KÜRTLERİ ANLAMAYA ÇALIŞIYORUM

İlk çıkış noktaların da haklılık payları vardı, kültürel baskılar yapılıyordu, kimlikleri yok sayılıyordu, devletin gelenegi bu olmuştu, sadece Kürtlere karşı mı yok, herkese böyleydi, san ki Türklere yapılmadı mı? Devlet karşı devrim paronoyası içindeydi Dersim olaylarının yaşandığı dönemi düşünelim, her yer de ya halifecisin, ya padişahcısın, ya ajansın, ya muhalefetsin, ya bir azınlık grubuna mensupsun denilerek baskı yaşanmıştır.

Bu devrimlerin kaderidir, yalnız bizim devletliler işi abarttı devrimden 50-60 yıl sonra da paronoya devam ettiler yani normalleşmeye gecemedik bir türlü hala paronoyalarla olaylara yaklaşıyoruz. Bu nedenle barışmak da zorlaşıyor…

Devletin paronaysı var dı, ama artık yok, Kürtlerin yok mu? Bence var… TC düşmanlıgı, her aksaklıktan devleti sorumlu tutma paronayası sen vatandaşlık yapmazsan devlet devletlik yapamaz… Vergini vereceksin, elektirik faturanı yatıracaksın, kurallara uyacaksın sonra da devlet devletliğini yapmadı mı, bir aksilik oldumu tepki göstercek ve sorumlularından hesap soracaksın. Ama, görüyorum ki hep suçlu devlet, yol yapılmamış devlet, su getirilmemiş devlet, okul acılmamış devlet ya iş makinalarını, okulları yakanlar. Sorumluluklarını yerine getirmeyen yerel yönetimler…  Bunları aşarız, küçük küçük reformlarla…. İşte burada herkes birbirini dinlemeli ve anlamaya çalışmalı, Ben Kürtleri/Türkleri anlamaya çalışıyorum, barış için anlamak, anlaşmak gerek…

Bunlar çok kolay aşılacak sorunlar, Bence dillendirilmeyen bir sorun var, diyelim ki barış acaba bu neden mi inşaa edilemiyor, bu plan bagımsız devlet kurma planları mı?

Diyelim ki bagımsız devlet kuruldu, Dünya o kadar birbirine enteğre olurken bagımsız devlet olma ihtimali gittikce zorlaşıyor… Dogalgazla bagımlısın, petrolle bagımlısın, güvenlik anlaşmalarıyla bagımlısın, ekonomik anlaşmalarla bagımlısın, TC devletinin planları AB ile entegre olmakken, hadi tersine hareket edildi ve herşey göze alındı ve devlet kuruldu…

Kürtlerin cogunluğu bölge dışında yaşıyor(6-7 Milyonu Türk bölgesinde kalacak)  ne olacak Türkiye de yaşamaya devam edecekler mi??? Düşünene büyük bir soru… Cevabı ise o kaos anlarında ne olacagı belli olmaz... Diyelim ki bagımsız Kürdistan kuruldu, Barzani ile anlaşmak, Irak Merkezi Hükümetiyle anlaşmak, Suriye devletiyle anlaşmak, Hele hele İran pusuda duruyor bu coğrafyada anlaşmamak için bir bahane bulunur, ya Kürtsündür, ya Türksündür, ya Sunnisindir ya Şiisindir bu bölgede anlaşmak mı çok zor, daha kolayı TC devleti ve Türklerle anlaşılır neden mi? Bu bölgede aksaklıklarına rağmen en demokrat halk Türkler ve ülke Türkiye devleti de ondan… Ayrıca aynı dinin mensublarıyız, aynı devletin vatandaşlarıyız, aynı tarihi kültürün içinden gelmişiz… Yalnız izlenimim Kürtlerin ters yolda olduğudur… Yani demokrasi, barış, degil ortadoğudaki bataklığa doğru… Halklara yazık ederiz… Son görüntüler se komik…

Son görüntüleri izledim Biji Serok Obama diye slogan atıyorlardı ve eleler de ABD bayrağı, bizim de müttfikimiz ama, Türkiye bayrağına alerjin olsun ABD bayrağına olmasın, şaştım kaldım… Peşmerge yardıma geliyor muş, bunun sembolik olduğunu bilmelerine rağmen bu kadar abartmayı anlayamadım, zaten Peşmergeye yardım eden kim? Özgür Suriye Ordusu yardıma geliyor muş, ÖSO kim yardım ediyor? Kapılarını acarak sıgınanları kim kabul ediyor? TC Devleti degil mi? Bunu gölgeleyerek TC yi suçlayan bir el iki halka da zarar verecek, gördüğümüz zarar yetmez mi?

