|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
HÜKÜMET HİZMET GERİLİMİ |
HÜKÜMET HİZMET GERİLİMİ!!
Bana göre iki tarafın da hataları var, hükümet tarafı hükümet olduğunu unutarak devlet gibi, hareket etmeye başlamasıdır, bu yasa yaparım her şeye muktedirim düşüncesidir ki tepki gösterilmesi normaldir.
Hizmet ise dini hassasiyeti yüksek bir sivil toplum örgütüdür ve hükümete bir yere kadar baskı yapabilir ama ortak gibi hareket etmesidir ki yanlıştır, ancak koalisyonlar da görülen ortaklıklarla hükümete ortak olunabilir ki hizmet böyle hareket ettiğini düşünüyorum.
Benim 10 yıl önce hizmetin siyasetle bu kadar haşır neşir olmaması gerektiği düşüncemi hizmetin gazetesin de(Zaman) yazan sevdiğim yazarları e-posta ile uyarmıştım…. Ama benim asıl eleştirim iktidara olacaktır ve gerilimi iktidar isterse ortadan kaldırır isterse artırır. Buralara kadar taşıması da tarafların sınırlarını aşma halidir olamamasını temenni ederdim…
Bu sorunu üç aşamalı ele alalım bir Hükümet, iki hizmet, üç bu tarafların savunuculuğunu gazetecilik sınırlarını aşarak yapan medya grubları olarak…
Hükümet: Hükümet tarafı hükümet olduğunu unutarak devlet gibi, hatta demokratik olmayan bir devlet gibi hareket etmeye başlaması önce gezi olaylarına ardından da dersane olaylarına neden olmuştur. Bu durum yasa yaparım her şeyi etkilerim, yasa yaparım insanları günahtan korurum, oysa ki günahtan kişiler kendi iradeleriyle uzak durmaları gerekmez mi? İrade egitimi verelim ama iradelerine karışmayalım degil mi? Yasa yaparım dersaneleri kapatırım, benim kafama uyan yerleri açarım, uymayanları kapatırım düşüncesidir ki tepki gösterilmelidir. Nitekim tepki gösterilmektedir, asıl tepki düşünsel gösterilmelidir, ilkesel gösterilmelidir ki yapıcı olsun, düşmanlıklara neden olmasın, toplumsal sorunları ortadan kaldıralım derken sorun yaratılmasın. Düşünsel tepki nasıl gösterilmelidir karınca kararın ca kanatimce şöyle..
i- Biz sistem olarak neyle idare ediliyoruz, demokrasi olduğu idia edilen bir sistemle, burada seçilenler devletin yürütme yanı olan iktidarı ele alır işleri yürütürler. Onu da demokratik ilkelere ve evrensel demokratik hukuk kurallarına dikkat ederek yaparlar. Ama biz kafamıza göre sistemi uygularız derseniz, o zaman başka… Seçilecekleri bir merkez den belirler, bunların verecegi kararları, uyacagı kuralları bir merkezden alırsanız buna ne denir hükümeti elinde bulunduran partinin yetkilileri ve üyeleri cevap versin isterimmm…
ii-Yasama daki durum demokratik sisteme zarar verecek kadar Yürütmenin etkisinde olan bir durumdur, bu gün olmamıştır iktidar güçünü elinde tutan bütün iktidarlar aşagı yukarı böyle davranmıştır. Ama güç el degiştirdikce bazıları demorat olmuş bazıları da antidemokrat olmuş yada ilan edilmiştir. Ama bu ilkeler bizim parti iktidardaysa farklı, muhalefetdeyse farklı algılanarak savunulur hal almıştır. Demokrasi ilkemiz de bir iki yüzlülük hepimiz de var, ister kişisel isterseniz toplumsal özgürlükler ve seçme seçilme özgürlükleri ciddi sorunlu, bu sorun Yasamada yasa yapılırken hükümetin gölsesinde hazırlanılması demokrasinin temel ilkesi olan güçler ayrılığını yok eder haldedir. Bir vekil hükümetin içraatlarını eleştiriyor, nasıl eleştirirsin bizim partimizin kararını diyerek parti, milletvekilini ihraç istemiyle disipline sevk ediyor, ne disiplinli demokrasi degil mi? Oysa ki ilkeli demokrasi olsa böyle olmaz dı…
iii- Erdoğan, cemaati vesayet sistemi kurmak istemekle suçlayıp, muhalefet dâhil herkesi milli iradeye sahip çıkmaya çağırıyor, dün askeri vesayette karşı birlikte hareket ettiği Hizmeti bugün vesayetcilikle suçluyor. Öte yandan Hizmet devlet içinde kadrolaşmayla suçlanıyor, Hizmet bir ay önce mi kadrolaşmaya başladı? Başbakan zamanında niye tavır almadı gibi sorular kafa karıştıyor… Ayrıca ne istediniz ki vermedik, bir kurumu size bağlamadık mı gibi acıklamalar da hükümetin hala ustalaşamadığını göstermektedir.
