İÇERİK Detay YAZARLARIMIZ
:: Anasayfa
:: Haberler
:: Yazarlar
:: Sesli Makale
:: TARIM
:: ÇEVRE/DOGA
:: KENT ve YAŞAM
:: SAĞLIK
:: BİLİMSEL GELİŞMELER
:: İNANÇ
:: SİYASET
:: ÇALIŞMA HAYATI
:: DÜŞÜNSEL
:: TOPLUMSAL
:: SAGLIK İÇİN SPOR
:: KİŞİSEL GELİŞİM
:: EKONOMİ
:: EGİTİM
:: YARGIDAN
:: GÜVENLİK
:: TEKNOLOJİ
:: HOBİLER
:: MAĞAZİN
:: TOPLUMSAL YÖNLENDİRME HABERİ
:: DOGAL AFETLER
:: ULUSLARARASI(DİPLOMASİ)
:: KÜLTÜR-SANAT
:: İNSANLIK
:: TARİH
:: İLETİŞİM
Genç Yazarlarımız
Reklam

İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!

H.z. Muhammed


Adrese Git
KENT VE YAŞAM(Kent sorunları)

KENT VE YAŞAM(Kent sorunları)

KENT VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ

Kentler insanca yaşam alanı olarak değerlendirdiğimiz de insanların mutluluğuna hizmet etmelidir. Çünkü yapılan her şey insan için yapılmıştır, yapılmalıdır ama bir dikkatle. İnsan için kent planları, insan için doğadan yararlanmak, insan için teknoloji derken, kent estetiğini ve doğal dengeyi düşünerek ve koruyarak kentler inşa etmemiz ve de yaşamamız lazımdır. Bu dengenin bozulmaması için tarım topraklarının inşaata açılmamasından alınca, akarsuların ve yeraltı sularının temiz tutulması ile birlikte havanın temiz tutulmasını da içine alarak, çevrenin ve maddenin doğal yapısını koruyan bir dengeyi sağlamamız lazımdır.

 Kentlerin nüfus yoğunluğu dikkate alınınca çevre kirliliğine de önemli kaynaklık yaptıklarını görüyoruz. Kentlerin çevresine zarar vermeleri en önemli sorunlar arasındadır. Bu nedenle kent kurumları ve kentliler çevreye zararı en aza indirmeyi amaçlamalıdırlar. Bunu atık sulasın arıtılması, trafiğe çıkan araçların eksoz kontrollerinin yapılıp eksoz gazı salınımı ölçülerin üzerinde olanların trafiğe çıkışının engellenmesi, deterjan, kozmetik ürünleri gibi kimyasalları da en az seviyede kullanılmasıyla, ısınmada kullanılan yakıtların niteliklerini artırılmasıyla, doğal gaz gibi çevreye az(duman) karbondioksit yayan yakıtların kullanılması sağlanarak ya da ısınmayı en az derece de tutarak çevreyi az kirleten bir kent ve kentli olmak için çalışılmalıdır. Isınma oda sıcaklığıyla örneklendirilmektedir, bu oda sıcaklığı 15-30 arasında normal kabul edilmekte, biz ise ortalaması 20-22 dereceyi ve daha altlarını az enerji yakmanın bir yolu kabul ediyoruz ve öneriyoruz. Az enerji yakmak demek havayı az kirletmek demektir bunu biliyoruz. En önemli sorunlar arasında çevre sorunları görülüyorsa bizce öyle, gelecekte daha da artacak ve kentleri yaşanmaz hale getireceğimizi düşünüyoruz. 

Böyle önemli bir sorun getirisi az  veya getirilerimizi engelliyor diye es geçersek bir tutam ot için uçurumdan düşen hayvan dan farkımız kalmaz. Bu sorunun çözümüne her kurumun katkısı olmalı/sunmalıdır. Eğitim kurumları çevreye duyarlı insanlar yetiştirmeli, biz kentliler kenti ve çevreyi kirleten kirleticileri kullanmaktan uzak durmalıyız. Valilik ve Belediyeler kirletenleri uyarmalı uyarıları dikkate almayanlara cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.

