İÇERİK Detay YAZARLARIMIZ
:: Anasayfa
:: Haberler
:: Yazarlar
:: Sesli Makale
:: TARIM
:: ÇEVRE/DOGA
:: KENT ve YAŞAM
:: SAĞLIK
:: BİLİMSEL GELİŞMELER
:: İNANÇ
:: SİYASET
:: ÇALIŞMA HAYATI
:: DÜŞÜNSEL
:: TOPLUMSAL
:: SAGLIK İÇİN SPOR
:: KİŞİSEL GELİŞİM
:: EKONOMİ
:: EGİTİM
:: YARGIDAN
:: GÜVENLİK
:: TEKNOLOJİ
:: HOBİLER
:: MAĞAZİN
:: TOPLUMSAL YÖNLENDİRME HABERİ
:: DOGAL AFETLER
:: ULUSLARARASI(DİPLOMASİ)
:: KÜLTÜR-SANAT
:: İNSANLIK
:: TARİH
:: İLETİŞİM
Genç Yazarlarımız
Reklam

İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!

H.z. Muhammed


Adrese Git
EROL GÖKA, NEDEN SİYASETE GİRDİGİNİ AÇIKLADI

Erol Göka ile siyaset ve son siyasi durumun degerlendirilmesi

1- Neden siyasetin dışındaydınız; neden şimdi siyasete atıldınız?


Bakın 27 Şubat günü, böyle röportajlar yapabilmemizde bile (ilk bakışta görünmese de) çok büyük katkıları olan Erbakan Hocamız Hakka yürüdü. Rahmetli, yaşamının neredeyse son anına kadar siyasetin içinde olmasını, siyasetin bir tür cihad olduğu fikriyle izah ediyordu. Bu fikir bana çok ama çok açıklayıcı geliyor ama eninde sonunda bir Müslüman'ın Müslümanca fikridir. Biz ne yapıp edip siyasetin önemini anlatabilmek için herkesin anlayabileceği ve kendisini bulabileceği bir cevap vermeliyiz. Öncelikle söylemeliyim ki, ben her zaman siyasetin içindeydim ama mer'i siyasetin içinde aktif değildim. Aklımın yettiği her an üzerime vazifeymiş gibi, dünyanın, insanlığın nereden gelip nereye gittiğiyle ilgili sorulara cevaplar vermeye çalıştım. Düşündüklerimin her satırını diğer insanlarla paylaşmaya gayret ettim. Ülkemizdeki "ileri" demokrasi (!) nedeniyle memurlar mer'i siyasette yer almadığından sadece bu faaliyetlerle yetinmek durumundaydım. Üniversite kadrosuna geçince aktif siyasete faaliyete katılmam için engel kalmadı. Kendisini her zaman takdirle izlediğim, kendisinden emin olduğum, dünyaya ve insanlığa ilişkin aynı kaygıları, aynı gelecek tasarımını paylaştığımızı bildiğim, mazlumların temsilcisi olduğuna inandığım Numan Kurtulmuş kardeşimden zarif bir teklif alınca da duraksamadım. Kaldığımızdan yerden devam edelim: insan için yapılabilecek en kapsayıcı ve en kısa tanım, onun hem "siyasi" hem "manevi varlık" olduğu şeklindedir. Bu varlık tanımları gereğince "siyasete ve inançlara ilişkin tavrı ne olursa olsun her insan, her eylemiyle dinin ve siyasetin içinde hareket eder" demek bile mümkündür. Aralarındaki bu kopmaz bağ nedeniyle, din olmayı hak eden her inanç, siyasi önermeler de geliştirmiş, siyasi varlık oluşumuzu, yani dünyada yaşanan hiçbir şeye kayıtsız kalamayacağımızı insandan, toplumdan, özgürlükten ve adaletten yana tavır almamız gerektiğini bize hatırlatmıştır. İyi baktığınızda hemen görürsünüz: Gerçek dinin bu önermesi, kapitalist sistemdeki temsili demokrasiden bile ileri bir demokrasi vaadini içinde barındırır. Aslında, özgür insana ve eşitliğe dayanan demokrasi ile çıkara dayalı kapitalizm, doğaları icabı çelişiktir. Bu yüzden de modern zamanlarda siyasetin kapsamı daraltılmış; önce ekonomi ile siyaset ayrıştırılarak mülksüzleştirmeye karşı siyaset kurumu aracılığıyla direnme olanağı ortadan kaldırılmış, din de siyasete mümkün olduğu kadar karışamayacağı bir biçimde sivil alana bırakılmıştır. Günümüzde temsili demokrasilerin yaşadığı en büyük yapısal kriz, siyasetin kapsamındaki bu daralma nedeniyledir. Gündelik hayatın bir çok alanında söz söyleme hakkından mahrum bırakılan siyaset, toplumsal tercihlerin siyasal kararlara dönüşmesine aracılık etme imkanını önemli ölçüde yitirmektedir. Yani dostum, siyasetin içindeydim hep, onu anlatabilmek için ettim bunca sözü..


