|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
2020 Yılının Bilimsel Gelişmeleri |
2020 Yılında İnsanlığın Başardığı Bilimsel Gelişmeler
Acaba 500 Yıldır Bilimsel Gelişmelere Neden Önemli Bir Katkımız Olmadı?
2020 Yılında aşağıdaki bilimsel gelişmelere bizim katkımız neden olamamıştır?
2020’yi “bilimin yılı” yapan bilimsel çalışmalara bakalım ve bizim katkısızlığımızı görelim, nedenleri üzerine düşünelim mi? Düşünmemek üzere harekete devam edip birkaç komik video izleseniz daha iyi olur, çünkü bu gelişmeler ve 500 yıllık gelişememezlik, insanı rahatsız etmektedir… Siz, her şeye rağmen vasatlığı aşma niyetinde olanlar, yazıyı okumaya başlayabilirsiniz..
2020 salgına dayalı sıkıntılar, ekonomik sıkıntılardan dolayı insanlar için çok yorucu bir yıl oldu, 2021 den hepimizin güzel haberlere ihtiyacı var.. Bu ihtiyacımızı bilimsel çalışmalara dayalı teknik gelişmelerdeki keşiflerin, bizi bu yorgunluklardan uzaklaştırarak bizlere mutluluk vermeyi başarmasını umut ediyoruz. Bu umutla bu gelişmelere bakalım mı?
(1)Yapay Zekâ: Yaşam Mekanizmasının Sırlarını Yapay Zekâ Çözmek İçin Büyük Bir Adım Olabilir.
Google grubuna bağlı bir teknoloji şirketi olan DeepMind tarafından geliştirilen bir yapay zekâ (AI) sisteminden yararlanılarak… Biyolojik alanın ren zor alan çalışmalarında biri olan protein katlanmasını, yapay yardımıyla çözmek için dev bir adım attılar. Bu zorluk, bir proteinin amino asit dizisinden 3D şeklini belirlenerek Protein yapılarını amino asit dizilerinden doğru bir şekilde tahmin etme yeteneği, yaşam bilimleri ve tıptaki ilaç çalışmaları için büyük bir fırsat anlamına geliyor. Bu ise yani hastalıklara karşı tedavisi yapılamayan hastalıklara karşı yeni umutların doğmasına neden olacak çalışma kim yapmış bunu insanlık adına? Londra merkezli DeepMind’ın bir işletme ve bu işletmede çalışan bilim insanları…
(2)Tıpta yaşanan Bir Gelişme, İnsan Vücudunda Yeni Bir Organ Daha bulundu!!
“Tıp biliminin, insan vücudu hakkında her şeyi ortaya çıkarmamış olabileceğini düşündüren gelişme, kafamızın merkezine yakın bir noktada, daha önce keşfedilmemiş bir tükürük bezi çifti tespit edilmesiydi.” Standart anatomi ders kitaplarına göre, vücutta sadece üç ana tükürük bezi seti var dı artık dört tükürük bezi var… Tükürük bezleri ve benzeri bu yapılar, onkoloji odağındaki araştırmacı ve doktorlar için büyük önem taşıyor. Biz mi bulduk, ne yazık ki yok, başkası bulmuşlar… Biz dini ve milli duygularımıza hitap eden siyasi ve dini şovmenleri dinleye duralım bakalım…
(3)Tıp Ve Genetik İlk CRISPR Tedavileri Başladı…
Bu yöntemle (CRISPR) ile yapılan tedaviler sonuç verdi… Devrim niteliğindeki bu genom düzenleme aracı/yöntemi CRISPR 2012’de ilk ortaya çıktığından beri, araştırmacılara bitki ve hayvanları tasarlama imkanı vermiş ve bunun yanı sıra tıbbi ve felsefi etik tartışmaları başlamıştı… Beklendiği üzere bununla ilgili çalışmalar Nobel Ödülü de getirmiş, ve en sonun da CRISPR, iki kalıtsal kan hastalığını tedavi edilmiş, böylece insanlık iki hastalığı da yenmiştir.. Ancak gen terapisi gibi CRISPR yaklaşımı da yüksek teknolojili tıbbi bakım gerektirir ve hasta başına 1 milyon dolara veya daha fazlasına mal olabilir. Bu tür gelişmeler sadece ve sadece ekonomik imkanı olanların yararlanması daha derin bir ahlak sorununu tetiklemektedir…ABD deki ve zengin başka bir ülkede hasta ulaşıyor da, bu hastalığın sık görüldüğü Afrika daki insanlar ulaşamıyorsa.. Dünya sağlık örgütü bu tür hastalıklar için fon oluşturmalı ve yoksul her insan bu tedavilerden yararlanmalıdır… Bu tedavi yöntemini kim geliştirdi, yaptı tabi ki biz değil, neden yapamıyoruz, liyakatlileri dışarı ehliyetsizleri bilim kurumlarına, Ar-Ge laboratuvarlarına aldığımız için olmasın sakın…
(4)2020 de, Tıp Bilimi İle İnsanlık Hıv’e Karşı Daha Güçlendi
“Seçkin Denetçi” Yaklaşımı İle Bir Adım Daha Atarak İnsanlığın Bu Hastalığa Karşı Güçlenmesine Neden Oldu. HIV, tüm retrovirüsler gibi saldırıdan kaçmasına izin veren kötü bir özelliğe sahip: Genetik materyalini insan kromozomlarına entegre ederek saklanabileceği, bağışıklık sistemi tarafından tespit edilemeyen ve antiretroviral ilaçlara karşı savunmasız “rezervuarlar” oluşturur. Kısacası HIV, viral rezervuar hücrelerinde gizlenebilir. Çok az transkripsiyona uğrar veya hiç transkripsiyona uğramaz ve bu nedenle bağışıklık sistemi tarafından tespit edilemez.