 Başka bir çevre sorunu ise yeniden kazanılabilecek atıkların kazanılmasıdır. Bu katı atıkların yeniden kazanımı konusu gündemimize daha tam anlamıyla girmemiştir. Yeniden kazanım hem çöp yığınları azaltacak hem de dünya kaynaklarının savurganca kullanılmasının önüne geçecektir.  Çevreye duyarlı bir kent, kurum, kişi artık zorunlu hale gelmiştir. Çevre bilincimiz ise öncelikle korumakla sorası için de geri kazanılması mümkün olanları geri kazanmakla, ortaya çıkar.  Kirleticileri tespit edelim ve bunları hayatımızdan çıkaralım, bu mümkün değilse zorunlu olanları en az kullanalım veya bunların yerine daha az kirleten maddeleri tercih edelim. 

Size bir kirletici örneği piller, bize ve çevreye ne kadar zarar verdiğini şu bilgilerden anlıyoruz.  Atık pillerin sebep olduğu hastalıklar başında, nörolojik bozukluklar, merkezi sinir sistemi hastalıkları, kanser, böbrek ve karaciğer hastalıkları gelir. Pillerin insan sağlığına ve çevreye çok büyük zararları vardır. Piller cıva, kadmiyum, kurşun, çinko, mangan, lityum, demir, nikel, kobalt ve kimyasal maddelerden üretilir.

Günlük yaşamın görünür unsurlarından olmasa da endüstriyel piller büyük bir çevre kirliliği yaratıyor. İçeriğinde yüzde 0.0005’ten fazla cıva ve yüzde 0.002’den fazla kadmiyum içeren piller yasaklanacak. Cıva sinir sistemine zarar veriyor, kadmiyum kanserojen ve kurşun da kan dolaşımı ve sinir sistemini bozuyor. AB ülkelerinde 160 bin ton normal pil, 190 bin ton endüstriyel pil ve 800 bin ton da akü satılıyor. Pillerin geri dönüşüm için toplanması konusunda bazı Avrupa ülkeleri daha önce kendi ulusal programlarını uyguluyordu; örneğin Belçika’da pillerin 59, İsveç’te ise yüzde 55’i geri dönüşüme tabi tutuluyor. Bizde bu pillerin geri dönüşümünün oranı nedir acaba? Bu sadece pillerden kaynaklı kirlilik ya da başka kirleticiler, başka kirleticileri hiç düşündünüz mü? Deterjanlar farksız mı? Çevreyle ilgili bir kaç soru soralım kendimize ne cevaplar bulacağız. Bu çevre bilincimizi gösterecektir. Çevre kirliliğinin önüne eğitimli, çevre bilinci yük kişilerle geçebiliriz.  

Biz çevreyi korurken çevrede bizi korur. Fikri Adil 

 

KENT SORUNU OLARAK GÜRÜLTÜ

 

Gürültü de kentlerde önemli sorunlar arasında yerini almıştır. Öteden beri gürültü vardı ama insan üzerinde psikolojik ve devamında fiziksel etkilerin olduğunu daha yenilerde(15–20 yıldır) öğrendik. Yorgunluk, uyku bozuklukları, dinlenememe gibi durumların gürültü kaynaklı olduğu düşünülmektedir. Bu sorunun çözümü için hepimize görevler düşmektedir. Hepimiz öncelikle gürültü yapmadan aracımızı çalıştırmayı, kornaları lüzumsuz kullanmamayı, müzik dinlerken komşumuzu rahatsız etmemeyi öğrenmeliyiz. Nasıl bir tiyatroda amaç oyunu ortamın kurallarına uyarak izlemekse kent yaşamında da amaç gürültü yapmadan ve kent kurallarına göre yaşamak olmalıdır.  Gürültü ile ilgili sorunlarda bağlı bulunduğunuz ilçe belediyesine başvurabilirsiniz. Gürültü konusunda ciddi yaptırımlar vardır, caydırıcı olacağını düşünüyorum.

 

 

KENT VE KURUMLAR

 

Kentlerimiz insan yoğunluğu dikkate alınınca ülke nüfusunun %75 ini barındırmaktadır. Burada yaşanan sorunlar daha çok kişiyi ilmesi etkilemektedir.  Bu kentlerde yaşayanların sorunlarını çözmek, ülkenin ¾ sorununu çözmek demektir. Bunun için çeşitli kurumlar oluşturulmuştur.  Bu kurumların başlıca görevleri yaşanan ve yaşanacak sorunları çözmektir. Bu kurumlar Valilik ve belediyelerdir.