Hizmet: Dini hassasiyeti yüksek bir sivil toplum oganizasyonudur ve hükümete bir yere kadar baskı yapabilir, toplumun taleplerini iletir, tepkilerine aracılık eder, demokrasi böyle işler. Ama bu sivil toplum örgütü hükümete ortak gibi hareket edemez, o karşı taraftadır, yani sivildir, kamu görevi degil toplumsal olarak görevlidir. Ancak hizmet koalisyonlar da görülen ortaklıklar gibi hükümet ortağı olduğu izlenimi verecek kadar siyasetin içine girmiştir. Hükümeti gerekli gereksiz savunmuşlardır, hizmetin tepki de haklı olmasına rağmen, haklılığını bu hükümetvari tavrı gölgelemiştir. Bana göre hükümeti desteklerken biraz daha sınır koymalıydı hizmet.
i- İktidar güç demektir, bu güç fiziksel güçün yanı sıra devlet imkanlarının da paylaşılması güçüdür ki bu paylaşım ilişkisisi olan siyasete girilmesi dini hassasiyeti yüksek hizmeti yıpranmasına neden olacaktır. Hizmet her kesimden tarafların takdiri alan hizmetlere imza atmış dünya genelin de egitim organizasyonları gercekleştirmiş, benim dahil birçok kesimiz sempatisini kazanmıştır. Bu son olayda bu kadar yüksek perdeden olayın tarafı olmaması gerektiğinin düşünülmesine neden olmuştur.
ii- Hizmetin felsefesi geregi siyasi olarlara fazla karışmadığı inancı hepimiz de vardı, siyasetle arasına bu iktidara kadar hep mesafe koymuş olmasına rağmen bu iktidar da mesafeleri kaldırmış iktidarın bir çok eleştirilmesi gereken yerde bile eleştirmeyerek desteklemesi son olay da direk hizmete ait bir sorun gibi dersaneleri savunuyor izlenimi vermesi, diger toplumsal sorunlar da sessiz kalınarak, kendilerini ilgilendiren mesleler de yüksek ses vermek hizmete karşı güvenimizi erezyona uğratmıştır. En büyük kayıp toplum da güven kazanmış hizmetin güven kaybetmesi olacaktır. Bu mesele de bu iki tarafın savunuculuğuna soyunan kişi ve grublar da kendilerini yıpratmışlardır, bu gibi tartışmalar da doğrudan taraf olmak yerine çözüm önerileri sunulması dah iyi olurdu kanatindeyim…
iii- Hizmetin tavrı ise demokrasi, basın özgürlüğü gibi özgürlükleri savunmak üzere temel hak ve hürriyetleri savunma iddiası dayanmaktadır. Aynı Hizmete yakın basın Organları gezi olayların da özgürlüklerden yana degil hükümeten yana tavır almış ve bu nedenle her iki taraf da demokratik tavır takınıyoruz tavrın da fazla inandırıcı olamışlardır. Ama yasa yaparım kapatırım tavrı gercekten de ne ekonomik özgürlüklere nede demokratik özgürlüklere sığmamaktadır. Devletin gerekli gördüğü alanları teşvikle öne çıkarması normaldir, ama öte yandan kapatması demokratik hükümet sınırlarını aşacak bir durumdur, eleştiri ve tepki hakkını gerektirir. Nitekim hükümet bu konuda ki kararını uzun vadeye yaymıştır, iyi de yapmıştır. Zaten bu tartışmalar da kamuoyu çok etkilenememiş sadece taraflar kendileri söylemiş kendi taraftarları da dinlemişlerdir. Yalnız şunu belirtmeden yapamacağız hizmet bu tartımada daha akıllı9ca taktikler ve dökümenlar kullanmıştır. Bir gazetenin yayınladığı eski bir tarihe ait belge ise bana göre bu güne kadar neden saklandı sorusunu akla getirmektedir. Asıl medya güven endeksi zarar gördüğünü düşünüyor medyanın durumuna da bakarak yazımıza devam edelim isterseniz…
