|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
açlık ve yoksulluk sınırı |
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonunun açıkladığı 2011 açlık ve yoksulluk sınırları
AÇLIK ve YOKSULLUK SINIRI
DÖRT KİŞİLİK AİLENİN AÇLIK SINIRI 882 LİRA, YOKSULLUK SINIRI 2.872 LİRA
ENFLASYONDA ARTIŞ EĞİLİMİ…
MUTFAK ENFLASYONU AYLIK YÜZDE 1 ORANINDA YÜKSELDİ. SON ONİKİ AYLIK ARTIŞ YÜZDE 8,06 ORANINDA OLDU.
Ramazan’da tutulan bir aylık oruç, açlık ve yoksulluk içindeki milyonlarca kişinin yıl boyunca karşı karşıya olduğu yaşam koşullarının olumsuzluğunu –bir kez daha- görme ve hissetme imkanı sağladı.
TÜRK-İŞ tarafından, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak için 24 yıldan bu yana her ay düzenli olarak yapılan “açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmasının Ağustos 2011 sonuçlarına göre, dört kişilik bir ailenin yapması gereken toplam harcama tutarı bir önceki aya göre 8,71 lira yükseldi. Mutfak enflasyonundaki bir aylık artış yüzde 1 olarak hesaplandı.
Yapılan hesaplamada, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 881,79 lira düzeyinde belirlendi. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 2.872,29 lira oldu.
Önceki yılın aynı döneminde açlık sınırı 815,99 lira ve yoksulluk sınırı 2.657,95 lira olarak hesaplanmıştı. Bu tutar dikkate alındığında fiyat artışlarının mutfak harcamasına 65,80 lira ve toplam aile bütçesine 214,34 lira ek yük getirdiği görülmektedir. Ücret/maaş artışlarıyla bu ek yük kısmen karşılanmaktadır. Ancak milyonlarca çalışanın elde ettiği gelir düzeyi dikkate alındığında, ailesiyle birlikte temel ihtiyaçlarının karşılanmasında “yoksunluk” içinde bulunduğu görülmektedir.
Aşağıdaki TÜRK-İŞ ve TÜİK verilerinin yer aldığı şekilden de görüleceği üzere; yaz mevsiminin etkisiyle geçtiğimiz aylarda gerileyen gıda fiyatları son oniki ay itibariyle, tekrar yükselme eğilimindedir. Aşağıdaki şekilde, Türk-İş endeksindesin oniki ay itibariyle gıda fiyatları endeksi gerilemenin ardından biraz yükselmiş ve fakat yaz mevsiminin etkisiyle son iki ayda tekrar gerileme eğiliminde olmuştur.
Gıda harcaması çalışmasına temel alınan beslenme kalıbında yer alan ürünlerin fiyatlarında Ağustos 2011 itibariyle gözlenen değişim şöyledir:
Süt, yoğurt, peynir grubunda; süt fiyatlarında bazı fiyat ayarlamaları olmasına rağmen ortalamada değişiklik olmadı, aynı şekilde yoğurt ve peynir ortalama fiyatı da bu ay aynı kaldı.
Et, tavuk, balık, sakatat, bakliyat gibi ürünlerin bulunduğu grupta; geçen ay genelde et ürünlerinde fiyat artışı olurken zam görmeyen kıyma etin kilogram fiyatı bu ay 70 kuruş arttı, diğer et ürünlerinin fiyatı değişmedi. Tavuk ve yumurta fiyatı bu ay artarken, av mevsiminin başlamasına günler kala kültür balıklarının fiyatı biraz yükseldi. Sakatat ürünlerinin (ciğer, yürek, böbrek) fiyatları bu ay yine aynı kaldı. Bakliyat ürünlerinin (nohut, mercimek, kuru fasulye, barbunya vb) fiyatı bu ay genel olarak aynı kaldı, sadece barbunya fiyatı biraz geriledi.