Valilik güvenlik ve trafik düzeni ile ilgilenmekte, belediyelerde su, kanal, çöp toplama, Yol açma ve asfaltlama, park bahçeler işleriyle İl kültür müdürlükleri de kültürel etkinliklerle ilgilenmekle görevlidir. Bahsedilen sorunların ve çözüm önerileri sunmakta ki maksadım, bu sorunları öncelikle ben de yaşamaktayım ve benimle birlikte bütün kentliler yaşamaktadır. Bu sorunu yaşayan bizler bu sorunun çözümü için kurulan kurumlardan ve bu kurumları yönetenler den sorunları çözmelerini bekliyoruz ve hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Bu sorunlar üzerindeki eleştiri ve önerilerimi bir siyasi rakip gibi değil sorunları yaşayan ve çözümünü bekleyen bir vatandaş gibi yaşıyor, görüyor öylede değerlendirilmeyi umut ediyorum.

 

KENT SORUNU OLARAK TRAFİK

 

Kentleri incelediğimiz de en önemli sorun olarak trafik sıkışıklığı hatta tıkanıklığı ile şehirlerimiz gündeme gelmektedir. Büyük şehirlerimizin hemen hepsinde bu sorun yaşanmaktadır. En büyük nüfusu barındıran İstanbul’da bu sorun diğer kentlerimize göre daha çok yaşanmaktadır. Ben Ankara’da yaşadığım için Ankara’yı öncelik alarak bu sorunu değerlendirmeye çalışacağım.

Ankara dört milyon nüfusu ile ülkemizin ikici büyük şehri ve başkentidir. Burada kent merkezine trafik akışını sağlayan ana harteller(Caddeler, bulvarlar) vardır. Doğusundan İrfan Baştuğ cad. Hasköy’ü aynı zamanda havaalanını, Fatih cad. Keçiören’i merkeze yine Bağlum’u merkeze bağlayan Sanatoryum caddesi trafik sıkışıklığı izlenmektedir. Kuzeyden İvedik cad. Yenimahalle’yi, Etlik cad. Etliği merkeze bağlamaktadır, bu caddelerimizde de trafik yoğunluğu belli zamanlarda olmaktadır. Batıdan ise Eskişehir yolun da ve Fatih Sultan Mehmet bulvarın da trafik yoğunluğu olmaktadır. Güneyden merkeze akışın olduğu caddeler ise, Dikmen cad. Dikmen’i, Esat cad. GOP ve Esat’ı Libya ve Bağlar caddesi ise Esat, Seyran ve Zafer tepeyi merkeze güneyden bağlamaktadır. Güneydoğudan NATO yolunun devamı Tıp Fakültesi cad, Abidin paşa ve Ege mahallelerini, Mamak caddesi Mamak’ı Pilevne caddesi ise siteleri ve Hüseyin Gazi Mahallelerini Güney doğudan merkeze bağlamaktadır.  Merkezdeki cadde ve bulvarlar ise Atatürk bul. MK bulvarı Ziya Gökalp Caddesi, Çankırı caddesi, Hipodrom caddesi İstanbul caddesin de ve Tunalı Hilmi caddesin de ise gidiş geliş saatlerinde yoğunluk gözlenmektedir. 

Bu yoğunluğun nedenleri arasında ilk göze çarpan sorun toplu taşımın sağlıklı olmamasındandır. Toplu taşım araçlarıyla işine zahmetsiz gidemeyen vatandaşlar özel araçlarını tercih etmekte bu tercih de kent yaşamına trafik sıkışıklığı olarak yansımaktadır. Toplu taşım da sorunlar çözüldükçe araç trafiği de paralel bir şekilde azalacaktır. 

Toplu taşıma da öncelik raylı sistemlere (yeraltı treni), sonra otobüslere daha sonrada dolmuşlara verilmelidir. Taksilerin ise durak sistemini yaygınlaştırıp müşteri aramaktan vazgeçmeleri ve böylece trafik de daha az dolaşmaları yoğunluğun önüne geçecektir. Trafik sorununa neden olan başka bir yanlış davranış ise ana güzergâhlara araç park edilmesidir. Öyle bir park ediliyor ki caddenin genişliği 15-20 metre olsun iki yana araç park edildi beş metresi gitti, geriye 10 metre kaldı bu geliş gidiş olarak paylaştırılınca beşer metreye düşmektedir. Daralan yolda yolcu almak veya indirmek için duran araçlar yolu kapatacak demektir. Bu engellenerek araç trafiğinde rahatlama sağlanabilir. Ana güzergâh denince kastım toplu taşım araç yollarından bahsediyorum. 