Medya: İki tarafın destekciliğini, avukatlığını yapan medya ise zaten güven sorunu olan, medyamı da hepten güvensizlik ateşini yakmıştır. Medya'nın görevi kutsaldır, haber verir, bu haberlerle insanlar kanaat oluşturur, bu kanaatlarla seçimler yapar, yardımlar yapar, olaylara ve kişilere, kurumlara karşı tavırlar belirlerler…. Ya haber yanlıysa, ya konuşan, yazan yazar, gazeteci bir tarafı fanatik bir şekil de savunuyorsa, şunu diyebilirmiyiz, bunlar gazeteci degil, deriz…. Neden deriz Başbakan tutuklanan gazeteciler için diyor, onlar bir örgütün mensublarıdır gözaltına alınmarı bundandır. Haklı olabilir, gazetecilik sınırlarını zorlamışlardır, ya hükümeti savunmak için gazetecilik sınırlarını zorlayanlara ne demeli… Şimdi ister iktidar, ister Hizmeti bu tartışmalar da gazeteci kimliğini gölge de bırakacak şekil de desteklemesi avukatlığa soyunması bir gazeteciye yakışır mı? Bir gazeteciyi ben birkaç defa izledim sanki iktidar partisinin profesyonel siyasetcisi, öyle konuşuyor ki önce ya il başkanı dedim, ya da ilçe başkanı sonra anladım ki gazete yöneticisi ve eski milletvekili…. Evet gazeteciler, yazarlar sizlerin de düşüncesi olacak, bir siyasi partiyi destekleyeceksiniz, bir sivil toplum örgütünü destekleyeceksiniz, ama her şeyden önce gazeteci olduğununuzu, yazar olduğunuzu ve bu nedenle kamıu görevi yaptığınızı unutmayacak, bu söylediklerinizin kayıt altına alındığını yarın yani gelecekte sizin karşınıza çıkacagını düşünerek tartışmalar da tarafsızlık kaybedilmemelidir. Yoksa meslegin güvenilirliliğine ve saygınlığına zarar verirsiniz ama asıl sizlerin saygınlığı ve güvenilirliği ortadan kalkar…
Her neyse bu tartışmalar bize gösterdi ki taraftarlığımız da toplumsallığımızı unutmayalım, biz isteyelim, ya da istemeyelim toplum da degişik kişi, grup, inanç farklılığı yada aynı inancı farklı alğılayanlarla birlikte yaşıyoruz, bu tartışmalar bittiğinde de yaşamaya devam edecegiz, işte tam bu nedenlerle karşılıklı saygıyı aşacak söylemler için de olmamalıyız der, tartışmaya evet saldırıya hayır, tartışmaya evet doğruyu aramak amaç olması kaydıyla, ama ben haklıyım, sen haksızsın tartışmaları genel de tartışmayı körükleyecek, suhuletle çözülecek tartışmalar da gerlim tırmanacaktır.
Gerilim ise bizi doğru arayışı olan düşünceye dayalı tartışmalardan uzaklaştıracaktır, karşıdakinin haklılığı haksızlığı önemli olmayacak sadece haklı çıkmaya çalışacagımız tartışmalar hepimizi yıpratacak toplumal dokuya zarar verecektir…. DİKKAT…DİKKATT!!!
Sonuç olarak bir taraf da İslami hassasiyeti yüksek bir Hizmet diger tarafta da İslami hassasiyeti yüksek hükümet duruyor, bu iki taraf da ülkemizin kurumudur, kuruluşudur tartışırken birbirilerine zarar versinler istemeyiz, tartışılsın ama bel altı saldırılar olması dileriz.
Düşüncelerimiz projelerimiz önemli ama ne için toplum için, ülke için biz toplum için yaptığımız şeyleri topluma zarar verir hale getirirsek ki çok tartışmayı da öyle yapıyoruz sorun büyür hepimizi sorun çukuruna çeker… Karşılıklı saygıya dayalı doğru arayışı için düşünsel tartışmaları beceren toplum olmak dilegiyle selam ve sevgilerimle….
Hüseyin Benek --- www.vatandasfikiri.com Aralık 13 – Kastamonu/Tosya
|
|
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|