“Şokla ve öldür” tedavileri, bu gecikmeyi tersine çevirmeyi ve viral gen ekspresyonunu (şoku) artırmayı, viral rezervuar hücrelerini bağışıklık sistemi tarafından yok edilmeye karşı savunmasız hale getirmeyi amaçlar, ancak bu çok da başarılı olamazdı, yeni yöntemle başarı şansı kat be kat artmaktadır.
Bu önemli geliştirmeyi kim geliştirmiş, tabiki bizim akademik camia degil, 70’i aşan rektörün makalesi ve olaki yazdıkları makalenin bilimsel değeri yokmuş… Bizim amacımız yönetime gelince bilimsel, akademik bir kurumsa bilimsel çalışma degil de siyasidaşları ve akrabalara arpalıklar yaratmaksa nereden oldun böyle gelişmeler bizde… Bundan sonra sadece başlıları vereceğim, 14 tane bilimsel gelişmeyi siz merak ettiklerini araştırın, Hatta benim de sık sık yararlandığım Herkese Bilim ve Teknoloji Dergisine Abone olun veya her hafta Cuma günleri bazı gazete bayilerinden alarak bu dergiyi izleyin, öneririm..
(5) Fiziki Bir Gelişme Daha 2020 de, Sese Yeni Hız Sınırı/Ölçüsü Daha Kondu
Sesin bir “hız sınırı/Ölçüsü” olduğu zaten biliniyordu, fizikçiler, geride bıraktığımız yılda bu konuda net bir rakam vererek ses dalgalarının “normal şartlar altında” saniyede yaklaşık 36 kilometreden daha hızlı hareket edemeyeceğini buldu… Bizde fizikçilerimizi, malzeme bilimcilerimizi güvenlik görevlisi ve pazarcı yapmaya devam edelim..
(6) Fizik Alanın da Yeni Bir Gelişme daha, Sıcaklığı Sesle Ölçen Termometre Bulundu
Sıcak nesneler sadece parlamakla kalmaz, aynı zamanda yumuşak bir şekilde mırıldanır. Bu uğultu, sıcak nesneyi oluşturan parçacıkların hızlı titreşimleriyle üretilir. Purdy, Maryland Üniversitesi’nden Robinjeet Singh’le birlikte, yakındaki nesnelerden yayılan ısı kaynaklı sesin yoğunluğunu algılayan bir akustik termometre geliştirdi. Bu yeni termometrenin bir gün çok düşük sıcaklıklarda çalışması gereken kuantum hesaplama cihazlarında kullanılabileceğini düşünülüyor. Her gelişme bilgi akıl, düşünce senteziyle maddenin okunması, bilinmesi ve hayata aktarılmasıyla, oluştuğunu anladığımızda İnşallah bizde böyle gelişmelere imza atarız…
(7) Fizik Oda Sıcaklığında Süper İletkenliğe Ulaşıldı
Bilim insanları, oda sıcaklığında direnç olmadan elektrik ileten malzemeler bulmak için onlarca yıl harcadı. Bu yıl ilkini, sıkıştırılmış hidrojen ve karbon içeren bir bileşikte buldular. Keşif, tipik yüzey basınçlarında çalışan, oda sıcaklığındaki süper iletkenler için de bir arayış başlatıyor; bu tür malzemeler teknolojileri dönüştürebilir ve elektrik kablolardan geçerken boşa harcanan büyük miktarda enerjiden tasarruf edebilir. Bu süper iletken enerji naklini ve kayıpsız naklini sağlayacaksa ki öyle görünüyor, insanlığa büyük hizmettir, bu hizmeti yapmak için bilgi, akıl, düşünce, disiplin gerekmektedir, bu dörtlemeyi yapar bizde daha iyisini ortaya koyarız…
(8)Robotik Biyoloji İle Robotik Bir Araya Geldi: Xenobots