Trafik sorununu çözmenin bir yolu da mesai başlangıç ve bitiş saatlerinin farklı zamanlara yayılmasıdır. A bakanlığı 8 de B bakanlığı 8.30 da c belediyesi 7.30 da başlayarak, öğle tatillerini yarım saat indirerek ve başlangıç saatleri dikkate alınarak mesaileri bitirilerek yoğunluğun önüne geçilebilir. Kamu kuruluşlarında çalışanların özel servisleri sınırlandırılarak, belediye otobüslerinden yararlandırılarak trafiğe çıkan özel servis sayıları da azaltılarak, trafiğe çıkan araç sayısı azaltılmış olur. Bu sorunun iler boyutunda uygulama ise trafiğe çıkan araç sayısını yarı yarıya azaltmayı amaçlayan plakların tek ve çift numaralarının ölçü alınarak bir gün tek diğer gün çiftlerin çıkması şeklindeki uygulamadır. Ama şu aşama bu uygulamayı uygulayacak kadar yoğunluk olmadığını düşünüyorum trafikte yaşanan sıkışıklık öncede bahsettiğim gibi  işe gidiş ve dönüş de görülmektedir. Ankara için böyledir, İstanbul için söylenebilir mi bilmiyorum. Buna rağmen bu yoğunluğun giderilmesi gerekmektedir. Ben genel de işe gidiş gelişlerim de toplu taşım araçlarından belediye otobüsünü kullanırım, yani bize, kent halkına lazım olan zaman yol tıkalı ise lazım olamayan zaman acık olması bizi açıkçası fazlada ilgilendirmemektedir. Bu sorunun çözümü mümkün, yolları belli kent yönetiminden sorumlu olanlardan bu sorunu çözmelerini bekliyoruz. Bu beklentilerimizde haklı olduğumuzu düşünüyoruz.

Araç park sorunu trafik sorununu nasıl tetiklediğinden bahsetmiştik, belediyeler yeni ruhsat verirken mutlaka araç otoparklarını da düşünmelidir. Araç parkları yeşil alan kadar önemli olup bu sorunun çözümü için siyasetçiler, akademisyenlerden ve şehir planlayıcılarından düşünce almalıdır. Bu sorunun çözümüne önerim ise uygun parkların altına otopark yapılarak alt otopark üst ise park olarak kullanılmasıdır. Ankara için uygun olan yerlere gelince güven parkın dolmuş duraklarının olduğu alana yapılacak otoparkın hem dolmuş duraklarını düzene sokacağı hem de orada kente yakışacak bir meydanın oluşturulabileceğini görebiliyorum. Bunun yanı sıra zafer çarşısı ve giyim sarayını da içine alan bir otopark yapılması Kızılay da otopark sorununu çözecektir.

 

KENT SORUNU OLARAK YOLLAR, KALDIRIMLAR

 

Kentlerimizde yaşanan başka bir sorun ise yol ve kaldırım yapımı ve bakımıdır. Bu sorun da belediyelerden ve diğer kurumlardan kaynaklı olarak iki haliyle ele alınmak gerekmektedir. Ana caddeler ve 12 metre genişliğin üzerindeki sokaklar Büyükşehir belediyelerinin sorumluluk alanındadır. Su ve kanalizasyon hizmetleri de büyük şehir belediyesinin sorumluluk alanındadır. İlçe belediyeleri ise 12 metrenin altındaki sokakların yapımı, bakımı ile bu sokakların ve caddelerin temizliğinin yanı sıra çöp toplama hizmeti vermektedir. Belediyelerden kaynaklı olanlar yol ihtiyacı varsa yolun yapılmasıdır. Diğer kurumlardan kaynaklı olan ise yolların kazılmasıdır. Yolların kazılmasının nedeni telefon, elektrik, doğalgaz ve kanal yapım çalışmalarından kaynaklıdır. Bu kurumlar kazılacak sokak ve caddelerin yapım aşamasından önce gereken kablo ve kanalizasyon ve temiz su borularını döşemelidirler. Bu nedenle yeni yol yapımı önceden ilgili kurumlara bildirilmeli ve bu bildirimi alan kurumlar yol yapım işi başlamadan buradaki alt yapı çalışmalarını bitirilmelidirler. Yol yapımı başladıktan sonra yapılan yerlerin kazılması gerekirse yasal düzenlemede yapılarak beş yıl kazılması yasaklanmalıdır. Böylece yapımdan önce alt yapının bitirilmesi sağlanmış olur ki bu yeni yapılan yerlerin bozulmasının önüne de geçer. Burada yol diye bahsettiğimiz kent içinde cadde ve sokaklardır.