Bu karmaşanın için de en aklı başın da üç ses var biri İmralıdan geliyor, Kürtler ve Kürt siyasetciler bu sesleri dinlemeliler…  Birincisi Apo, İkincisi ise Altan Tan, Üçüncüsü ise Hrant Dink, Diyarbakır da bir seminer deki sesi dinlenilmesi gerekiyor… Apo'nun Nevruz mesajından bazı başlıklar…

-Yüreğinde barışa bir yer açan, sesimize kulak veren herkesi, tüm Türkiye'yi asırların dayanışma ruhuyla bir olmaya çağırıyorum.

- Bizler gencecik fidanları, canları, aşkları, emekleri kül eden savaş ateşini, yine böyle bir günde, geçtiğimiz Newrozda söndürmüş ve barış için büyük bir dirilişin meşalesini yakmıştık.

- Sevgili Türkiye halkı! Tarih bize göstermiştir ki eğer kararlı bir barış önderliği sergilenmezse tarihsel sorunlar bildiğini okur ve genellikle çok kayıplı dönüşümlerle cevaplarını üretirler. Önümüzde en yakıcı bir şekilde cevap bekleyen şey, birbirini tekrarlayan darbelerle mi yoksa tam ve radikal bir demokrasiyle mi yola devam edeceğimiz sorusudur.

- Barış savaştan daha zordur ama her savaşın da mutlaka bir barışı vardır. Biz direnirken korkmadık, barışırken de korkmayacağız.

- Kadınlar, biriktirdikleri büyük özgürlük ve eşitlik potansiyelinin yanında, demokratik toplumsal gelişmeye ekledikleri yeni etik ve estetik değerlerle bu barışın asıl taşıyıcısı olacaklardır. Barış için herkesi yükümlülük almaya devam ediyor…

Herkes barış için gereken yükümlülükleri yerine getirmelidir… Burada Leyla Zana dan bahsetmeden gecersek ayıp olur, o da barış için gerekli adımlarını atarak yükümlülüklerini yerine getiriyor, biz de her yerde yüksek sesle barış istegini dille getirelim, barışa katkısı olan herkesden Allah razı olsun…

Uzun yılların verdiği şitdet ortamı kafamızı karıştırdı anlaşılan, bu kafa karışıklığının sonu hayırlı görünmüyor. Ak Parti iktidarı elinden geleni yaptı, devlet gelenegini degiştirdi, barış görüşmelerin de büyük adımlar attı… Kürt sorunu denemez noktadan buralara gelindi… Buradan geri gidilsin isteniyorsa, savaş isteniyor demektir… Türkler hiçbir dönem de savaştan çekinmemişlerdir, bunu zaten bölgede ki herkes bilir, tarihi gerceklerdir. Yalnız savaşma nedenimize iyi bakalım, dindaş olduğumuzu unutmayalım, vatandaş olduğumuzu unutmayalım, her bunca cana neden olan savaşa son verelim…  Kaybedilen canları düşünerek, ona göre barış görüşmelerine devam edelim etmeyelim…

Kürt siyasetcilerin den ve halkın dan ricam Barışın sesi olan Altan Tanı, Leyla Zana yı dinlesinler… Ayrıca Hrant Dink,i Diyarbakır da, bir seminer de "batılılar biz Ermenileri gaza getirdi, Türkler ve Ermeniler zarar gördü, siz Kürtleri gaza getiriyor, siz ve Türkler zarar görecek diyor," ve devam ediyor. "Sizi batılılar Türklerden daha çok sevemez onlar çıkarlarını sever çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yaparlar diyor," ve uyarıyor. Bu barış sesleri daha çok çıkmalı, hepimzin sesi barışa destek için çıkmalı önerisiyle… Türklere geldiğimiz de ise…

Zaten, Türklerde çok seslilik var, dolayısıyla çoklu düşünmeye ve sorunlarını öyle çözüm bulmaya alışıklar… Siz de bunu zannediyorsunuz ki paniklediler yok öyle şey… Artık karşılıklı bir güven olsun ve barış canları yaşatsın… Bunu da aynayı kendimize tutarak yapabiliriz…

Düşünmek gerek, vatandaşı olduğum devlete katkım nedir, ne bekliyorum diye, düşünmeliyiz, hem de çoklu düşünmemiz gerekir, bu hepimiz için gerek, düşünelim öneririm, Dünya ve Türkiye Halklarına barış dileklerimle… Selam, sevgilerimle...

Not: Kobani günü ilan edilmiş Dünya kamuoyunun dikkati oraya cekmeye calışılacak gayet normaldir ama provakasyonlara çok dikkat edilmeli ve demokratik sınırlar içinde tepki gösterilmelidir düşüncesiyle...

Hüseyin Benek --- Ekim 14 --- vatandaşfikri.com