Bilgisayar bilimciler ve biyologlar yeni bir tür olarak “canlı robot” yaratmak için bir araya geldi ve kurbağa embriyolarında yaşayan hücreleri kullanarak “yaşayan ilk robotları” ürettiler. “Xenobots” olarak adlandırdıkları bu robotlar hareket edebiliyor, nesneleri tutabiliyor ve hatta kesildikten sonra kendilerini iyileştirebiliyor. Laboratuvarda yetiştirilerek önceden programlanmış olan bu yaşam formları, “canlı makine” arayışında ileriye doğru büyük bir adım olarak nitelendiriliyor, ilerde bu robotların bir gün okyanustaki mikroplastikleri temizlemek ve insan vücuduna ilaç vermek için kullanılabileceğini umuyor.
(9) Ekoloji Alanda ki Olumsuz Gelişme “Karasal Böcek Türleri 10 Yılda %9 Azaldı”
Science Mag’de bu yıl, biyoçeşitliliğin böcekler alanında kapsamlı bir küresel değerlendirmesi yapıldı, karasal çeşitlilik azalırken sulardaki böceklerde artış gözlendi… Bulguya göre, karasal böcekler 10 yılda ortalama % 9 oranında azalırken, tatlı su böcekleri % 15 oranında artış gösterdi. Ayrıca karasal böceklerin mekânsal bolluğu artarken böcek olmayan omurgasızların bolluğu da azalmıştı. Azalsın bunda ne var diyenlere, şu bilgi gelsin..
Böceklerin ekolojik sistem de önemli çevresel işlevleri göz önüne alındığında, söz konusu düşüşler ekosistemler arasında yayılabilir ve bu canlıların, insanlara sağladıkları faydanın önüne geçebilir. Arı da bir böcektir, arının çevreye, bitkilere ve insanlara faydası düşünülürse, eko sistemin nasıl işlediğini anlarız… Örneğin, böcekler badem, elma ve kiraz gibi bitkilerin tozlaşmasını sağlıyor olması, dolayısıyla böcek varlığındaki, çeşitliliğindeki sert düşüşler, bilim insanları ve çevresel bilinci gelişmiş halkı kaygılandırıyor… Dünya genel olarak son on yılda yaşanan yaklaşık % 25’lik bir biyokütle kaybı yaşamış, bu kayıplar tahmin edemediğimiz bir ölçekte felaketi habercisi olabilir mi? İşte bunlar tespitler ve bu sorunu insanlık adına kim çözecek, inşallah biz çözeriz… Almanya da yaşayan iki Türk aşıyı buldu ve biz onlarla nasıl gururlandık biliyorsunuz değil mi?
(10) İklim Bilimi Küresel Isınma Tahminleri Daha da Keskinleşti
Kesinliğe Doğru İlerliyoruz Olmamıza Rağmen Etkin Bir Önlemin de Alınmadığını Görüyoruz… Şunlar olacağı konusunda bilim insanları bizi uyarıyor: 40 yıllık bir çalışmaya dayalı bu bilgiler, en kötü durum senaryolarının bazılarını ortadan kaldırsa da kıyı şehirlerinin sular altında kalacak olması, aşırı sıcak dalgalarının artacak olmasına dayalı kuraklığın canlılar (bitki, Hayvan, İnsan) üzerine etkilerine dayalı olarak ve milyonlarca insanı yerinden edecek küresel bir ısınmanın gerçekleşiyor olduğu da bu çalışmalarla doğrulanmış. Ayrıca 50 yaşının üstünde doğal hayatla iç içe olan herkes bu duruma tanık olmuştur… Böylesi bir net çalışma, 2021’de bilim insanlarını ve toplumları daha fazla harekete geçirerek, siyasetçilere daha çok baskı yapılması gereği ortaya çıkmaktadır… Aşağıda ki tespitler durumun ciddiyetini, biz göstermesine rağmen neden görmüyoruz anlamış da değilim..