 

KENT SORUNU OLARAK PARKLAR VE ORTAK ALANLAR

 

Kentlilerin karşılaştığı başka bir sorun ise park ve bahçelerin düzenlenmesi ve bakımıdır.  Bu parklardan büyük olan parklara büyük şehir belediyesi, küçük olanlara da ilçe belediyeleri bakmaktadır. Burada yapım işi ve bakım işi ikiye ayrılmakta iki sorunda zaman zaman yaşanmaktadır. Yapım işi için arsaların ayrılması imar planının yapılırken düşünülmesi gereken bir konudur. Planlama aşamasında park yeri ayrılması daha kolay olurken, planlama yapıldıktan sonra son derece zor olmakta hatta imkânsız olmaktadır. Park yeri olarak ayrılan arsaların park olarak değerlendirilmesinden sonra, bu alanlara yapılan parklardan kent halkının gönül rahatlığı ile yararlanabilmesi de sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumu değerlendirirken halkın rahatsız olduğu durumlardan yola çıkarsak daha iyi anlamış oluruz. a) Parklardaki ilk göze çarpan sorun köpeklerden ve orada bulunup rasgele insanları rahatsız edecek davranış sergileyen kişilerden kaynaklı sorunlar yaşanmaktadır. Temizlik ve park bakımı konusunda Ankara parklar ülke ölçülerinin üstünde, büyük parklarımızda güvenlik sorunu da yok, mahallelerdeki küçük parklarda güvenlik sorunu göze çarpmaktadır. Bu güvenlik sorunu gerçek nedenlere dayalı olduğu gibi kurguya dayalı olabilmektedir. Daha çok toplumdan kendini soyutlayanların yaptığı kurgusal güvenlik sorunudur. Bu güvenlik sorununun önüne emniyet teşkilatı ile belediyelerin işbirliği yapılmasıyla geçilebilir. Köpeklerden korkanlar için ise (bende korkarım) köpeklerin tehlikesiz olduklarına inandırmak/inanmamız çok zor olmaktadır. Bu nedenle köpek sahipleri köpeklerini iyi kontrol ederek bu kaygılarımızı yok edebilir. Asıl tehlike sokak köpekleri değil evde bunalan ev köpekleridir. Ben deneyerek sokak köpeklerinin saldırmadığını gördüm karşılaştığım 10-15 köpeğin üzerine üzerine gittim ve saldırmak bir yana benden kaçtılar. Parklarda yaşanan diğer bir sorun ise parkların paralı hale getirilmesidir. Paralı giriş, paralı su temini, otopark ücreti, rast gele kurulan çay ocakları ve büfelerin yanı sıra yakında oturak gruplarını da(pak) paralı hale gelecektir. Kamuya ayrılan alanlarla ticarete ayrılan alanlar bu kadar iç içe geçmemelidir. Nasıl ki denizlere ücretsiz girmek artık çok zorsa yakında parklara da girmek öyle zor olacağını öngörüyorum. Parkların ve yeşil alanların karşılaştığı bir sorunda reklâm panolarıyla parkların ve yeşilin kapatılmasıdır, kentler genel olarak yeşil alanın az olan yerlerdir. Birde buraları reklâm panolarıyla, muhtarlık binalarıyla, taksi duraklarıyla ve büfelerle görülemez hale getiriyoruz, yeşili adeta kentlilerden saklıyoruz. Bu sorunların birçoğu sadece kentte ve kentliye saygı duyarak çözülebilecek sorunlardır. Lütfen saygı diyor, üstelik de kent sorununu çözmek için var olan kurumlardan, görevlerini yaparken ve yeni alanlar planlarken insan öncelikli davranmalarını talep ediyoruz. Planlama yapılırken kentlinin bayramlarda seyranlarda kullanabileceği alanların yapılması gerektiğini ve bunun bir ihtiyaç olduğunu görüyorum. Alan kültürümüz kaybolmaya başladı, eski yerleşim yerlerinde alanlar kentin olmazsa olmazları arasındaydı. Şimdilerde ise merkez demek getirisi yüksek yer demektir, buraları alan olarak ayıramayız. Kentler alanları ile meşhur olur, tanınırlar. Alan işine önem verilmelidir diye düşünüyorum.

