yapılmıştır  ve  sömürgecilik  hep  haklı  çıkmıştır.

Entellektüelin  ideal  olarak  özgürleşmeyi  ve  aydınlanmayı   temsil  ettiğini,ama  bunları  birer  soyutlama  ya da  hizmet  edeceği  kansız  cansız,nerede  olduğu  bilinmeyen tanrılar  olarak  görmemesi  gerektiğini  Said  vurgular

Toplumla  entellektüel  arasında  olan  bu  ilişkinin  durduğu  ayaklar;  dil, kültür  ve  özerkliktir. Dil  zihinsel  kalıpları  ve  düşünme   biçimini  üreten  araçtır. Entellektüelin  dille  olan  ilişkisi  çok  sıkı  olduğu  için  toplumla  ilişkisini de  bence  belirlemektedir.

Entellektüelin  kimlik  sorunuyla  yakın  ilişkisinin  beslendiği  yer  siyaset  arenasıdır. Kimliği olan bir entelektüel sınıf

Siyaset arenasının nefes almasını sağlar. Kamu çıkarına sadece ama sadece doğruyu söyler. Gerçekliğin zedelenmesini önler.

Nevval Sevindi – vatandasfikri.com – 22.1.2024  

 

Bu Üyenin Diğer Yazıları
CUMHURİYETİN YÜZÜ KADINLAR
AYDIN KİMDİR?
DEMOKRASİ ve KÜLTÜR
SİYASET  
VATANDAŞ, CHP ve CHP’Lİ
HÜSEYİN BENEK

TOPLUMSAL  
KRİZLERİN TEMELLERİ
FİKRİ ADİL

ÖNERİLER  
UYUŞTURUCUNUN KİŞİLERE VE TOPLUMA ETKİLERİ
DERMAN ABİ

TOPLUMSAL  
DİNDAR, DİNSİZLER!!! DİNSİZ DİNDARLAR!!
SITDIK FANİ

TOPLUMSAL  
TARIM ve HAYVANCILIKTA ÜRETİCİ SORUNLARI
M.Akif GÖKALP

TOPLUMSAL  
CUMHURİYETİN YÜZÜ KADINLAR
Nevval SEVİNDİ

TARİH  
TÜRKLERİN TARİHDE YERİ ve ÖNEMİ
Tomris VAKANÜVİS

ŞİİR  
NORMALİ AŞMAK!
AHSEN'E SEVDALI

SİYASET  
CHP TARTIŞMANIN KEYFİLİĞİ
AYDIN FİKİRLİ

GELECEK  
YAPAY ZEKA ve METAVERSE NEDİR?
Şahin KAHİN

Reklam

“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."

                                    M.Kemal Atatürk


Adrese Git
Sitemiz en iyi 1024 x 768 çözünürlükte ve Internet Explorer ile görüntülenir...
EpoxSoft