(a) 40 yıldan daha uzun bir süre önce, dünyanın önde gelen iklim bilimcileri, basit bir soruyu yanıtlamak için Massachusetts, Woods Hole'da bir araya gelmişti: İnsanlar sera gazı yaymaya devam etse Dünya ne kadar ısınırdı?
(b) İlkel iklim modellerinin verdiği cevap genişti: Atmosferik karbondioksit (CO2) endüstri öncesi seviyelerden iki katına çıkarsa, gezegen sonunda 1.5 ° C ile 4.5 ° C arasında ısınırdı. Bu duyarlılık aralığının çok geniş olduğunu belirten iklim bilimciler, geride bıraktığımız yıl, nihayet en hafif senaryoları ve en korkunç senaryoları eleyerek daha net sonuçlara vardılar.
(c)Bu aralığın daraltılması, onlarca yıllık bilimsel ilerleme gerektirmişti. Mesela uydu kanıtlarıyla desteklenen yüksek çözünürlüklü bulut modelleri, küresel ısınmanın, ışığı bloke eden bulutları incelttiğini gösterdi: Daha sıcak hava onları kurutuyor ve oluşumlarını yönlendiren türbülansı bastırıyordu.
(d) Daha uzun ve daha hassas sıcaklık kayıtları da daha keskin tahminlere yardımcı oluyor, tüm bu gelişmeler Dünya İklim Araştırma Programı’na bağlı 25 bilim insanının, iklim duyarlılığını 2,6 ° C ile 3,9 ° C arasında bir aralığa daraltmasını sağladı.. Bu önemli tespitler ortada, çözüm için daha çok bilimsel çalışma, bitkilerin kuraklığa dayanmasına yardımcı olacak daha kapsamlı çalışmalar, türün koruması maksadıyla bitki, hayvan vadileri, suyun depolanması, canlılara su temini yöntemlerinin geliştirilmesi gibi çalışmaları inşallah insanlık adına biz yaparız…
(11) Antropoloji Evrim Tarihinde Karanlık Bir Noktayı Aydınlatan 375 Milyon Yıllık Fosil Bulundu.
Bazı Dini düşünürlere göre evrim teorisi yaratılışa ters gibi algılansa da diğer bazı Dini düşünürlere göre de Kutsal kitabımız Kuran evrim teorisini doğrular niteliktedir… Bu konu günümüz bilgileriyle Kuran’ın okunması ile aşılacağını düşünüyor… Bu açıklamadan sonra konuya giriyoruz…
Bilim insanları, balık-atadan karaya çıkan tetrapodlara geçişi kanıtlayan bir fosilden yoksundu. Bir başka deyişle, parmakların ne zaman evrimleştiği bilinmiyordu. Ta ki 2020’ye kadar! Keşfedilen 375 milyon yıllık bir fosil, parmakların, omurgalıların karada kolonileşmek için sudan çıkmadan önce evrimleştiğini ortaya koydu, kim koydu başka toplumlara ait çalışmalar yapan bilim insanları bizimkiler ne yapıyor, yönetimlere yaranma çalışması…
(12) Antropoloji Afrika’da En Eski Antik İnsan Ayak İzleri Bulundu
Bizde Göbekli Tepe İnsanlık Tarihini Okumamıza Nasıl Yardımcı Oluyorsa Bu Ayak İzleri de Öyle Antropolojik Bir Tarih Okumamıza Yardımcı Oluyor…
Oluşan sertleşmiş volkanik tortularda korunan 400’den fazla insan ayak izi ise eski Doğu Afrikalı avcı-toplayıcıların sosyal hayatına dair bazı fikirler verdi.
Scientific Reports’ta yayımlanan çalışmaya göre insanlar, 19.100 ve 5.760 yıl öncesine kadar uzanan bir süreçte, çamurlu bir volkanik enkaz tabakası boyunca yürümek durumunda kalmıştı. Ekip, ayak izi tortusu ile kısmen örtüşen ince bir kaya tabakası tarihlendirmesinin, ayak izlerinin yaş aralığını yaklaşık 12.000 ila 10.000 yıl öncesine kadar daralttığını söylüyor.
