|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
Mehmet Bekaroğlu ile söyleşi |
MEHMET BEKAROGLU İLE MİLLİ GÖRÜŞ'ÜN BÖLÜNME SÜRECİNİ BİRGÜN GAZETESİNE ANLATTI
4 Mayıs 2000 tarihinde yapılan Fazilet Partisi kongresindeki gelenekçi-yenilikçi çekişmesinin sonucunda, lider kadroları Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç'tan oluşan "yenilikçiler", kongreyi kaybetti. Aynı kadro, Fazilet Partisi'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasından sonra Saadet Partisi'ne katılmadı ve AKP'yi kurdu.
"TÜSİAD'LA DA GÖRÜŞTÜLER"
Erdoğan ve Gül'ün başını çektiği ekibin Milli Görüş'ten kopuş sürecinin canlı tanığı, o dönemin Fazilet Partisi'nden Mehmet Bekaroğlu, "Yenilikçi arkadaşlar, iç iktidar seçkinleri karşısında tutunmak için uluslararası iktidar odaklarının desteğini keşfetmişti" diyor. Bekaroğlu, "Gül ve arkadaşları TÜSİAD'la da görüşüyorlardı ama ne derece 'ilişkileri' vardı, bilemiyorum" diyor.
'GÜLEN İLE YÜRÜTEMEZLER'
28 Şubat olmasaydı AKP olmazdı" diye belirten Bekaroğlu, "Soros ve benzerlerinin desteklediği birçok liberal aydın, AKP'nin kuruluşunda önemli rol aldı" dedi. AKP ve Gülen arasındaki ilişkiye dair konuşan Bekaroğlu, "Aralarında sağlam bir ilişki olduğunu düşünmüyorum. Statüko ile hesaplaşmada işbirüği söz konusu ama böyle gitmez" diye konuştu. Bekaroğlu, Gülen ekibinin Kürt sorunu konusunda da milliyetçi olduğunu söyledi.»
MEHMET BEKAROGLU 2000 YILINDAKİ FAZİLET PARTİSİ KONGRESİ'Nİ, ANLATTI:
Tayyip Erdoğan ve arkadaşları 'dünya gerçeklerini' keşfetmişti Erdoğan ve Gül'ün başını çektiği ekibin Milli Görüş'ten kopuş sürecinin canlı tanığı Bekaroğlu, "Yenilikçi arkadaşlar, yerleşik iç iktidar seçkinleri karşısında tutunmak için uluslararası iktidar odaklarının desteğini keşfetmişlerdi ve almışlardı" diyor
4 Mayıs 2000 tarihinde yapılan Fazilet Partisi kongresi, bugünkü AKP'nin temellerini atan bir sürerin yaşanmasına ön ayak olmuştu. O günün canlı tanığı Mehmet Bekaroğlu'na göre yeni gelişen Anadolu sermayesi uluslararası sisteme entegre olmak istiyor, faize karşı olan bir ekibin de bunu yapamayacağını biliyordu. AKP'nin kuruluş sürecindeki tartışmalar bugünü anlamamız açısından da bizlere ışık tutuyor. Bekaroğlu anlattı:
AKP'yi oluşturan yenilikçi kadroların Milli Görüş'ten kopmalarında giderek büyüyüp küresel piyasaya açılan tslami sermayenin rolü neydi?
Bence "İslami sermaye" sorunlu bir tanımlama, "Anadolu sermayesi" demek gerekir. Büyüyüp küresel piyasaya açılan Anadolu sermayesi AKP'nin kurulmasındaki önemli dinamiklerden biridir. Erbakanjın sistemle giriştiği mücadele dolayısıyla sıkışmaları elbette bir faktördü ama esas mesele Milli Görüş gömleğiydi. Bu gömlek yırtılmadan uluslararası sisteme eklemlenmek mümkün değildi. Faize bu kadar olumsuz bakan bir anlayışın sermayeyi tatmin etmesi mümkün değildi. Erbakan'ın ve
Milli Görüş'ün tasfiyesini en çok Anadolu sermayesi istemiştir.
Sadece bahsettiğiniz sermayedarlar mı yoksa, Gül ve arkadaşlarının Türkiye'deki geleneksel TÜSİAD sermayesiyle de ilişkiye geçtiğini düşünüyor musunuz?