Mevsim şartlarına bağlı olarak ucuzlayan meyve ve sebzenin mutfak harcamasına olumlu katkısı -bu ay devam etse de- azalmaya başladı. Geçtiğimiz ay 2,67 lira olarak hesaplanan yaş sebze-meyve ağırlıklı ortalama kilogram fiyatı bu ay 2,59 liraya geriledi. Bu gerilemede meyve fiyatlarının etkisi ağırlıklı oldu. Hesaplama sepetinden kayısı, çilek gibi bu ay nispi olarak pahalı olan meyveler çıkarılınca, geçtiğimiz ay 3,06 lira olan meyve ortalama kilogram fiyatı bu ay 2,75 liraya geriledi. Sebze fiyatları ise ortalamada biraz arttı. Yapılan hesaplamada -her zaman olduğu gibi- pazarda bol bulunan ve satılan ürünler temel alındı.
Ekmek, pirinç, un, makarna gibi ürünlerin bulunduğu grupta; bu ay herhangi bir fiyat değişikliği tespit edilmedi. Son grup içinde yer alan gıda maddelerinden; tereyağı, margarin, zeytinyağı ve ayçiçeği yağı fiyatı bu ay değişmedi. Siyah ve yeşil zeytin fiyatı da aynı kalırken, bal, reçel, pekmez, şeker ve tuz ürünlerinden sadece şeker ve reçelin fiyatı yükseldi. Baharat ürünlerinden (kimyon, nane, karabiber, vb) karabiber ve kimyonun fiyatı artarken, yağlı tohum ürünlerinden (ceviz, fındık, fıstık, ayçekirdeği vb) fındık ve antep fıstığı zamlandı. Bu ay çay, ıhlamur ve salçanın fiyatı da değişmedi.
“Açlık ve Yoksulluk Sınırı” çalışmasında hesaplamaya temel olan gıda maddelerinin fiyatları, Konfederasyonumuzca piyasadan, market ve semt pazarları sürekli ve düzenli dolaşılarak doğrudan tespit edilmektedir. Çalışma bu niteliğiyle bağımsızdır ve tüketici fiyatlarındaki artış eğilimini yansıtan “öncü gösterge” niteliği taşımaktadır. Kuşkusuz hesaplanan “yoksulluk sınırı” tutarı ücret düzeyi olmayıp, haneye girmesi gereken gelir toplamını ifade etmektedir.
AÇIKLAMALAR
Çalışanların, kendilerine ve ailelerine saygın yaşam düzeyi sağlayacak bir gelir elde etmeleri esastır. Yoksulluk, genel anlamıyla, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamama durumu olarak tanımlanmaktadır. Yoksulluk sınırı tutarı, bir ailenin, insan onurunun gerektirdiği zorunlu ihtiyaçları karşılayabilmesi için yapması gereken harcama düzeyidir.
Türkiye’de bu konuda düzenli bir çalışma bulunmamaktadır. TÜRK-İŞ, varolan bu eksikliği gidermek amacıyla, Aralık 1987’dan bu yana düzenli olarak her ay, gıda harcaması tutarını ve buradan hareketle açlık ve yoksulluk sınırını açıklamaktadır.
Türkiye’de yoksulluk sınırı ve yoksulluğun boyutları ile ilgili ilk resmi çalışma TÜİK tarafından 14 Nisan 2004 günü açıklanan “2002 Yoksulluk Çalışması”dır.
Çalışanların, kendilerine ve ailelerine yetecek bir ücret almaları gereği açıktır. Ancak temel ihtiyaçların karşılanabilmesini sağlayacak ve refahtan pay almasını mümkün kılacak ücretin hesabı nasıl yapılacaktır? İşçinin yaşam standardını sürdürmesi ya da iyileştirmesi için gerekli olan tutar ne kadar olmalıdır? Kuşkusuz bu ve benzeri soruların cevabını vermek kolay değildir. Gerekli olacak tutarın hesabı, yaşam standardı ve tüketim alışkanlıklarına da bağlı olarak kişiden kişiye, hatta ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir.