Afrika’da bulunan yüzlerce fosilleşmiş ayak izi, eski insan davranışlarına dair bazı fikirler veriyor. Örneğin kadınların, yemek bulmak için yiyecek grupları oluşturduğuna ki bu, şu anda Afrika’daki bazı kabilelerde halen süren gelenekleri bu ayak izleriyle okunabilir… Bizim de hem kendi Milletimiz için, hem de yaşadığımız coğrafya da daha önce yaşamış olan medeniyetler için Antropolojik Arkolojiye ihtiyaç vardır, yapılmasını Akademimize öneririz…
(13) Antropoloji 2020 de Dünyanın En Eski Av Sahnesi Ortaya Çıkarıldı
40.000 yıldan daha uzun bir süre önce, Endonezya’nın Sulawesi adasında, “tarih öncesi bir Pablo Picasso” bir mağaranın derinliklerine indi ve yaban domuzları ile bufaloları köşeye sıkıştıran avcıları da içeren bir avlanma sahnesini, duvara resmetti. Yapılan tarihlendirme çalışması, bu resmi modern insanlar tarafından yapılan bilinen en eski figüratif sanat yapıyor.
Resimlerin bazı kısımları, beyaz ve engebeli maden yataklarıyla kaplıydı. Bu da araştırmacıların pigmentin üzerindeki mineralleri yaklaşık 44.000 yıl öncesine tarihlemesine izin verdi. Mağara sahnesi en azından o kadar eski olmalıydı. Bu da söz konusu keşfi, bilinen herhangi bir figüratif kaya sanatından yaklaşık 4000 yıl daha eskiye götürerek modern insanların figüratif sanatı Avrupa’da yarattığı fenomenini yıkıyor. Bu resimlerin yaratıcıları önemli bir bilişsel dönüm noktasını aşmış olabilir: var olmayan varlıkları hayal etme yeteneği. Araştırmacılar, bunun çoğu modern ve eski dinlerin köklerini oluşturduğunu söylüyor.
(14) Biyoloji Metabolizmanın Kimyasal Kökenine Dair 2020 de Yeni İpuçları Bulundu
Nature Chemistry’de yayımlanan araştırmada, Furman Üniversitesi ve Scripps Araştırma Enstitüsü’nden araştırmacılar, hücresel metabolizmanın en önemli parçalarından birinin nasıl ortaya çıkmış olabileceğine dair kritik bir keşfi duyurdu. Bulguya göre, günümüzün gelişmiş hücrelerindeki metabolizmanın temelini oluşturan karmaşık reaksiyon döngüsünün öncüsü, sudaki sadece iki basit ve çok yönlü molekül arasındaki etkileşimden kaynaklanıyor olabilir. Bir başka deyişle, glioksilat ve piruvat, yaşamın kökenini oluşturuyor olabilir.
Dünyanın erken dönemlerinde, kimyasal karışımın nasıl olup da yaşama evrildiğine dair popüler spekülasyonlar, genellikle genetik bilgi molekülleri olan DNA ve RNA’nın kökenlerine odaklanıyor. Ancak bilim insanlarına göre genlerin doğuşu, yaşamın kökeni teorilerinin hesaba katması gereken gizemlerden yalnızca biri. Bir diğeri ise metabolizmanın gelişmesi fenomeni (Görünmesi). Hücrelerin içindeki biyokimyasal süreçlerin, çevreden sağladığı enerjiyle yaşamı mümkün kıldığı biliniyor. Ancak bu süreçte tam da net olmayan bazı şeyler vardı. Bilim insanları bu arayışta önemli bir gizemi 2020’de çözmüş olabilir.
Her bilimsel çalışma insanlık adına büyük bir adımdır, bu adımları kim atıyorsa, hangi toplum atıyorsa o, kişi ve toplum hayatı, sosyal, biyolojik ve ekolojik olarak iyi okuyor, hem hayatı iyi anlıyor, hemde daha refah seviyesi yüksek bir hayat yaşıyor demektir. Biz neden okuyamıyoruz veya neden okumuyoruz, bizi vasatlık içinde tutan nedir, bu vasatlığımızla bile övünebilecek kadar, vasatlığın altına düşen zihinsel yapıların nedeni nedir? Büyük sorular, rahatsız eder, bu rahatsızlığa dayalı olarak, vasatlık uykusundan uyanmamız, yukarıda saydığımız bilimsel gelişmelerden daha iyilerini yapar hale gelmemiz umuduyla, temennisiyle, ricasıyla, Selam ve Sevgilerimle…
Hüseyin Benek – vatandasfikri.com – 21.1.21
Kaynak: Herkese Bilim ve Teknoloji Dergisi 249. sayısı https://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/yasam/2020yi-bilimin-yili-yapan-14-muhtesem-kesif
|
|
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|