|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
İNSANLIĞIN BİTTİĞİ YERDEYİZ |
İNSANLIĞIN BİTTİĞİ YERDEYİZ
Son yıllarda yaşadıklarımıza baktıkça Allah’ın gazabını üzerimize çekmek için insanlık olarak her türlü melaneti yapmakta; dünya ve ahret saadetimizi berbat etmekteyiz. İnsanlık artık öyle bir dünyaya dalmış ki, en yakın arkadaşını, dostunu, küçücük bir dünya menfaatine satar hale gelmiştir.
Özellikle Müslüman toplumları dünyanın zevk-ü sefasına dalıp gittikçe Allah’ı unutup, mala tapar hale gelmişlerdir. Varsa yoksa mal biriktirme hırsıyla şeytan ve nefislerine uyup, insanlıklarını kaybetmişlerdir.
Osmanlı, ne zaman atası Fatih, Yavuz gibi yaşamaktan vazgeçip batılılar gibi yaşamaya karar verdiğinde; o gün hem dinini, hem de devletini kaybetmiştir. Tabii bu tükeniş akşamdan sabaha olmamış ama neticesinde Osmanlı yıkılmış; Osmanlı tebaası Filistinlisi, Iraklısı Yemenlisi, Suriyelisi ortada kala kalmışlardır.
Osmanlı imparatorluğu dağıldıktan sonra emperyalist batılı devletlerin Osmanlı bakiyesi topraklarda kurdukları müstemleke devletlerde Osmanlı dönemindeki huzuru bir daha asla sağlanamamıştır. Üstüne üstlük 1947 yılında Birleşmiş Milletlerin Filistin topraklarında kurdurduğu İsrail devleti, İslam’ın kalbine bir hançer gibi saplanmıştır. Son elli, altmış yıldır Filistin topraklarında kan ve gözyaşından başka bir şey akmamıştır.
İsrail devleti tarafından Filistin halkına uygulanan sistemli soykırıma dünya ses bile çıkarmazken; Ne yazık ki, İsrail devleti aleyhine Birleşmiş Milletlerde bir tane kınama kararı alınamamıştır.
Bir tek Türkiye İsrail devletinin karşısına dikilmiş Filistin Halkının haklarını hem Dünya hem de Birleşmiş Milletler nezdinde savunur hale gelmiştir. Daha düne kadar stratejik dostumuz olan İsrail’le böyle bir kavganın içine girmek ne mümkün?
Önce Irak, şimdi Suriye halkları perişan edilmiş, son beş yıldır süren iç savaş neticesinde Suriye halkının büyük bir çoğunluğu mülteci konumuna getirilmişlerdir. Türkiye içinde iki buçuk milyona yakın Suriyeli barınmakta, bunların büyük bir çoğunluğu da insan simsarları tarafında Avrupa yollarında telef edilmektedirler.
Gün geçmesin ki, Egede bir bot batmasın elli, yüz mülteci boğulmasın. Artık dünya olarak bu haberleri kanıksadık, sıradan bir haber gibi bakmaya başladık. Yazık çok, yazık ama artık insanlığın bittiği, menfaatin başladığı yerdeyiz. Artık dünya menfaati Egede boğulan Aylan bebeklerden daha önemli hale gelmiştir!
Daha da beteri birçok Avrupalı ülke, mültecilerin ellerindeki kollarındaki kıymetli neleri varsa alıp, onları hayvanlar gibi gemilere doldurarak Türkiye’ye geri gönderelim demeye başlamışlardır.
Aman Allah’ım ne vahşet! Bu insanların ne ülkelerinde, ne de Dünya’nın başka bir yerinde hayat umudu kalmamıştır. Ya kamplarda, ya yollar da, ya da büyük umutlarla gittikleri Avrupa ülkelerinde telef olup gideceklerdir.
Avrupa’nın, Amerika’nın, Rusya’nın hatta Şii İran’ın Suriye ve Irak halkları zerre kadar umurlarında bile değildir, Aç gözlülükleri o kadar gözlerini karartmıştır ki, Suriye’de, Irak’ta milyonlarca insan ölse, aç kalsa, hatta tümden yok olsa, ne gam! Yeter ki bölgenin doğal kaynakları ülkelerine aksın!
Görünen o ki, zor da olsa bu insanlara gerçek anlamda sahip çıkanı bir tek Türkiye kalmıştır. Hiçbir menfaat beklemeden, hiçbir çıkar gözetmeden Osmanlı bakiyesi bu halklara geçmişten gelen kardeşlik, akrabalık, komşuluk hukukunu ve hakkını gözeterek el uzatmıştır.
10 milyar dolara yakın bir parayı mülteciler için ülkemiz bu güne kadar harcamıştır ama gelen sayının gün geçtikçe artmasından dolayı ülkemizde tıkanmaya başlamıştır. Üç milyar avroluk Avrupa yardımının gelecek olması bakalım ne kadar merhem olacaktır bilinmez ama bir nebze de olsa elimizi rahatlatacaktır.
Ey Dünya! Bölgemizdeki bu yangına gözünü kapatırsanız korkarım ki bu hepimizin sonu olacaktır. Yine korkarım ki, bu hal böyle devam ederse; Mülteci sorunu, 3. Dünya savaşından da beter bütün dünyayı yakıp, yıkıp, kavuracaktır.
Bu saatten sonra Ortadoğu’da savaşları daha da körüklemek, başka cepheler açmaya çalışmak, özelliklede bölgenin savaşını PKK üzerinden Türkiye’ye taşımak, ne Amerika’nın ne de Avrupa’nın hayrına değildir. Çünkü bir tek sağlam ve sığınılacak kale Türkiye kalmıştır. Eğer Onu da bu ateşin içine atarsanız, bu insanların sığınacağı hiçbir yer kalmayacaktır.
Ey zavallı Avrupa! Türkiye’nin iki buçuk milyonluk sığınmacıya ev sahipliği yaptığını düşünerek hesabınızı ona göre yapın! Bu insanların hep birlikte Avrupa yollarına düştüğünü, kapılarınıza dayandığını şöyle bir hayal edin, böyle bir durum karşısında ne yapacaksınız; yoksa hepsini sınır kapılarında öldürecek misiniz?
Korkarım ki, böyle bir durum karşısında Avrupa’nın hiçbir şehrinde kendinizi güvende hissedemeyeceksiniz. Gelin bu yangına körükle gitmeyin; Gizliden gizliye DEAŞ’ı, Esed’i, PYD’i hatta PKK’yı desteklemeyin. Teröristin, terör örgütünün iyisi de, kötüsü de olmaz; Terörist teröristtir, terör örgütü terör örgütüdür. Kötüden iyi çıkarmaya çalışmayın.
Bilmem farkında mısınız ama Türkiye olmadan bu sorunun üstesinden gelemezsiniz. Ülkemizle anlaşmak ve onunla beraber hareket etmekten de başka şansınız yok gibi görünüyor!
Hayır, biz bildiğimizi okuruz, Türkiye ile de anlaşmayız hatta Türkiye’yi de yangın yerine çeviririz derseniz tabii ki sizin bileceğiz bir şey! O zaman şehirlerinizin huzurunu kaçıracak büyük göç dalgasına hazırlıklı olun derim efendim, bizden hatırlatması kalın sağlıcakla!
Nizamettin Şereflier --- www.vatandasfikri.com
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|