TÜSİAD'la görüşüyorlardı elbette ama ne derece "ilişkileri" vardı, bilemiyorum. Fakat merkez medyanın Fazilet Partisi'nin kapatılması, bölünmesi ve AKP'nin kurulmasında çok önemli rolü oldu. Merkez medya da bildiğiniz gibi büyük sermayenindi.
Erbakan ekibi ile yenilikçiler arasındaki o dönem temel ayrım noktaları nelerdi?
Görünürde yönetim anlayışı, siyaset tarzı gibi farklar vardı. Ama esas sorun, Yenilikçilerin iktidara gelmek ve orada kalmak için dünya gerçeklerini keşfetmiş olmalarıydı. Yenilikçi arkadaşlar, yerleşik iç iktidar seçkinleri karşısında tutunmak için uluslararası iktidar odaklarının desteğini keşfetmişlerdi ve almışlardı. Bunu sağlamak için de en başta Kemal Derviş'in başlattığı ekonomik programı kesintiye uğratmayacakları sözünü vermişlerdi. Oysa Erbakan Hoca'nın kendi ekonomik programı vardı ve bu program, uluslararası sermaye ve onun Türkiye'deki temsilcilerini rahatsız ediyordu.
28 Şubat AKP'yi yarattı gibi bir söylem sıkça kullanılıyor. Siz 28 Şubatçıların Fazilet Partisi'nin bölünmesinde bizzat rol oynadığını düşünüyor musunuz? Yoksa yenilikçiler sadece ortadaki fırsatı mı iyi değerlendirdiler?
Bu konuyu "Siyasetin Sonu" kitabımda ayrıntılarıyla anlattım. 28 Şubat'ı planlayanlar çok önceden Refah Partisi'nin parçalanması gerektiğini söylemişlerdi. 28 Şubat bu parçalanmayı/bölünmeyi hazırlayan en önemli olaydır. Sadece parçalanma değil, kitleleri AKP'ye yönlendirmeyi sağlayan da 28 Şubat baskılarıdır. 28 Şubat olmasaydı AKP olmazdı.
Gül ve arkadaşları sizce askerlerle ya da ABD ile o dönemde görüşmüşler midir?
Yenilikçi ekipten çok sayıda arkadaşın asker v£ ABD/AB ile temasları bilinen bir konudur. Bazı isimlerin tek işi haline gelmişti bu. Mesela; Fazilet Partisi adına Avrupa'ya giden Vecdi Gönül'ün, yenilikçileri demokrat, gelenekçileri "dinci, Şeriatçı" diye tanıttığı o dönem konuşulmuştu.
Küresel sermayedarlar (Soros vb) o dönemde AKP'nin kuruluş ve gelişiminde sizce rol oynamış mıdır?
Soros'u bilmiyorum ama Soros ve benzerlerinin desteklediği birçok liberal aydın AKP'nin kuruluşunda önemli roller almışlardır. Benim "liberal öğretmenlerimiz "dediğim taife, AKP'yi kuran arkadaşlara uluslararası destekçi konusunda çok katkı yapmıştır.
Kürt sorunu konusunda o dönemde aranızda farklar var mıydı?
Erbakan Hoca'nın Kürt sorunu konusunda düşünceleri biliniyor. Hoca'nın ceza aldığı Bingöl konuşması bu düşüncelerinin özetidir: "Önce besmele vardı, siz geldiniz Türküm doğruyum, çalışkanım dediniz. Kürt çocuğu da ben de Kürdüm, ben de doğruyum, çalışkanım dedi". AKP'yi kuran arkadaşların o dönemde Kürt sorunu konusunda kendilerine ait olan bir çözümlerinin olduğunu duymadım. Sadece liberal öğretmenlerin söylediklerini tekrarlıyorlardı.
Peki bugün AKP'nin Kürt sorunundaki politikalarını nasıl değerlendirirsiniz?
AKP'nin Kürt sorunu konusunda hâlâ belirlenmiş bir politikasının olduğunu sanmıyo.rum. 2005'teki Diyarbakır konuşmasında' olduğu gibi cesaretli çıkışları olsa da Başbakan, güvenlik konseptinden henüz çıkabilmiş değil. En son yanındaki şahinler kendisini "PKK'yi ez, imha et, iyi Kürtlerle anlaş" diye özetlenebilecek bir reçeteye razı etmişler gibi görünüyor.