 2- Türkiye'de bugün bir çatışma ortamı var mı? Varsa kimler arasında? Yoksa niçin öyleymiş gibi şekilleniyor söylemler?


Çok zor bir soru. Reel siyaset zaviyesinden bakıldığında hepimizin gördüğü, ülke gerçekliğiyle ilgisi olmayan, siyasi figürlerin kendi varlıklarını meşrulaştırmak için uydurdukları, kışkırttıkları çatışmalar var. Hani her akşam haberlerde birbirlerine birçok şey söyleyip duruyorlar ya? Bizimle ülke gerçekliğiyle hiçbir ilgisi yok reel-siyasetteki bu çatışmaların. İnsanlığın, bölgemizin kaderinin belirlendiği "Füze kalkanı" konusunun bile Meclis'te hiçbir parti tarafından gündeme getirilmediği, acilen çözülmesi gereken bir problem olan "başörtüsü" konusunun bile istismar edildiği reel-siyasetin sözüm ona çatışmalarını bir kenara bırakalım? Sosyopsikolojik zaviyeden bakıldığında bir çatışma var mı? Hem var hem yok? Toplumun kendisini daha modern sanan kesimleriyle, bugüne kadar ezildiklerini, horlandıklarını düşünen ve şimdi iktidardaki hükümeti destekleyen kesimler arasında bir çatışma var gibi görünüyor. Bu kesimler kendilerini 12 Eylül 2010 Referandumu'nda net olarak ortaya koydular. Ama yine de dikkatle baktığımda ben toplumun böyle keskin kutuplara ayrıldığı görüşünde değilim. Toplumda kutuplaşma yok, reel-siyasetin kutuplaştırıcı berbat tarzından etkilenmeler var kanaatindeyim. Gerçek çatışma ise eski vesayetçi sistemin devamından yana olanlarla, yeni bir Türkiye isteyenler arasında yıllardır olduğu gibi bugün de sürüp gidiyor. Son yıllarda nihayet, yeni Türkiye isteyenler galebe çalmaya başladılar ve 12 Eylül 2010 Referandumu'yla birlikte kesin muzafferiyetlerini ilan ettiler. Yani aslında o çatışma da büyük ölçüde bitti.


3- Gelecekte çatışmanın tarafları kimler olacak?