 

 

KENT VE GÜVENLİK

 

Genel güvenlik sorunlarına gelince, günümüz de medeni insanın en önemli sorunlarından biride güveliktir.  Benim izlenimim o ki Ankara da önemli bir güvenlik sorunu yoktur, ama yinede dikkat etmeliyiz. Evimizin kapı ve pencerelerini hırsızın giremeyeceği şekle getirmeliyiz. Gece çok geç saatlerde sokak ta isek ana caddeleri ve güvenliğinden emin olduğumuz yolları kullanmalıyız. Şüpheli durumlarda 155 polis imdadı aramalıyız. Küçük dikkatlerimizin büyük olayları önleyeceğini unutmamalıyız. Polisle işbirliği öteden beri ispiyon ve ihbar olarak bizim milletimize sevimsiz bulduğu davranışlardır. Ama artık durum değişti toplumsal yaşamı tehdit eden durumlar olarak algılanmaya başladı ve bence doğru bir algılanmadır. Komşumuzun evine giren hırsızın yarın bizim evimize girmeyeceği ne malum. Bu işte genel bir dikkatle ve emniyet güçlerine yardım etmekle önlenebilir. Bu güvenlik sorunlarına müdahalede ederken veya güvenlik güçleriyle işbirliğinde dikkat edilmesi gereken bir konuda adi suçlularla toplumsal işleyişi bozmak isteyenlerle, toplumsal işleyişin düzeltilmesi için tepki gösterenler titizlikle ayrılmalıdır. İşleyişin düzeltilmesini talep etmek ve tepki göstermek vatandaşlık hakkıdır. Toplumsal işleyişin aksayan yanlarına tepki gösterenleri güvenlik sorunu gibi algılamak kent halkının yanılgısı olur. Güvenlik güçlerimizden de müdahalelerinde bu ayrımı yapmalarını rica ediyorum. Ayrıca sorunun diğer bir ayağı da semtler arası yaşam tarzlarının farklılıklarıdır.

 

Güvenlik kaygısını artıran nedenlerden biriside sosyo - ekonomik farklılıklardır. Güvenlik insanın kendini ifade edebilmesinin önünü açan bir olgudur. Bu kaygının artmasının nedeni çarpıklıkların ve çelişkilerin artmasıdır. Artan çelişkiler toplumsal yaşayışta gruplar arası farklılıkların uçuruma dönüşmesinden kaynaklı bir uzaklaşma ve yabancılaşma ortaya çıkmıştır. Bir birinden uzaklaşan bireyler toplumsal sevgilerini kaybetmektedir. Birbirine sevgilerini kaybedenler güvenlerini de kaybetmekte ve böylece bir taraf güvenlik sorunu çıkarırken diğer taraf da güvenlik sorununa maruz kalmaktadır. Bir taraf kendini dışlanmış diğer tarafta kendini yaşadığı toplumdan soyutlayarak yaşanmaktadır. Taraflar yabancılaştıkça güvenlik sorunu algılaması da doğal olarak artıyor. Aslında buna algı yanılması da diyebiliriz. Kent de yaşayan öncelikle ekonomik olan ayrım, daha sonrada statüden kaynaklı ayrılıklarla birleşiyor kenar mahalle veya varoş diye adlandırılan kesimle, orta mahalle veya kendilerini elit diye adlandıranların oturduğu mahalle ve siteler, son 20-25 yıldır daha da bir ayrılmakta, araya duvarlar örülmektedir. Kenar mahallelerde oturanlar, orta mahallede oturanları kıskançlıktan veya dışlanmışlıktan olsa gerek her fırsatta tedirgin etmekten hoşlanıyorlar. Elit olduklarını düşünenler ise her fırsatta onları hakir görüp uzak durmaya çalışmaktadırlar. Benim yaşadığım ilçe de bu ayrım köylü şehirli diye yapılır ve biz köylüler aşağı tabakadan diye dışlanırlardı. Biz de bu dışlanmışlığın verdiği acıyla olsa gerek her fırsatta onlara karşı karşı kaba saba davranırdık.