İşçinin ailesiyle birlikte, insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi sağlayabilecek harcama tutarını belirlemek için yapılabilecek hesaplamalardan biri, beslenmeye ilişkin ihtiyaçların belirlenmesidir.
Dengeli beslenebilmek için, yetişkinlerin ihtiyaç duyacağı kalori miktarı ile çocukların yaşlarına göre gerekli olan kalori miktarının ne olması gerektiği hakkında bilimsel araştırmalar yapılmıştır. Sağlığın korunabilmesi için bu kalorileri sağlayacak besin miktarları yanısıra, gerekli protein, yağ ve karbonhidrat miktarları konusunda da belirlemelerde bulunulmuştur. Bu kapsamda, farklı büyüklükteki aileler için toplam besin ihtiyacı hesaplanabilmektedir.
TÜRK-İŞ’in bu çalışmasında, dört kişilik bir ailenin, bilimsel olarak belirlenmiş beslenme kalıbı temel alınmaktadır. Anılan beslenme kalıbı, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Teknolojisi Yüksek Okulu’ndan sağlanmıştır. Günlük kalori ihtiyacının hesabında, hem yetişkin kişiler hem de genç ve çocuk nüfus dikkate alınmaktadır. Buna göre yetişkin işçi için 3500, yetişkin kadın için 2300, 15-19 yaş grubundaki erkek çocuk için 3200 ve 4-6 yaş grubundaki çocuk için 1600 kalorilik liste temel alınmıştır.
Çalışmada kullanılan besin grubunda şu besin maddeleri yer almaktadır:
Birinci grupta; süt, yoğurt, peynir… İkinci grupta; et, tavuk, balık, sakatat ürünleri, yumurta, kuru bakliyat (nohut, mercimek, kuru fasulye, barbunya vb)… Üçüncü grupta; meyve ve sebze… Dördüncü grupta; ekmek, makarna, pirinç, bulgur, un, irmik, diğer tahıl unları… Beşinci grupta; tereyağı, margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı, zeytin, yağlı tohum (ceviz, fındık, fıstık vb), şeker, reçel, marmelat, bal, pekmez, tuz, baharat (kimyon, karabiber, pul biber, nane vb), çay, ıhlamur, salça…
Araştırmada, dört kişilik bir ailenin fizyolojik ihtiyaçları ile tutarlı, yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak için gerekli olan kalori sayısı ve bunu karşılayacak besinlerin cins ve miktarı temel alınmaktadır. Ankara’da çalışanların yoğun olarak alışveriş yaptıkları market ve semt pazarları ayda iki-üç kez dolaşılarak fiyatlar derlenmekte ve yapılması gereken asgari düzeydeki gıda harcaması tutarı hesaplanmaktadır.
“Açlık Sınırı” dört kişilik bir ailenin, sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için bir ayda gıda için yapması gereken asgari harcama tutarını tanımlamaktadır.
İnsan onuruna yaraşır düzeyde yaşam sürdürebilmek için gereken harcama tutarı, hiç kuşku yok ki, gıda ile sınırlı değildir. Gıda harcaması yanında giyim, konut, ulaşım ve diğer ihtiyaçlar için gerekli tutarın da ayrıca hesaplanması gerekmektedir. “Yoksulluk sınırı” zorunlu ihtiyaçlar için yapılması gereken toplam harcama tutarını ifade etmektedir.