 Toplumumuzda belirgin bir çatışma yok ama oldukça kırılgan bir yapımız, birkaç büyük fay hattımız var. Etnik ve mezhebi fay hatları bunların en önemlisi; üstelik sürekli olarak içeriden ve dışarıdan bu fay hatları kırılsın toplum fragmante olsun diye uğraşıyorlar. Bu fay hatları ya yeni Türkiye'nin içinde kaynaşıp sağlamlaştırılır ya da ileride büyük çatışmalara neden olabilir. O zaman sorunuzun cevabı, "Nasıl bir yeni Türkiye?" sorusunun cevabına bağlı. Öyle anlaşılıyor ki, vesayetçi sisteme karşı mücadele ederken yanımızda bulunan dostlarımız (şimdiki Hükümet), yepyeni, özgürlükçü bir anayasa ile tüm sorunlarını çözüme kavuşturmuş, fay hatlarını sağlamlaştırmış bir Türkiye kurma konusunda pek hevesli değiller. Türkiye, uluslar arası sistemin içinde, egemenlik ilişkileri pek değişmeden kalsın istiyorlar. Rahmetli Erbakan'ın deyimiyle onların vesayetçi sisteme karşı mücadeleleri "pansuman" yapmak ya da kendilerinden olanları egemen kılmakmış gibi görünüyor. Bu saptamam doğruysa, önümüzdeki dönemin asıl çatışması, gerçek değişim isteyenlerle, bu kadar değişim yeter diyenler arasında olacak galiba.


4- İslâm coğrafyasındaki hareketlerde kitle iletişim araçlarının ve sosyal paylaşım sitelerinin ne denli etkili olabildiklerini gözlerimizle gördük. Gelişen teknoloji, daha karmaşık ve kurgu gücü yüksek (Matrix, LOST, Prison Break vs.) yapıtlar Müslümanların ve Türk toplumunun düşünce yapısında nasıl değişmelere sebep olur?


 Çok teşekkür ederim çok güzel, çok zekice bir soru. Enteresan bir zamanda yaşıyoruz; kitle iletişim teknolojileri aklın, havsalanın almayacağı kadar gelişti. Yirmi yıl önce bazı düşünürlerin işaret ettiği "küresel köy" gerçek hale geldi. Ancak ne var ki, tüm insan ilişkilerini özellikle gençlerin zihinsel işleyişini baştan aşağı değiştiren bu yeni durumu, dünya sisteminin derin güçleri dışında kimse fark etmiyor. Dünyayı yönettiğini sanan liderler, bilgisayar kullanmayı bile bilmiyor. Son zamanlarda kafamı en çok bu değişim meşgul ediyor. "Aşk Her şeyi Affederse? Teknomedyatik Dünyada Aşk ve Ahlak" kitabımda, bu değişikliklerin insan ilişkileri ve duygusal yaşantı boyutuna dikkat çektim ama inanın tek tek bireylerin ve onların oluşturduğu grupların zihin işleyişlerindeki değişiklikleri yeni yeni fark ediyorum. Ulaştığım sonuçları yakında sizinle paylaşırım. Şimdilik sadece şu kadarını söyleyeyim: Bugüne kadar bu meselelere kafa yoran kimseler olarak, yazıyla ve sözle iş gören zihinlerin birbirlerinden tamamen farklı işlediklerini biliyorduk. Kitle iletişim teknolojileriyle "ikinci sözlü kültür" çağına girdiğimiz sanıyorduk. Yanılmışız. Kitle iletişim teknolojilerini kullananlar, insanlık tarihinde görülmedik bir zihin yapısına sahip oluyorlar. Eski bilgilerle bu insanları, özellikle gençleri anlamamıza imkan ihtimal yok. Demek ki, sırf bu nedenle olsa bile İslam dünyasında olan biteni tam anlamıyla kavramak uzak olduğumuzu itiraf ediyorum. Kaldı ki işin bir de en az bu nokta kadar karışık jeostratejik boyutu var. Konuşanlar boşa konuşuyorlar, sadece laf ebeliği yapıyorlar.


 5- 20 sene sonra toplumumuzun zihin yapısında nasıl bir değişim bekliyorsunuz?