Artık bu toplum bu sorunları aşmalı, aynı ülkenin vatandaşı, aynı kentin hemşerisi, aynı dinin ümmeti, aynı milletin mensubu olduğumuz bilinciyle kentin ve yasaların kurallarına uymalıyız. Güvenlik güçlerimize gelince taşkınlık yapanlarla bu taşkınlıktan rahatsız olanlar arasında denge olmalılar. Gruplar arası iletişim artmalı ve yabancılaşmaya izin verilmemelidir. Böylelikle güvenlik sorunlarının önüne geçilebilir.

 

KENT VE TOPLU TAŞIMA

 

Kent yaşayanlarının her gün karşılaştığı bir sorun da toplu ulaşım sorunudur. Sabah kalkar işe gitmek için otobüs durağına geliriz, ya otobüs gelmez ya da dolu gelir. Bu işkenceden kurtaran başkan halkın duasını alacaktır. Hele otobüs hareket noktasından sonra 10-15 duraktan binenlerin durumunu düşünün ilk 7-8 duraktan sonra otobüs duruyor ve sonraki duraktakiler için işkenceye bir de binememe çilesi ekleniyor. Biletlerin elektronik oluşundan dolayı hangi hatta yolcu yoğunlu var veya yok anlaşılabiliyor. Ona göre otobüs sayısının artırılması gerekmektedir. Bu sorunu azda olsa tetikleyen bir neden de otobüse binenlerin ilerleyerek ön girişi boşaltmamalarıdır. Bu da küçük bir dikkatle çözülecek bir sorundur. Öncelikle biz otobüs yolcuları ilerlemeliyiz, İlerlemediğimiz durumlarda ise özel otobüslerde olduğu gibi şoförler uyarmalıdır.  Kültürel etkinliklerin kent için gerekliliğine ve yetersizliğine gelelim

 

KÜLTÜREL ACIDAN KENTLİLİK

 

Kentlilik bilincine katkı sunacak kültürel alanların, Sinemaların, tiyatroların, seminer ve kongre merkezlerinin bulunması kentlere canlılık ve kimlik kazandıracaktır. Kimlik kentlere ve kişilere özellik kazandırır, bir amaç içinde olan canlılık ise gelişmenin temel dinamiğini oluşturur. Bu niteliklerle ve özgünlükle diğer kentlerden veya kişilerden ayrılırlar. Bunun için alanlar, kent tarihini öne çıkaracak kent müzeleri, ticareti öne çıkarmayan sanatsal etkinlikler, festivaller, bölgenin ve kentin ticari canlılığını sağlayan panayırlar ve borsalar kentlerin kültürel canlılıklarını artıracaktır. Kültür ortak bilinç yaratmanın en önemli aracıdır, kent kültürü olmadığında bu kadar kalabalık insan topluluğu bir birlerine sorun olmaktadır.  Kültür bizi toplumun bir parçası yaparak toplumsal işleyiş de sorun olmayan, işleyişin parçası olan bireyler yapar. Bu nedenle kent kültürü kent de yaşayanlarda görülmelidir, görülmeyenler de edinmelidir. Bu ise kişinin kendi çabasıyla olabileceği gibi eğitim kurumlarının etkisiyle ve yerel kent kurumlarının kültürel olarak kenti canlı tutulmasıyla da kişilerin kültürel gelişimi sağlanabilir.

 

SU TEMİNİ VE KENTLER

Suyun canlılık için, canlılar için önemini biliyoruz, biz insanlar için önemi de ortadadır. Uzmanların ifadesine göre önümüzdeki 100 yıl içinde içilecek kadar temiz su bulmanın daha da zorlaşacağını ve beklide savaşların su yüzünden çıkacağı tahmin ediliyor. Gelecek hepimizi ilgilendirmesine rağmen günümüz de bile çok insan temiz suya ulaşma sıkıntısı çekmektedir. 2007- 2008 yıllarında yaşadığımız su sıkıntısını unuttuk mu, kuyuların başlarında ki kuyrukları, belediye tankerlerinin geldiğindeki su alabilme mücadelelerini, musluktan gelen suyun ise içilemeyecek kadar kirli olduğu günleri unutmayalım ki su konusundaki planlarımız projelerimiz raflara kalmasın. Kızılmak suyunun içilmesi konusundaki tartışmaları hatırlıyorum, hemen hemen hepsi gündemimizden cıktı. Sanki su sorunu bir daha yaşamayacak gibi bir algılama içindeyiz. Ben bu aşamaların hepsinde çoğunlukla musluktan suyumu içmeye devam ettim. Bir su kesintilerin den sonra gelen suyu, ikincisinde de Kızılırmak’tan gelen suyu içemedim. Kızılırmak2tan gelen suyla damacana suyu yarı yarıya karıştırarak zorlanarak da olsa içmeye devam ettim. Bunları neden anlatıyorum, musluğundan akan suyun içilemediği bir kent bana göre köy bile değil de ondan. Su konusu 4-5 milyon insan topluluğu yan yana gelince temini zor olabilir, o zaman bu kadar nüfusu yan yanan getirmeyeceksin, madem getiriyorsun, temiz suyunu, temin edeceğin kaynakları bulacaksın. 