Gıda dışındaki zorunlu harcamaların tutarını ayrıntılı olarak ve tek tek hesaplamak için kullanılabilecek, “beslenme kalıbı” benzeri bir bilimsel ve objektif yöntem -maalesef- mevcut değildir. Bu tutarın hesaplanmasında, genellikle aile bütçesi yöntemi kullanılmaktadır. Ailelerin elde ettiği geliri ve temel ihtiyaçları için yaptıkları harcamaları gösteren çalışmalardan yararlanılarak bir hesaplama yapılabilmektedir. Diğer bir ifadeyle, ailelerin toplam harcamaları içindeki “gıda” payı temel alınarak gıda dışı harcamalara ulaşılmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından, aile bütçesine yönelik anket çalışması yapılmaktadır. TÜİK, ülke genelinde yaptığı anket ile ailelerin elde ettiği geliri ve tüketim harcamalarını bulmaktadır. TÜİK’in 2003-2004 Hanehalkı Tüketim Harcamaları Anketi’ne göre “gıda harcamaları”nın toplam tüketim harcamaları içindeki payı yüzde 30,70 oranındadır.
TÜRK-İŞ çalışması sonucu açıklanan yoksulluk sınırı tutarı, işçinin eline geçmesi gereken ücret düzeyi değildir. Bu değerlendirme eksik bir yaklaşımın ifadesidir. Yoksulluk sınırı tutarı, ailenin yapması gereken insan onurunun gerektirdiği harcama düzeyidir ve bir bakıma, haneye girmesi gereken toplam gelirin alt sınırını ortaya koyan önemli bir göstergedir. Ancak çoğu zaman, ücretli çalışan ailenin tek gelir kaynağı olduğundan yoksulluk sınırı tutarı olması gereken ücret düzeyi olarak görülmektedir.
TÜRK-İŞ’in bu çalışmasıyla hesaplanan gıda harcama tutarında, aylar ve yıllar itibariyle meydana gelen değişimi yansıtan oranları enflasyon verisi olarak değerlendirmek de ihtiyatlı bir yaklaşımı gerektirmektedir.
Konfederasyonumuzun yirmi dört yıldan bu yana her ay düzenli olarak yaptığı gıda harcaması tutarındaki değişim, bir bakıma TÜİK’in açıkladığı tüketici fiyatlarındaki değişimin yönünü ortaya koyan öncü gösterge niteliğindedir. Nitekim 1988-2010 yıllarını kapsayan dönemdeki TÜİK “tüketici fiyatları endeksi”ndeki artış ile birlikte tüketici fiyatları içinde önemli alt harcama grubu olan “gıda harcamaları”ndaki yıllık ortalama değişim TÜRK-İŞ’in “gıda harcaması ile kıyaslandığında -neredeyse- paralel bir gelişme hemen dikkati çekmektedir.
Ancak, yinelemek gerekir ki, bu çalışma, tüketici fiyatları endeksi olarak değerlendirilmemelidir.
Dar gelirli ailelerin elde ettiği gelirin yeterli ve dengeli beslenme için gerekli harcamaları bile karşılayabilecek düzeyde olmadığı açıktır. Aileler, düşük düzeydeki geliriyle beslenme ve beslenme dışı harcamaları karşılayabilmek için çeşitli malların fiyatlarını da dikkate alarak tüketim malları arasında tercihte bulunmak zorunda kalmaktadır. Çoğu zaman fiyatı yüksek olan gıda maddeleri yerine fiyatı düşük olan gıda maddelerini seçmektedir.
Bu durumda olan aileler, büyük bir olasılıkla beslenme dışı harcamalarının (kira, ulaşım, yakıt, elektrik ve benzerleri) bir kısmını da beslenme harcamalarından kısarak elde edebilmektedir. Sonuçta, gelir düzeyinin düşük ve yetersiz olması, dar gelirli kişi ve ailelerin sağlıksız ve dengesiz beslenme yapmasına yol açmaktadır.
TÜRK-İŞ tarafından hesaplanan açlık ve yoksulluk sınırı tutarları ile elde edilen gelir arasındaki fark, çalışanların içinde bulunduğu geçim sıkıntısının boyutlarını ortaya koyan önemli bir gösterge olmaktadır.
|
|
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|