2023 tarihi şimdiden zihinlerimize kazıldı. Elbette Cumhuriyetimizin 100. yılında ülkemizden ve toplumumuzdan çok şey bekliyoruz. Ben sadece bir gerçeğe işaret etmek istiyorum. Belagata, abur cubura sığınmamalı, işi gücü bırakıp büyük düşünür, büyük sanatçı, büyük bilim insanı yetiştirmeye bakmalıyız. Bunun için de milletimizin, gençlerimizin önünü açacak özgürlükçü, demokratik yenileşmeler yapmak mecburiyetindeyiz. Demokratik bir toplumda özgür bireyler, geleceğimizin teminatı olmalıdır. Yoksa büyük büyük konuşup atıp tutarken hiç bilmediğimiz bir dünyada nal toplarız. Bakın futbolda dünya üçüncüsü olduk diye övünürken gelişmeleri anlayamadığımız ayak uyduramadığımız için şimdi tepetaklak diplere doğru yuvarlanıyoruz.


6- Soğuk Savaş'ın ardından tek kutuplu bir yapının ortaya çıktığı dünyamız bugün hangi yöne gidiyor?Diğer milletler nasıl bir sosyolojik ve psikolojik değişim sergileyebilirler; reaksiyonları neler olabilir?

 

Obama'nın seçilmesini bir milat olarak görüyordum. Wikileaks'i de bir milat olarak görüyorum. Bu miladın koordinatlarını, uzantılarını biz asla bilemeyeceğiz ama sistemin derin güçleri tarafından enine boyuna hesaplanmış görünüyor. Şunun için "milat" diyorum bu kadar bilgisizliğime rağmen. Artık küresel dünyanın bilinen zengin(leşen) Kuzey- yoksul(laşan) Güney şeklinde devam edemeyeceği anlaşılmış bulunuyor. Mutlaka sistemi rahatlatacak bir önlem lazım. Bunun için işe vezirlerini feda ederek başladılar. Wikileaks bunun aracıydı; kendilerine bağlı ülke liderlerine bize güvenip cebinizi doldurmayın, her sırrı faş ederiz dediler. Öyle sanıyorum ki, halkların nispeten memnun olacağı sosyal adaleti bir parça daha sağlamış, daha özgür görünen bir sisteme doğru yönelecekler. Böyle bir değişim rüzgarı, bizim gibi ülkelerdeki halkları şaşkın düşürecektir. Kolay kolay anti-emperyalist politikalar arenada kendisine yer bulamayacaktır. Biz böbürlenmekten önümüzü göremezken sistem kendisini yeniliyor ve yakında bizi şaşkınlıktan kıpırdayamaz hale getirecek.

www.habertepe.com sitesinden alınmıştır.

 

SİYASET  
VATANDAŞ, CHP ve CHP’Lİ
HÜSEYİN BENEK

TOPLUMSAL  
KRİZLERİN TEMELLERİ
FİKRİ ADİL

ÖNERİLER  
UYUŞTURUCUNUN KİŞİLERE VE TOPLUMA ETKİLERİ
DERMAN ABİ

TOPLUMSAL  
DİNDAR, DİNSİZLER!!! DİNSİZ DİNDARLAR!!
SITDIK FANİ

TOPLUMSAL  
TARIM ve HAYVANCILIKTA ÜRETİCİ SORUNLARI
M.Akif GÖKALP

TOPLUMSAL  
CUMHURİYETİN YÜZÜ KADINLAR
Nevval SEVİNDİ

TARİH  
TÜRKLERİN TARİHDE YERİ ve ÖNEMİ
Tomris VAKANÜVİS

ŞİİR  
NORMALİ AŞMAK!
AHSEN'E SEVDALI

SİYASET  
CHP TARTIŞMANIN KEYFİLİĞİ
AYDIN FİKİRLİ

GELECEK  
YAPAY ZEKA ve METAVERSE NEDİR?
Şahin KAHİN

Reklam

“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."

                                    M.Kemal Atatürk


Adrese Git
Sitemiz en iyi 1024 x 768 çözünürlükte ve Internet Explorer ile görüntülenir...
EpoxSoft