Su konusunda kent halkına düşen ise su idaresinin yetkililerini dinleyerek tasarruf etmemiz gereken zamanlarda su tasarrufuna önem vermektir. Ben su sıkıntısı olan zamanlarda kent halkını yakından izledim. Gördüğüm odur ki bulamadıkları zaman su bulma telaşı yaşanıyor su buldukları zamanda onu lüzumlu lüzumsuz kullanma telaşı içine giriyorlar. Su musluktan akıtıldığı zaman kirlenen ve geri kazanılması çok zor olan hayat kaynağıdır.  Bu kadar önemli olan bu sıvıyı öncelikle kaynakların kirlenmesinin önüne geçelim. İkincisi ise musluktan akıtarak kanala karışan suyun önemini kavrayıp lüzumundan fazla kullanmayalım. Suyun kıymetini bilenler su gibi aziz olun.

 

Bu sorunları Ankara’yı ölçü alarak değerlendirdik çünkü ben bu kentte yaşıyorum. Bunu al İstanbul’a 15 milyon nüfus, bu sorunlar daha fazla görülmektedir. Bunu al İzmir’e bu sorunlar Ankara’ya göre biraz azalmaktadır, nedeni birisinde nüfus az diğerinde fazlada ondan. Sorunlar nüfus yoğunluğuna göre de artış göstermektedir.

 Kent yöneticileri sorunları çözmek için kendi aralarında ki iletişimi artırmalı, kurumlar kent bilgi sistemi kurarak kentin sorunlarını günümüzde ve geleceğe doğru görebilmeliler. Bu bilgi paylaşımı kurumların organizasyonuna da katkı sağlayacaktır. Bu bilgi paylaşımının yanı sıra soruna neden olan kent yaşayışına da akademisyenlerle ve uzmanlarla birlikte çözüm aramalıdır.

 Sorunsuz bir kent için kentdaşlara da kent yöneticilerine de sorumluluklar düşmektedir. Sorumluluklarımızı yerine getirdikçe kent sorunları azalacak ve kent halkının sağlıkları ve mutlulukları da artacaktır. Selam ve sevgiler...

 

SİYASET  
VATANDAŞ, CHP ve CHP’Lİ
HÜSEYİN BENEK

TOPLUMSAL  
KRİZLERİN TEMELLERİ
FİKRİ ADİL

ÖNERİLER  
UYUŞTURUCUNUN KİŞİLERE VE TOPLUMA ETKİLERİ
DERMAN ABİ

TOPLUMSAL  
DİNDAR, DİNSİZLER!!! DİNSİZ DİNDARLAR!!
SITDIK FANİ

TOPLUMSAL  
TARIM ve HAYVANCILIKTA ÜRETİCİ SORUNLARI
M.Akif GÖKALP

TOPLUMSAL  
CUMHURİYETİN YÜZÜ KADINLAR
Nevval SEVİNDİ

TARİH  
TÜRKLERİN TARİHDE YERİ ve ÖNEMİ
Tomris VAKANÜVİS

ŞİİR  
NORMALİ AŞMAK!
AHSEN'E SEVDALI

SİYASET  
CHP TARTIŞMANIN KEYFİLİĞİ
AYDIN FİKİRLİ

GELECEK  
YAPAY ZEKA ve METAVERSE NEDİR?
Şahin KAHİN

Reklam

“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."

                                    M.Kemal Atatürk


Adrese Git
Sitemiz en iyi 1024 x 768 çözünürlükte ve Internet Explorer ile görüntülenir...
EpoxSoft