Zaman gazetesi ve çevresi neden PKK'ye karşı şahin bir mücadele tavrını destekler oldu?
Bu çevrenin şahin politikaları benimsemelerine şaşmamak gerekir. Bunların ideolojik yönelimleri bu politikalara uygundur; Fethullah Hoca her zaman milliyetçi- mukaddesatçı- devletçi bir çizgi izlemiştir. Televizyonlarındaki "Tek Türkiye" dizisi yıllarca devam ediyor. Bunların bakış açısını ortaya koyan iyi bir ölçüdür bu dizi.
4 Mayıs 2000 tarihinde yapılan Fazilet Partisi kongresinde Milli Görüş geleneğinde bir ilk yaşanmıştı. 1998-2000 arası dönemi Fazilet Partisi'nde, parti yönetiminde daha fazla söz sahibi olmak isteyen "yenilikçiler" ile Milli Görüş
Hareketi'nin kurucuları olan "gelenekçiler" arasında çekişmeler yaşandı. Gelenekçi-yenilikçi çekişmesinin sonucunda, lider kadroları Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye, Mehmet Bekaroğlu'nu FTipi cezaevlerine karşı çıkan bir Milli Görüşçü olarak tanıdı Mehmet
Bekaroğlu: Refah Partisi'nden 21. Dönem Rize Milletvekili seçilerek siyasete atıldı. 2000'li yılların başlarında Hikmet Sami Türk'ün Adalet Bakanı olduğu dönemde, F Tipi Cezaevlerinde siyasi tutuklulara yönelik insanlık dışı uygulamalara ve Hayata Dönüş Operasyonu'na karşı verilen insan hakları mücadelesinde aktif olarak yer almış, cezaevlerinde yaşanan ölümlerin durdurulması için yoğun çaba sarf etmişti. RP'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının ardından bu partinin devamı olan Fazilet Partisi'ne geçti. FP'nin kapatılması sonrasında, politikaya FP'nin devamı olarak kurulan Saadet Partisi'nde devam etti. SP'den genel başkan yardımcılığı görevinde iken istifa etti. Şu anda aktif siyasi yaşamını HAS Parti'de sürdürüyor.
Gülen cemaati ile AKP arasındaki ilişki sağlam bir ilişki midir yoksa menfaate mi dayanmaktadır? Gülenciler ile Erdoğan ve çevresi arasında bir husumet ya da geçmişe dayanan geleneksel bir ayrım var mıdır?
Sağlam bir ilişki olduğunu düşünmüyorum. Husumet değil ama Milli Görüşçüler ile Nurcuların olaylara bakışları hiçbir zaman aynı perspektiften olmamıştır. Şu anda statüko ile hesaplaşmada bir işbirliği söz konusu ama bu böyle gitmez. Fethullah Gülen ekibinin siyasette ağırlıklı bir şekilde görünüyorlar izlenimi yanılgıya sebep oluyor. Nurculuk esasen bir "iman kurtarma/siyasetten uzak durma" temeli üzerine kurulur. Milli Görüşçüler'in ise toplumsal ve siyasal alanda sözleri vardır. Milli Görüşçüler, faiz ve serbest piyasayı hazzetmezler. Aslında, Türkiye Müslümanları çok ciddi bir şekilde "Müslümanlar nereye gidiyor?" diye sormaya başladı. Erdoğan ile Cemaat hesaplaşır mı bilemiyorum ama bu ülkede tarihi geri planı dolayısıyla "Milli Görüşçüler" de diyebileceğimiz kesimle giderek siyasallaşan Gülen tipi Nurculuk arasında ciddi bir tartışma başladı bile. Bana kalırsa gelecekteki siyaset bu tartışmadan çıkacak. Abdullah Gül ve Bülent Arınç'tan oluşan "yenilikçiler", kongrede, Abdullah Gül'ü Recai Kutan karşısında genel başkan adayı olarak gösterdi. Gül'ün seçimi kaybetmesiyle "gelenekçilere yenilen yenilikçiler", Fazilet Partisi'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının ardından 2001 Temmuz'unda kurulan Saadet Partisi'ne katılmayıp, tam iki ay sonra, 2001 Eylül'ünde AKP'yi kurdu.
BİRGÜN Gazetesi'nin Mehmet Bekaroğlu ile söyleşisidir.
|
|
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|